Kemalpaşa Ekosistemi ve Çevre Teknolojisi Uygulamaları

 

 

Prof. Dr. Ertuğrul ERDİN

 

Dokuz Eylül Üniversitesi * Mühendislik Fakültesi * Çevre Mühendisliği Bölümü

 

 

 

GİRİŞ

Hızlı nufus artışı , artan bu nufusa iş yeri temini ,insanların yaşam düzeylerini artırmak için sanayileşmenin vazgeçilmez olduğunun anlaşılması ve kabul edilmesi ülke genelinde sanayii yatırımlarının artmasına neden olmuştur. Aynı artış hızı ile Kemalpaşa ve Ankara asfaltının sağı solu sanayii tesisleri ile kaplanmıştır. Tarımsal ekosistemden sanayii ekosistemine geçilmiştir. Bu bir evrimleşme miydi? Yoksa önceden "Çevresel Etki Değerlendirilmesi" yapılmadan sanayiileşmenin bir bedeli miydi ? 1960 'lı yıllarda başlayan sanayii türü yatırımın sayısı günü- müzde 120'yi bulmuştur. Bu sanayiilerden gelen kirlilik yükleri doğal özümleme veya sönümleme sınır değerlerinin üzerinde midir? Hangi sanayii türleri vardır ve bunlardan hangi çeşit gaz, sıvı ve katı atıklar ortamlara saçılmakta su, toprak ve hava kirletilmektedir. Kirleticilerin ortamlar arası taşınımı nasıldır ? Beslenme zincirine geçiş söz konusu mudur ? Hangi madde , hangi miktarda geçmektedir ve potansiyel tehlikesi nedir? Bir zamanlar çok berrak su akıtan Nif Çayı , bugün bir ressamın yağlı boya tablosunu andırmaktadır.Bunun da başlıca nedeni ,138 sanayii kuruluşundan ancak 39'zunda atıksu arıtma tesisinin bulunur olması ve bunların da iyi işletilmeyişidir. Sulama suyu sıkıntısı nedeni ile yaz aylarında her türlü tehlikeli kimyasal maddeleri içeren atıksuların veya Nif çayı sularının sulamada kullanılması toprakların da kirlenmesine neden olmuştur. Bu kirli sular Gediz'e akarak onun da kirlenmesine neden olmaktadır.

 

Aslında Kemalpaşa Ekosisteminde faaliyet gösteren tarımsal vaya sanayii kuruluş-larının hammadde girdileri ve atık madde çıktıları açısından mutlak ve ciddi bir şekilde kontrol altında tutulmaları gerekmektedir. Çok büyük bir çalışma grubu tarafından araştırılarak gerçek anlamda incelenebilecek olan bu Kemalpaşa Ekosis-temi hakkında ön çalışmalar yapılmış ve bazı veriler toparlanmaya ve/veya bazıla-rı da oluşturulmaya çalışılmıştır. Türkiyemizde yok olan bir çok irili ufaklı gü-zelim ekosistemlere Kemalpaşa küçük bir örnektir.

 

İzmir, Ankara, İstanbul, Kemalpaşa vb. gibi kentlerimizde kentleşen, büyüyen Türkiye ile birlikte çok sayıda yeni yeni peyzaj alanlarının arazilerin inşaat sahası olarak kullanımı arttı. Zeytincilik, çam ormanları veya diğer ağaçlıklar; bahçeler yavaş yavaş ortadan kalktı. Kalkmaya da devam ediyor. Büyümenin ve or-tamların bozulmasını veya dönüştürülmesini bir nedeni de populasyon dinamiğidir. Bunun getirdiği ek ihtiyaçlar ve bu ek ihtiyaçların ilave sorunları eklenik olarak sürüp gitmektedir. Nufuzumuzun kontrolu, sağlıklı bir mekanda ve ekolojik ortamda yaşıyor nufus oluşturmak çok daha fazla önemlidir. Kemalpaşa da bu olgulardan nasibini almıştır.

