EKONOMİYE EKOLOJİK YAKLAŞIM
Panel ve Ekolojı 6.1.92
Prof.Dr.Ertuğrul ERDİN
ÖZET
Dünyada artık hiç bir ekonomik sistem, ekolojiyi özümlemeden
ve ekolojik düşünceyi ekonomiye işlemeden hareket edemez. Bu
şekilde hareket eden bir çok sanayi ülkesi tutumunu
değiştirmediği, ekolojiye rağmen ekonomik büyümeye devam
ettiği takdirde o ülke kendi atıklı teknolojisinin kirletici
virüsleri arasında boğulmaya ve yok olmaya mahkümdur.
1970'lere kadar dramatik denecek kadar acıklı olan bu durum,
sanayi ülkelerinde değişmeye başlanmıştır. 1980'li yıllarda
ekolojik dengenin korunması ve iyileştirilmesi için yapılan
gayretler hem devlet hem de kirleticileri üreten sanayi ve
işletmeler düzeyinde çok büyük yatırımlar yapılmış önlemler
alınmıştır. Ekonomiye ekonomik büyümeye ekolojik yaklaşımın
sokulması hiç bir zaman işsizliğin iş sahasının azalmasına
neden olmamış bilhassa yeni bir iş sahası potansiyelini
yaratmıştır.
İş, çevre ve teknoloji arasında uyumu sağlamaya, çevre
kirlenmesine rağmen gelişme ve büyüme yerine çevreyi
koruyacak ekonomik büyümek zorundayız. Gelişmekteki ülkeler,
gelişmiş ülkelerin yapmış oldukları hatayı aynen tekrarlamaları
gerekmemektedir.
Ekolojik Damgalı Ekonomi
Ekonomiye ekolojik düşünceyi sokar ve yaygınlaştırırken
savurganlığa neden olan teknik açıdan rizikolu, ekolojik
olarak sakıncalı sosyal açıdan daha az tahammül edilebilir
enerji üretim teknolojilerinden vazgeçmek zorundayız. Çünkü
bu tür teknolojilerin ekolojik zararlarının giderilmesi de
çok pahalıdır. Bu yöntemlerle hem günümüzün insanlarına hem
de geleceğin nesline ekstra faturalar çıkarmaktayız.
Üstelikte tükenebilen kaynaklarımızı eritmekte yok etmekteyiz.
Aynı zamanda da bir çok zararlı maddeler açığa çıkmaktadır.
Bu derece ekolojik damga yememiş ekonomik faaliyet çok
sakıncalıdır ve devam etmemelidir. Seçilecek teknolojik
sistemler sosyal açıdan katlanabilir çevreye uyumlu olumsuz
etkisi olmayan güvenceli ve ucuz bir sistem olmaktadır. Güneş
enerjisinden yeterince yararlanılsa ısınma ve elektrik
ihtiyacının büyük bir kısmı bu yolla karşılanabilir. Almanya
da RWE-ÖKE İnstitut'un yaptığı bir araştırmada Federal
Almanya Cumhuriyeti'nin tüm yüzeyinin % 2 sini işgal edecek
şekilde güneş kollektörleri yerleştirilse Taşkömürü Birimi
üzerinden yaklaşık 180 milyon ton enerjiyi ihtiyacı (21.
yüzyılda ısınma için gerekli olan) karşılanmaktadır. Aynı
şekilde % 1'nin de güneş enerjisi hücreleri ile kaplanması
durumunda da 35 milyon ton Taşkömürü eşdeğerinde elektrik
enerjisi üretilebilmektedir. Biomas enerjiyi 50 ve rüzgar
enerjisi 33, su enerjiisi de 4 milyon ton taşkömürü eşdeğeri
enerji yenilenebilir enerji potansiyelini oluşturmaktadır.
Ekonomide ekolojik yaklaşımla alternatif enerji kaynaklarının
araştırılmasına devam edilmektedir. (karşılaştırılabilmek
için Federal Almanya Cumhuriyetindeki yolların kaplandığı
alan oranı % 6 yerleşim alanları % 6 yaklaşık %1.3'ise
projelendirilmiş çatılar).Ayrıca sanayi de bugün kullanılan
enerjinini % 30'zunun tasarruf edilebileceği diğer kullanım
alanlarında da mevcut tüketiminin % 20 sini tasarruf
edilebileceği saptanmıştır.
Güneş enerjisini kullanmakla ayrıca yeni olumlu iş sahalarıda
açılmaktadır. Ev ve kullanma suyu arıtılmasında ihtiyacın % 6
sı güneş enerjisi ile karşılanması halinde güneş enerjisine
dayalı yaklaşık bir milyon yeni işçi yeri açılmaktadır.Rüzgar
enerjisi yaklaşık 25 000 sürekli işçinin çalışabileceği yerin
açılmasına neden olmaktadır. Bu gün yenilebilir enerji
kaynaklarının kullanılmasında uygulanan teknolojiyi pahalı
bile olsa, bu konuda rekabeti teşvik etmek sürümü artırmak
için gayret göstermek gerekir. Ekoloji damgalı enerji sistemi
insan sağlığına biyotik abiyotik unsurlara zarar vermemeli;
tükenebilir enerji kaynaklarına fazla yüklenmeli; güvenilir
enerji kaynağı almalı; Sosyo-ekonomik değişimlere uyumlu
olmalı; yerinde iş sahası yaratmak; çevresinde altından
kalkılamayacak problem ve sorunlar yaratmamaktadır. tüketici
olarak ne yapabiliriz? Enerjiyi bilinçli kullanmalıyız.
