Pamukkale...
Konum...
Pamukkale, Denizli ili sınırları içinde, ilin 20 km kuzeybatısında yeralmaktadır. Ege'ye dökülen
Büyük Menderes nehrine eklenen Çürüksu Çayı'nın geçtiği Çürüksu Ovasından 150 m, denizden ise
360 m yüksekliktedir. Çökelez Dağı'nın güney yamacında, bir traverten düzlüğünde, büyük bir
kristal kitlenin önünde, kalker katlarının arasından çıkan su yeryüzünde tek örnek olan Pamukkale'yi
oluşturur. Travertenlerden ve antik Hierapolis Kenti harabelerinden oluşan alan, özgün doğal
yapısı ve barındırdığı tarihi değerler bakımından önemli bir merkezdir. Toplam alanı 44 km2
olan Pamukkale Özel Çevre Koruma Bölgesi sınırları içinde beş yerleşim yeri bulunmaktadır.
Bunlar merkeze bağlı Develi, Karahayıt, Pamukkale, Yeniköy ve Akköy'dür.
Ulaşım...
Pamukkale, Ankara - Denizil karayoluna 16 km'lik asfalt bir yol ile bağlıdır. Denizli iline
20 km, İzmir'e 270 km, Ankara'ya 495 km, İstanbul'a 665 km uzaklıkdadır.
Jeolojik ve Topoğrafik Yapı...
Pamukkale, Büyük Menderes Nehri'nin bir kolu olan Çürüksu Çayı Ovasının kuzeydoğusundadır.
Burada arazi geniş alüvyal depolar meydana getiren Çürüksu vadisinden başlayarak kuzeye ve
güneye doğru yükselmeye başlar. Güneyde ilgi çekici morfolojik yükseltiler bulunmaktadır.
Bunlar 2,308 m ile Baba Dağları, kuzeyde 1,840 m ile Büyük Çökelez, 1,733 m ile Küçük Çökelez
dağlarıdır. Yörenin en büyük akarsuyu çöküntü hendeği karakterindeki vadide akan Çürüksuyu
Çayı'dır. Bu vadiden başlayarak arazi kuzeye doğru basamaklar halinde yükselir. Bu basamakların
en tipik olanı üzerinde antik Hierapolis kenti bulunan, traverten basamaklarıdır. Pamukkale'yi
oluşturan termal kaynaklar Çökelez Dağının eteklerinde ve 6 km uzaklıktadır. Travertenler,
Kadı Deresi yakınındaki Domuz Çukuru'ndan başlayarak kuzeydeki Nekropol'ün son mezarının
yanından akan Çeltik Deresi'ne kadar uzanır. 50 m yüksekliğinde yaklaşık 3 km uzunluğunda ve
250 - 600 m genişliğindeki bu travertenlerin oluşumunu termal sular sağlamıştır. Çökelez
Dağlarının yamaçlarında görülen orman kalıntıları ve kademelenmiş düşey farklılıklar travertenlerle
birlikte alana ilginç özellikler kazandırmaktadır.
Pamukkale Özel Çevre Koruma Bölgesi Sınır Koordinatları |
Nokta no |
Boylam |
Enlem |
1 |
29o06' 08" |
37o58' 42" |
2 |
29o 09' 14" |
37o 54' 58" |
3 |
29o 09' 28" |
37o 51' 40" |
4 |
29o 07' 38" |
37o 51' 20" |
5 |
29o 02' 53" |
37o 57' 30" |
Toprak Yapısı...
Bölge'de iki ana toprak grubu yer almaktadır; (a) Kahverengi Orman Toprakları : Doğal
bitki örtüsü, yaprağını döken ağaç ve çalılardır. Ana madde pH değerleri asidik ya da alkali
olmakla beraber, çoğunlukla alkali görülen kireççe zengin kiltaşları, mikaşistler ve gnayslardır.
(b) Kolluviyal Topraklar : Yüzeysel akımla ya da yan derelerin kısa mesafelerden taşıyarak
eğimin azalmış olduğu yerlerde depo ettikleri materyallerin meydana getirdiği topraklardır.