 

 

 

 

 

 

1. Kemalpaşa'nın Konumu ve Arazi Kullanımı, Yapılaşma ve Çevresel Etkileri

 

1.1. Kamelpaşa Yöresinin Tanıtımı

 

Kemalpaşa İzmir ili sınırları içinde, İzmir'in doğusunda ve 29 km. uzağında bir ilçedir. İlçenin yüzölçümü 659 km2'dir. Batısında İzmir, kuzeyinde Manisa Kuzey-doğusunda Turgutlu, güneyinde torbalı vardır

 

Kemalpaşa ovası Doğu-Batı yönünde 35 km uzunlukta ve kuzey-güney yönünde 5-6 km genişliğindedir. Ovanın ortasından Nif Çayı akar. Ayrıca Çiçekli ve Yiğitler Çay-ları da Ovayı katederek Gediz Nehrine ulaşırlar. Kemalpaşa Ovasının denizden or-talama yüksekliği 80-150 m'dir. Genel topografik eğim % 0.5-2.5 arasında değişir.

1.1.1 Jeolojik ve Jeomorfolojik Yapısı

 

Metemorfik dağlık kütle ve geç devirde oluşan alüvyonlu ova olarak iki başlıkta incelenebilir. Ova, Küçük Menderes ile İzmir Havzaları arasında kalan platodur. Doğuya doğru uzanan Boz Dağlar, başkalaşım ve katılaşım kaynaklarıdır. Gnays ve mermerler baţta gelir.

 

Nif Dağı yamaçları, uzun jeolojik devreler boyunca yüksekten kopan parçaların birikmesiyle ve yerinde çimentolaşıp katılaşmasıyla oluşmuş, orta sıcaklıkta bir zemin şeklindedir. Karayolları altındaki bölgeler ise, deretortusu yamaç dökün-tüsü ve diğer etkenlerle oluşan zayıf zemindir. Bu bölge genellikle kalker, çakıllı toprak ve kumlu kilden ibarettir. Yörede iki ana yönde gelişen faydalan-malardan yaşlı olanı kuzey-güney, genç olanı doğu-batı uzanımındadır. İlçe genellikle yer kayması olmasına karşın I.derecede deprem kuşağı içindedir. Yamaçlar ve kaya üstleri sağlam, diğer bölgeler dolma olduğundan sakıncalıdır.

 

1.1.2. Toprak Yapısı

 

İlçenin toprak yapısı Nif Çayı kenarlarında allüviyal, diğer kısımlarda ise ge-nelde tınlı, kumlu-tınlı bir bünyeye sahiptir.

 

Toprak özellikleri olarak genelde geçirgen derin profilli ve horizonlu bir yapıya sahiptir. Tuzluluk, alkalilik ve asitlik problemi olmayan tabansuyu seviyesi normal seviyede birinci ve ikinci sınıf karakterde toprak yapısına sahiptir.

 

1.1.3. Bitki Örtüsü

 

İlçenin bitki örtüsüne baktığımız zaman alan bakımından en fazla yeri orman ve bataklık kaplar. Orman bitkileri olarak kızılçam, maki bitki örtüsü hakimdir. Ta-rım arazilerinde ise en fazla göze çarpan kiraz, zeytinlik, bağ ve şeftali alan-larıdır. İlçe yüzölçümünün yaklaşık olarak 35.000 ha'ı orman 2.000 ha'ı çay ya-takları ve kullanılmayan kısımlar, 25.000 ha'ıda kültür arazisi oluşturmaktadır.

 

1.1.4. İklim ve Hava Hareketleri

 

Kemalpaţa yöresi, makroklima tipleri bakımından akdeniz iklim tipine girer.Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Sıcak devre tropikal, soğuk devre polar kökenli hava kütleleri etkisindedir. Yörede iklim, konumundan dolayı İzmir 'e göre biraz serttir. Sıcaklık 2-5° C farklılk gösterir. Kar ve don olayı çok na-dir görülür. Yılın onbir ayında, aylık ortalamalar itibarıyla hakim olan rüzgar güney-doğudur. Ortalama yağış 1136,8 mm'dir. Zemin don derinliği 5 cm'dir.