Enerjiyi nasıl tasarruf edebileceğimizi araştırmalıyız. İş ve
ikematgah mekanında aktif ve pasif olarak güneş enerjisi
kullanmamızı kontrol etmeliyiz. Yeni alet alımında az enerji
kullanımı tercih etmeliyiz. İlgili daire veya makamlardan
enerji tasarrufu konusunda plan ve tasarımları hakkında bilgi
almak.
İş sahası ile çevrenin çevre korumanın birbirinin karşıtı
gibi göstermek çok yanlıştır. Çünkü ekolojik damgalı ekonomi
ile yaratılan iş sahaları daha emniyetli ve uzun sürelidir.
Bu şekildeki yeni sahaları sürekli çevrenin kalitesinin de
iyileşmesine neden olacaktır.
Ekolojik açıdan baktığımızda alışıla gelen ekonomik sistem
zararları üreten, çevresel değerlerden kayıplara neden olacak
ekonomik büyüme politikası idi. Artık hedefler
iyileştirilmeli, araçlar yenilenmeli ve yeni ekonomik
yapılaşmaya gidilmelidir.
Ekonomik açıdan ise alışıla gelen çevre politikalar hep açık
veren uygulamada dirençle karşılaşılan, kaynakların az
kullanılmasına neden olan ve toknolojinin yeterince
gelişmesini engelleyen bir uygulamadır.
Halbuki günümüzde gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için
önemli stratejiyi uygulamak zorundadırlar:
1. Ekonomide çevresel yükü azaltacak şekilde yapısal değişimi
2. Çevre politikasının önleyici olması
3. İş yeri temini ve ekonomi politikasının ekolojik damgalı
olması gerekmektedir.
Çevre koruma konusunda yapılan yatırımlar sayesinde Federal
Almanya Cumhuruyetide 1984 yılında 500 000 kişi çalışmakta
idi. Bu sayının 1987 yılı için bir milyon civarında olduğu
tahmin edilmektedir. Tüm çalışan nufusun 20 milyon olduğu
düşünülürse 20.1'inin çevre sektörünce düştüğü görülür. Aynı
yıl devletin ve özel sektörün çevre koruma için yaptığı
yatırım ve masraflar 22.7 milyar m dir.
1984 yılında özel sektör çeşitli çevresel sahalara yatırımlar
yapmışlardır. Bu yatırımların tamamı 3.507 Milyar DM. Katı
artık işlemleri için 270 milyon DM, suların korunması için
1040 milyon DM ses ve gürültü kirliliği mücadelesi 230 milyon
DM hava kirliliği ve kontrolu için 1960 milyon DM gibi önemli
çevresel yatırım sahalarına yayılmaktadır. Çevresel kaliteyi
korumak ve iyileştirmek için yatırım ve masraf yapılan tüm bu
sahalardaki buna rağmen kalan zararın sektörlere dağılımı
ise şöyledir.
Hava kirliliği zararlı 48.0 milyar DM
Su kirliliği zararları 18.0 milyar DM
Toprak kirliliği zararları 6.0 milyar DM
Ses ve gürültü kirlenmesi zararları 33.0 milyar DM
Zararların toplamı 10 5.0 milyor DM
SONUÇ
Mobil , sabit emisyon kaynaklarını kontrol altına almak
zorundayız. Ekolojik damgalı ekonomide iyi belirlenmiş amaç
ve hedef çevrenin ve ortamlarının kalitesini korumada ve
iyileştirmektir. Bunun için uygulanacak Çevresel ekonomik
politika da en önemli iki silah (manövela) ekonomik kökenli
para politikası ve mali düzenlemelerdir. Kaynakların musrifce
tüketilmesi ve harcanmasını önlemek için kaynak kullanma
vergisi ve kirletici yayınları azaltmak için"de "Emisyon
Ücretleri"," Çevre vergisi" ve daha diğer alternatif vergi
sistemleri geliştirilip konabilir. Örneğin kaynakların az
kullanılması ödüllendirilip çok kullanılması ücret politikası
ile cezalandırmak mümkündür. Çevre konusunda yatırım
yapanlara da vergilendirme de çeşitli kolaylıkları getirmek
finansman desteği sağlamak gibi yollar denenmelidir. Ayrıca
atıksız az atıklı teknoloji ile yatırım yapan kuruluş ve
firmalara teşvik belgeleri verilmelidir. Bugün A.B.D ve
Federal Almanya Cumhuriyetinde yapılan çevre konusundaki
yatırımların % 75 i mevcut tesisleri ve etkileri iyileştirmek
için yapılan yatırım iken; % 25 i de az atıklı teknolojiyi
geliştirmek ve uygulamak yaymak için yapılan yatırımdır. Bu
oran her yıl büyümektedir.
Türkiye'de bu günkü sanayi toplumunun yaşadığı evreleri aynı
hataları ile gelişmek ve büyümek isterse bu büyümenin
çevredeki değer kayıplarını telafi etmek için yapması
gerekecek yatırımları "Ekolojik damgasız Ekonomi" modelin
kararları ile büyümenin zararını bu işleri zaman
kapatamıyacaktır. Bu gün Federal Almanya Dünya ülkeleri
arasında "Çevre" konusunda en yoğun yatırım yapan ülkelerin
başında gelmesine rağmen kalan emisyonlardan ve
kirliliklerder dolayı yılda GSMH'nın % 6 sı yani 106 milyar
mark kadar bir kaybı vardır. Türkiye'de bu oran çok daha
büyük olabilir ve aşağıya çekmek azaltmak gerekir. Çevresel
ortamların değer kaybını hesaplamak çok zordur. Bu konuda
geliştirilmiş bir yöntem de yoktur. Batı Almanya'da bu
çalışma en sağlıklı olarak görülmektedir.