Zero-X,
Thunderbird dizisinin de yaratıcısı Gerry ve Sylvia Anderson'un
eseridir.
1929
doğumlu Anderson, Türkiye'de ilk periyodik televizyon
yayınlarının yurt çapında yaygınlaştığı 1970'lerin ilk yarısında,
TRT
ekranlarında oynayan Stingray adlı dizinin de yaratıcısıdır. Fakat
ondan daha evvel TRT ekranlarında Pilli Bebek adıyla bir kukla
dizisi
daha vardı hayal meyal hatırladığım. Gerry Anderson'un
Roberta
Leigh ile birlikte yarattığı bu dizinin orijinal adı Battery Boy
imiş.
Gerry Anderson yaratmış olduğu kuklaları Supermarionation
olarak
adlandırmıştı. 1960'ların teknolojisine göre üretmiş olduğu
halde bu
zımbırtılar gerçekten süper adını hak ediyordu. Çünkü kuklalar
ağız
hareketlerini ufak bir motor sayesinde gerçeğe yakın bir şekilde
taklit
ediyordu. Ancak bu teknolojik devrime karşın yine de büyük bir
dezavantajları vardı. Maalesef yürüyemiyorlardı ve maceralar
greko-romen (belden aşağı yasak-felç) usülde gerçekleşiyordu.
(smiley)
Bu kukla
bahsini bir kenara
bırakacak olursak asıl beni ilgilendiren bu dizilerin çizgi
romana
uyarlanmış haliydi. Çünkü çocukken ayrıntılarını hayal meyal
hatırladığım ve Doğan Kardeş dergilerinde merakla okuduğum
Zero-X de,
Ateştop (Fireball) ile birlikte Gerry Anderson ve ekibinin
ürünüydü.
Fireball'ı hiç hatırlamıyorum fakat nedense Zero-X'i
unutmamışım.
Kaptan Paul Travers, yardımcı pilot Greg Martin, ne işle
uğraştığını
pek hatırlamadığım Brad Newman (Space Navigator imiş görevi, ne
demekse
artık) ve bir iki kişi daha dev bir uzay gemisiyle dolaşıyor,
çeşitli
gezegenlere uğrayıp maceralar yaşıyorlardı. Takım elbise hissini
veren,
içlerine giydikleri kırmızı kazaklarının göründüğü ilginç bir
kıyafet
giyiyorlardı.
Zero-X
çizgi romanı TV
Century 21 çizgi roman dergisinde de Fireball, Stingray,
Thunderbirds,
Captain Scarlet ve Mysteronlar ve diğer Supermarionation
yapımlarıyla
beraber yayınlanmış. Bu bilim-kurgu dergisininin fikir babası
Anderson
1975 yılında Uzay 1999 adlı televizyon dizisini de
hazırlayacaktı.
Hatta bu dizinin ikinci sezonunda ortaya çıkan Maya karakteri ve
büründüğü ilginç yaratıklar da Anderson'un tasarımıdır. Zero-X
konusunu
araştırırken ilginç bir malumata rastladım. Kaptan Paul
Travers'in
fizyonomisi tasarlanırken Sean Connery'den ilham alınmış.
Internette
bulduğum bir kaç macerasını inceledim Paul Travers biraz biraz
Sean
Connery'yi andırıyor.
Zero-X
serüvenlerini
çizenler arasında Türkiye'de pek bilinmeyen Mike Noble'nin adına
rastladım. Diğer bir ünlü İngiliz çizeri Frank Bellamy de
Thunderbird'ü
resimleyenler arasında. Mike Noble 1930 Londra doğumlu. Askerlik
görevi
sırasında birkaç savaş aracının çiziminde görev alıyor. Daha
sonra 1953
yılında çizgi roman çizmeye başlıyor. Daha sonra TV Centruy 21
kadrosuna giriyor ve FireBall XL5, Kaptan Scarlet, Zero-X
çizimlerinde
görev alıyor. Star Trek (bizdeki Uzay Yolu) çizimlerinde de
bulunuyor.
1980'lerde sıhhat sebebiyle emekliye ayrılıyor ancak 10 sene
sonra
çeşitli illüstrasyonlar ve kapak çizimleri için tekrar çizmeye
başlıyor.
Maceraların genel
yapısına bakıldığında oldukça fantastik olduğu gözlerden kaçmıyor.
Uzak
bir gezegende eski Mısırlılar gibi piramit inşa ettiren adam,
Avustralya yerlisi gibi vücudunu boyayan gezegen sakinleri, dev
yengeçler, göz şeklinde bir kratere sahip Ay, dirilen dinozorlar,
Gulliver öykülerini hatırlatan devler, konuşan sfenksler, türün
olmazsa
olmazı isyan eden robotlar, bir anda evrim geçirip insanları
mağlup
eden maymunlar ... ilah. Hemen belirteyim en çok Mike Noble
çizimlerini
beğendim. Daha bir Alex Raymond üslubuna yakın olduğu için hoşuma
gitti. (Anlarsınız ya Guglielmo Letteri ve Gallieno Ferri'yi de bu
yüzden seviyorum.)
Hülasa bu nacizane sayfayla da Zero-X ve Gerry
Anderson'u anmış olduk. Bitirirken ufak bir not eklemek istiyorum.
Internette Gerry Anderson'un kuklalarını araştırırken tesadüf
eseri
kukla kelimesinin Yunanca'dan dilimize girdiğini öğrendim. Kukla Yunanca bebek
manasına
geliyor. "Koukla Mou"
bebeğim demek örnek. Hatta ekşi sözlükte o maddeyi yazan arkadaşla
mesajlaştık. Ona babannemin sıkça kullandığı ve antik Rumca'da toz
yumağı anlamına gelen Pavçına kelimesini de sordum. Sözlük yazarı
İstanbul Rumlarındanmış. Pavçına kelimesi İzmir ya da Pontus
Rumcasında
Latince "Patine" kelimesinden bozularak türemiş. Keza yine
babaanemin
ve babamın kullandığı Pakos "sakarlık yapmak" kelimesi de
öyleymiş. Neyse konuyu dağıtmayalım. Bitti.
First Edit: 21 Sep 2010,
Last Update: 31 Jan 2015