 

1.1.5.Hidrografik Özellikler

 

Yörenin su kaynakları yeraltı ve yer üstü olarak ikiye ayrılabilir. En önemli su varlığı olan Nif Çayı, Ulucak Köyünden doğar ve doğu-batı yönünde ovayı boydan boya geçerek kuzeye dönüp Gediz Irmağına karışır. Nif Dağı eteklerinden akan bir-çok derecik tarafından beslenir. Bunların bir kısmı, yazın kurumaktadır. Nif Çayı'na başlıca iki dere katılır, Sofular ve kayrak. Çay Ulucak Köyü civarında, Çiçekli ismini alır. Yöresel dereciklerden bazıları, Armutlu, Bağyurdu, Köplüce, Soğukpınar, Savandağ, Ortabent ve Hilal'dir. Karayolunun kuzeyinde kalan düzlük-lerde, 3-5 metre derinliklerde yeraltısuları vardır. Soğukpınar Camii İçinde bir pınar bulunur. Yamaçlarda, sızıntısularına rastlanır. Vadinin güneyinde ilçenin içmesuyu ihtiyacını karşılayan Başpınar Kaynağı vardır.

 

Ovadaki yeraltısuyu ve Soğukpınar Camisindeki pınarın suları, kirlenmiş ve içil-mez durumdadır. Dereiçi'ndeki yamaç kaynakları içime uygundur. Dere içindeki kaynakların oluşumu, tabanda filis, üzerinde kireç taşı ve onun üzerinde yeralan çakıl, moloz malzemeyle oluşmuş olan jeolojik yapı ile ilgilidir. Yağış suları, kireç taşları içinde gelişen karstik kanallar boyunca ilerlerler. Tabandaki geçi-rimsiz filis ile bunu üstleyen kireç taşı dokunağında bulunan faylar boyunca ilerleyerek yüzeye çıkar ve vadinin her iki yanında yamaçları oluţtururlar.

 

1.2. Arazi Kullanımı, Yapılaşma ve Çevresel Etkileri

 

1.2.1.İmar Durumu

 

Kemalpaşa'nın ilk imar planı 1954 yılın da onaylanmıştır. Bu imar planı zamanla yetersiz kalmıştır. Hali hazır harita çalışmaları 1977'de, yeni imarplanı 1981'de onaylanmıştır. Planda Turgutlu-İzmir yolu çevresindeki gelişmeye uyulmuş ve tarı-ma elverişli olmayan alanlar iskana açılmıştşır. Burada ovada gözlenen gelişmele-rin etkisi ile bir kısım tarıma elverişli toprakta plana dahil edilmiştir. İmar planı tümüyle iskan edilmiş değildir. Parseller 200-300 m² civarındadır. İlçenin yerleşik konut alanı 50 ha, gelecekteki gelişmeler için ayrılan konut alanı 37 ha olup toplam 87 ha'lık konut alanına sahiptir.

 

1.2.2. Kemalpaşa Arazi Kullanımı

 

İlçenin toplam arazi varlığı 69.500 ha'dır. Bu arazinin dağılımı aşağıdaki gibidir (Kemalpaşa Tarım İlçe Müdürlüğü).

* Tarım arazisi............25.714 ha (% 39.00)

* Çayır-mera............... 105 ha (% 0.1)

* Orman ve bataklık........37.916 ha (% 57.40)

* Çay yatakları ve kullanılmayan kısımlar......2265 ha (% 3.5)

 

Verimli bir tarım bölgesi olan Kemalpaşa'ya 1970'de kurulan ilk tesisten sonra ve 1977 başlarında sanayi tesislerinin hızlı bir şekilde artmaya başlamasıyla bu durum verimli tarım arazilerini olumsuz yönde etkilemiştir. Tarım arazileri azal-makta ve yerini sanayi tesislerine bırakmaktadır.