Yağışın şiddetine ve eğimin derecesine göre çeşitli parçalardan oluşan katlar aluviyal topraklar
gibi birbirine paralel olmayıp düzensizdirler. Dik yamaçların eteklerinde ve vadi boğazlarında
bulunanlar daha az topraklı kaba taş ve molozlardan oluşmuştur. Yüzey akışının hızı azaldığı
ölçüde parçaların çapları küçülmektedir. Böylece doğal egimin çok azaldığı yerlerde kolluviyal
ve alüvyal topraklar birbirlerine geçişli olarak karışırlar.
İklim...
Bir bölümü Ege Bölgesi, bir bölümü Akdeniz Bölgesi'nde kalan Denizli ili ve Pamukkale, bazen
İç Anadolu ikliminin de etkisi altında kalmaktadır. Bölgede yazlar sıcak ve kurak, kışlar
yağışlı ve ılık geçmektedir. En yüksek sıcaklık Temmuz ayında, en düşük sıcaklıklar ise Ocak
ayında görülmektedir. Rüzgar genellikle kuzeybatıdan, Çürüksu Vadisi yönünden, aynı şekilde
bir de Babadağ yönünden güneybatıdan esmektedir. Üç ayrı bölgenin iklim karakteristiklerinin
kesiştiği Denizli ve Pamukkale'de ilginç bir tarımsal desenin oluştuğu gözlenmiştir.
Bitki Örtüsü...
Pamukkale, doğal bitki örtüsüne daha çok dere kenarları, tarım alanları arasında kalan sınır
çizgileri, köy, koru, otlak ve mezarlık ile tarıma uygun olmayan tepelerde rastlanır. Alanın
gerisinde Çökelez Dağlarının doğal bitki örtüsü çok yoğun olmamakla birlikte yeşil bir arka
fon oluşturmaktadır. Hierapolis plato düzlüğünde ise gözle görülebilir doğal kitle yeşilliklerini
Nerium oleander (zakkum) ile Ficus inur ve Vitex agnus castus grupları
oluşturur. Otsu bitkilerden bazı türler mevsimlere baglı olarak ve geçici yaprak-çiçek renk
etkileriyle kendilerini belli etmektedir. Maki ve geniş orman vejetasyonu daha çok platonun
kuzeydoğusundaki yüksek tepelerde yer almaktadır. Ayrıca, Çürüksu Ovasının tarım bitkileri
dokusu, polikültür tarıma dayalı çok geniş bir yeşil örtü oluşturur.
Termal Kaynak...
Termal kaynağı meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede
sıcaklıkları 35 - 100 oC arasında değişen 17 sıcak su kaynağı bulunmaktadır. Bölgesel
termal potansiyeli içindeki bir ünite olan kaynak, antik devirlerden beri kullanılmakta olup,
fiziksel ve kimyasal özellikleri ile debisi hakkında 1960'lı yıllardan sonra analiz ve ölçümler
yapılmıştır. 0 tarihlerde termal kaynağın ortalama debisi 465.2 L/sn'dir.
Travertenler...
Çürüksu Çayının oluşturduğu alüvyal nitelikteki geniş vadinin kuzeyinde arazi basamaklar halinde
Çökelez Dağına doğru yükselme gösterir. Çökelez Dağının üst kısmındaki kaynaklardan çıkan sıcak
maden suları aşağı döküldükleri yamaçları parlak traverten teraslarına dönüştürmüştür. Bugün
dört kaynaktan çıkan su ortalama 250 L/sn akış hızındadır. Yüzeye çıkınca basınçtan kurtulan ve
karbondioksiti uçan suyun taşıdığı kalsiyum karbonat, beyaz kireç tortusu şeklinde çökelerek
travertenleri oluşturur. Tepelerden aşağı doğru inen sular kendi kendine yarım daire biçimli
havuzlar yapar, bu havuzlardan taştığında ise sarkıt ve dikitler oluşur. Oluşumu binlerce yıldan
beri aynı şekilde devam eden travertenler, renk, doku, biçim ve ölçü özelliklerinin bütün olarak
bir araya geldiği peyzaj dizisidir. Bu peyzaj, Pamukkale'nin uluslararası ününü yaratmıştır.