 

 

 

 

1.2.3. Yapılaşma ve Çevresel Etkileri

 

Kemapaşa'da Cumhuriyet dönemi ile birlikte nüfus artışı başlamıştır. İlk yıllarda yavaş olan artış 1955 yılından sonra hızlanmış, 1970 yılından sonrada sıçramalar görülmeye başlamşıtır. Bu durum sanayileşme ve bereberinde gelen göç hareketleriyle açıklanabilir. Nüfus yapısındaki bu değişime bağlı olarak, kentin soyal, ekonomik ve fizik yapısında da önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır.

 

Hızlı nüfus artışı karşısında daha çok konut ve hizmet gereksinimi duyulmaktadır. Bu gereksinimler karşısında, kentin mevcut dokusu bozularak dikey ve yatay yönde bir yapı gelişmesiyle, kırsal çevreye doğru yayılmakta olduğu görülmektedir.

 

Kemalpaşa'nın fiziksel yapısında farklı arazi kullanımlarının içine girmesi, yetersiz iç ve dış mekan ilişkileri, çevresel yeşil kuşak yerine gelişen gece- kondulaşma, sanayi için uygun olmayan yer seçimi sonucu özellikle verimli tarım alanlarının elden çıkması önemli sorunların başında yer almaktadır.

 

Yeni yerleşim alanlarının oluşması kentsel ekosistemde bazı değişiklikler yap-maktadır. Örneğin kente ortalama sıcaklık artmakta, ortalama rüzgar hızı azalmak-ta, buna karşın da türbülanslı ve girdaplı akımlar oluşmaktadır. Kent havasındaki yüzlerce kimyasal madde bileşenleri, toz duman vb. değişkenler ekosistemin kali-tesini, üretkenliğini etkilemekte ve değiştirmektedir. Bu kadar iç içe oluşan sorunların bir araya gelmesi ile şehir ve toplum sağlığını kontrol etmek de zor-laşmaktadır. Havanın aşırı kirlenmesi suların çeşitli hastalıklara neden olacak mikroorganizmaları taşıması, nüfus artışı ile oluşan yoğun trafik ve gürültü şehir yaşamını olumsuz yönde etkiliyecek fiziki hastalıkların yanı sıra psikolo-jik sorunlarıda beraber getirecektir. Bilhassa hızlı fonksiyon değişikliklerine maruz kalmış yörelerde yok olan yeşil alanların ardından oksijen dengesindeki değişiklikler sağlıksız bir ortam oluşmasını hızlandırmaktadır. Kentsel ekosis-temlerde doğa ile tekniği iyi bir şekilde entegre etmek gerekmektedir.

-Çevre korumak için gerekli tüm önlemleri genis kapsamlı ve anlamlı bir ekilde ele almak gerekir, -Ekolojik alt yapının oluşturulması lazımdır. -Mekan planlamasında teknoloji yoğun uygulamalara geçişte sosyo-psikolojik insancıl unsurları dikkate almak gerekir, -Kentin geçmişini yansıtan dokulara da zarar vermemek çok önemli bir husustur, -Kent mimarisi ile doğal görünüm arasında bir uyum sağlamak çok yerinde olur.

 

Genelde bir kentin ekolojik özellikleri kent büyüdükce ve kente özgü tipik karak-teristikleri arttıkça (nüfus yoğunluğu, endüstrileşme, yapılaşma, ulaşım ve tica-ret gelişimi) belirginleşir.

 

1.3.Sağlıklı Kentsel Ekosistem Oluşturulması

 

Yeni yerleşim alanlarının sağlıklı, bilinçli ve geleceğe dönük bir şekilde planlanması ancak arazinin ve doğal kaynakların çevre koşullarına uygun, ekonomik bir şekilde değerlendirilebilmesi ile sağlanabilir. Arazi şartlarının ve doğal kaynakların özelliklerinin bilinmemesi nedeniyle yapılan bir plan bizleri birçok yanlışlara götürebilir.