Tarihi...
Hierapolis termal yerleşmesinin arkeoloji literatüründe "Holy City" (kutsal kent) olarak
adlandırılması, kentte bilinen tapınak ve diğer dinsel birçok yapının varlığından kaynaklanmaktadır.
Kentin kuruluşu, İÖ 2000 yıllarına dek gider. Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı zaman
zaman tartışılmıştır. Hierapolis, coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler
arasında yer almaktadır. Paulus, kentin Frigya yakınında, güneybatısında, Karia sınırına yakın
ve Kolossai kentinin kuzey batısında olduğunu söyler. Strabo ve Ptolemaeus'a göre, Hierapolis
Karia bölgesine sınır olan Laodikya ve Tripolis kentlerine yakın olduğu için bir Frigya kentidir.
Byzantium'lu Stephanus ise kentin Lidya ile Frigya bölgeleri arasında zengin sıcak su kaynakları
ile tanındığından bahseder. Kentin kuruluşuna ait bilgilerin kısıtlı olmasına rağmen Bergama
Krallarından II. Eumenes tarafından İÖ 2. yüzyılda kurulduğu, Bergama'nın kurucusu Telephos'un
karısı Hiera'dan dolayı Hierapolis adını aldığı sanılmaktadır. İÖ 133 yıllarında Hierapolis,
Romalılar tarafından ele geçirilmiştir. Deprem kuşağı üzerinde bulunan Hierapolis, Tiberius
dönemi (İS 17) depreminde büyük zarar görmüş, bu depreme kadar Helenistik kentleşme ilkelerine
bağlı kalmıştır. Bugün toprak üstünde kalan anıtsal yapılar ise, yine İS 60 yıllarında olan
depremden sonra inşa edilmişlerdir. İS 2 ve 3. yüzyıllarda tekrar büyük bir yapılaşmaya giden
kent, bundan sonra tüm Hellenistik niteliğini kaybetmiş, tipik bir Roma kenti görünümü almıştır.
Özellikle Septimus, Severus ve Caracalla evreleri, Hierapolis'in altın zamanları olmuştur.
Hierapolis Roma Çağı'ndan sonra Bizans Döneminde çok önemli bir merkez olarak yaşamını sürdürmüştür.
Kentin 4. yy'dan itibaren hıristiyanlık merkezi olması İS 80 yıllarında Hz.İsa'nın havarilerinden
olan Philip'in burada öldürülmesindendir. Kent İS 4. yüzyılda Bizanslıların eline geçince, St.
Philip adına Oktogonal veya Martyrium olarak adlandırılan sekizgen bir kilise inşa edilir. Bundan
dolayı kentin onuru artar ve Metropolis unvanını alır. Kent 12. yy sonlarına doğru kısa bir süre
için Türklerin eline geçer, daha sonra tekrar Bizanslılar tarafından geri alınır. 14. yy da ise
Bizanslılar kentten tamamen çıkartılmışlardır. Hierapolis antik kenti ve termal tesisleri
üzerine ilk bilgiler 18. ve 19. yy'da yaşamış araştırmacılardan günümüze ulaşmıştır.
Tarihi ve Arkeolojik Kalıntılar...
Ana Cadde ve Kapılar : Yaklaşık 1 km uzunluğundaki kenti ikiye bölen geniş bir ana cadde
vardır. Kuzey - güney doğrultusunda uzanan bu caddenin kenarlarında sütunu revaklar ve önemli
kamu yapıları yer alır. Caddenin her iki ucunda anıtsal kapılar bulunmaktadır. Bu cadde ve
kapıların büyük bölümü Roma Döneminde inşa edilmiştir. Kapılar zafer takı görünümündedir, kemerleri
ve yanlarında kuleleri vardır. Güneydeki kapı İS 5. yy tarihli dört kuleli "Güney Bizans Kapısı"dır.
En kuzeyde ise üç gözlü ve iki yanında yuvarlak kuleleri bulunan "Domitan Kapısı" veya diğer
adıyla "Roma Kapısı" vardır. Bu kapıdan güneye inen yolun surla kesiştiği yerde ise İS 2. yy
tarihli "Kuzey Bizans Kapısı" bulunur. Surlar : Roma İmparatorluğu'nun diğer kentleri
gibi Hierapolis de İS 4. yy sonlarında, kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir.
Büyük bir kısmı bugün yıkılmış olan surlara 24 tane kare planlı kule yerleştirilmiştir. İki
anıtsal ve iki küçük kapı ile kente girilir. Büyük Hamam Kompleksi : Hamam planı tipik Anadolu
hamamları gibidir. Bugün masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç
mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler vardır. Havuzlu odalar ve bunların geniş,
büyük pencereleri vardır. Avlunun sınırları kesin saptanamamıştır. Dikdörtgenler Palaestra'nın
iki yanındaki holler törenler için ayrılmıştır. Palaestra boyanca uzanan geniş bir salonun ise
atletizm ve jimnastik için kullanıldığı sanılmaktadır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS 2.
yüzyıla tarihlenir. Hamam Bazilika : Kuzey kapısının dışında İS 3. yy başlarında yapıldığı
sanılan bir hamam daha vardır. Ancak bu yapı erken Hıristiyanlık döneminde kiliseye dönüştürülmüştür.
Bu hamamın üstünün tonozla örtülü ve salonlüren mermer kaplı olduğunu gösteren izler vardır.
Su Kanalları ve Nymphaeum'lar : Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki
aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır. Zengin su kaynaklarından faydalanılarak, Hierapolis'te
anıtsal, sütun cepheli ve havuzlu büyük çeşmeler, Nymphaeum'lar yapılmıştır. Bunların en büyüğü
kent girişinde, kervanlar için inşa edilmiş olanıdır. Bir diğeri de Apollon Tapınağı Peribolos'un
içinde yer alır. Apollon Tapınağı : Yeni tapınak eski ve dini mağara olarak bilinen
plutonion üzerinde kurulmuştur. Dini bir merkez olan bu yerde Apollon, bölgenin ana tanrıçası
olan Kybele ile buluşmuştur. Yaklaşık 20 x 15 m boyunda olan tapınağın tarihi geç Hellenistik
Döneme kadar uzanmaktadır. Tiyatro : Apollon tapınağının doğusunda bulunan ve Hierapolis'in
en iyi korunan yapısı olan bu tiyatroda yapılan kazılarda pek çok heykel ve kabartma ortaya
çıkmıştır. Flavius'lar döneminde inşa edilmiş diğer bir tiyatronun yerini almıştır. Anadolu'da
sahne binasının dekoratif unsurlarının yerinde olarak bulunduğu ender tiyatrolardan biridir.
15 - 20 bin kişilik bu tiyatronun, 352 yılında sahne binası restore edilmiş ve bu devirde
tiyatronun orkestrası büyük bir olasılıkla, o dönemde moda olan su gösterileri için havuza
(colimbetra) dönüştürülmüştür. St. Philip Martyriumu : İS 4. yy sonuna veya 5. yy başına
ait oktogonal (sekizgen) bir yapı olan Martyrium, Hz.İsa'nın havarilerinden St.Philip'in
Hierapolis'te şehit edildiği kabul edilerek onun anısına anıt-mezar olarak inşa edilmiştir.
Hıristiyanlığın resmi din oluşundan sonra Hierapolis önemli bir yer olmuştur. Kiliseler :
Kent merkezinde 4. yy'a ait bir katedral, bir "Direkli Kilise" ve iki kilise daha vardır.
Ayrıca İS 6. yy başında Büyük Hamam Kompleksi'nin holü kiliseye dönüştürülmüştür. Nekropol :
Kent surlarının dışında ve ova dışındaki tüm yönlerde nekropol alanları bulunmaktadır. Bunlar
çoğunlukla Tripolis-Sardes'e giden yolun ve Laodikya-Kolossai'ye giden güney yolunun iki
tarafında yer alır. Mezarlarda kireçtaşı ve mermer kullanılmıştır. Mermer daha çok lahit
tiplerinde görülür.