Bugün ülkemizde kentsel ve kırsal yerleşim yerlerinin seçiminde, mühendislik yapılarının evsel ve endüstriyel yerleşim alanlarının planlanmasında yerbilimci-lerinin özelliklede mühendislik jeolojisinin etkili katkısı sağlanamamaktadır. Toprak ve kaya türlerinin özellikleri, zemin koşulları, klimatolojik koşullar, yüzeysel ve yeraltı suları, yer kaymaları, depremsel etkinlik, korunması gereken doğal güzellikler, maden yatakları, hammadde olanakları, enerji temini,atıkların uygun bir şekilde atılması gibi konular doğrudan doğruya yerbilimlerini ilgilen-diren konulardır. Bunlardan kaynaklanan sorunlar ise ancak yerbilimlerinin ceşit-li dallarında ceşitli yöntemlerin uygulanması ile cözümlenebilir ve bu konularda plan yapanlara yardımcı olacak veriler sağlanabilir.

 

Mühendislik ve çevre jeolojisi adları altında yapılan çalışmalar asrımızın ikinci yarısından itibaren önem kazanmaya başlamıştır. Kentsel ve kırsal alanların planlanmasına yardımcı olacak değişik ölçekli haritalar "Mühendislik Jeolojisi Haritaları" veya "Arazi Kullanım Potansiyel Haritaları" adları altında üretilmiştir. Bu tür çalışmalar ülkemizde ilk defa MTA Genel Müdürlüğünde 1975 yılında "Ankara Metropoliten Alanı Arazi Kullanım Potansiyeli" projesi ile başlatılmıştır. Bu tür projelerin temel amacı, üzerinde kentlesmenin oluşacağı alanın potansiyelini, korunması gereken doğa kesimlerini ortaya koymak, kurulacak olan tesislerin, yapılacak olan yolların mevcut potansiyele zarar vermeyecek şekilde planlanmasını ve bunun için tercih sıralarını ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca kentsel ve kırsal alanların planlanmasında etken olabilecek jeomorfolojik unsurların, yerleşme ve tarım alanlarına elverişliği bakımından toprak cinsleri dağılımlarının, kayaların fiziksel ve kimyasal özelliklerinin, yeraltısuyunun durumu ve kirlenme nitelikleri, yapı malzemesi kaynakları, mikroklimatolojik veriler, depremsel etkinliğin saptanması da amaçlar arasındadır.

Tüm bu bilgilerin ortak yorumundan, arazi kullanımı, çevre koruması ve yerleşime yönelik sağlıklı imar planları yapılabılır. Yeni alanlar konut veya herhangi bir amaçla yapılaşmaya açılmadan önce de mutlaka bir "Çevresel Etki Değerlendiril-mesinin " yapılması gerekmektedir. Yerleşim ve konut alanları için yapılması gereken böyle bir ÇED aşağıdaki konuları kapsamalıdır:

 

1.3.1. Yerleşim ve Konut İnşaat Alanları İçin Çevresel Etki Değerlendirilmesi

 

Kemalpaşa özelinde doğal altyapının taşıyabileceği yüklerin üzerinde yapılaşma gerçekleşmiş bu da yoğun çevre teknolojisi uygulamasını zorunlu hale getirmiştir ancak ihtiyacın artış hızı ile ihtiyacı karşılama hızı aynı olmadığı için bu durumdan sürekli olarak doğa zarar görmüştür. Ayrıca doğal kaynaklar aşırı bir şekilde zorlanmıştır. Olmayan kaynak ve potansiyel ihtiyaç karşılamada nasıl kullanılsın ?

 

Buna göre yeni yerleşim yeri peyzajı, doğal dokuyu ne derece etkileyip etkileme-diği önceden bilinmeli ve önkestirilmelidir. Kentsel ekosistemi ve ekolojik doku-yu, değerleri korumak gerekli olabilmektedir. Ve hatta iyileştirmek bile zorunlu olabilir. Suyu ile, toprağıile, havası ile ve tüm canlıları ile etrafımızda nadir olan , nadir bulunan ekolojik nişe ( köşeler) bulunabilmektedir. Günümüzdeki Çev-re Mühendisleri , Çevreciler ve bir sürü Çevre Gönüllüleri yetiştiren dünyasında artık her eylem ve iş tamamen tesadüfe bırakılamaz. Bu nedenle de ÇED'siz kent-leşme ve yapılaşma olamaz ve olmamalıdır. Hele turistik potansiyeli çok yüksek Bodrum ve Yarımadası gibi bir beldemizde bu hiç ihmal edilmemelidir.

 

Genel de bu durumda aşağıda sıralanan "Çevre Kalitesi Kriterleri" göz önünde bulundurulmalıdır :

 

- İnşaat sahasında konutlardan dolayı meydana gelebilecek ekolojik baskıya fırsat verilmemelidir,

- Ekolojik denge sağlıklı hale getirilmeli ve korunmalıdır,

- Ve hatta başlangıç koşullarına göre ekolojik dengeler ve değerler , çevre kalitesi daha da iyileştirilmelidir.

- Yağışların aşırı yüzeysel akışa geçmesine fırsat verilmemeli ve engellenmeli-dir,

- Bütün yollar, kaldırımlar, parklar, yeşil alanlar kentsel alanlar su bilançosuna, bilançolarına olumlu etki yapacak şekilde olmalıdır.

- Kentlerde, kooperatif ve turistik tesis alanlarında kumdan hazırlanmış tesviyesi yapılmış düz zeminler üzerine parke taşlar yerleştirilmelidir. Böylece yağan yağmur suyunun parkeler arasından ve kumun üzerinden toprağa sızması sağlanmalıdır. Kumda da, az da olsa kirlenmiş olan yağmur suyu arıtılmakta ve topraktan sızmaktadır.

- Binaların neden olacağı iklimsel değişikler yeşil mekanlar yaratılarak dengelenmelidir (Bu konuda çok sayıda örnek turistik tesisler vardır, diğerleri de bu yolu izlemelidir). Yerleşim ve yapılaşma sırasında orijinal bitki dokusuna da dokunulmamalıdır.

- Doğal denge ve peyzaj görünümü uyumlu bir şekilde korunmalıdır.

- Turizmin gelişmesi, tesislerin ve yerleşim alanlarının artması ve bunun doğal sonucu olan yapılaşma nedeni ile meydana gelen değişiklerin kollanması ve sürekli olarak izlenmesi gerekmektedir :

* Betonlaşma derecesi ( betonlaşmış alanlar:betonlaşmamış alanlar)

* Kullanım yoğunluğu (intenzif kullanılan çim sahası:ekstensif kullanılan vejetasyon sahası)

* Yeţil mekanlar ( inţaat kütlesi : vejetasyon kütlesi )

* Kanalizasyona atıksuyun verilmesi (Çevre Teknolojisi uygulaması)

* Arazinin eğimi ve bunda olabilecek değişikler (kazı ve dolgu nedeniyle), Yamaçlarda :

* Toprak hareketi ( arazide yukarıya çıkarma veya aşağıya indirme), * Destek duvarlar (arazideki kaymaların önlenmesi ve durdurulması).

 

* Değişimlerin Belirlenmesi

 

Yapılaşma ve inşaatlar sayesinde , başlangıçtaki duruma göre gerçekleşebilecek olası değişiklikler ve etkiler daha planlama aşamasında öngörülmeli ve kesti-rilmelidir. Olası varyasyonlar irdelenmelidir :

Yapılaşma nedeni ile yapılması zorunlu hale gelen yollar nasıl örtülenecektir, kaplanacaktır ? Bu işe göre de bir değerlendirme mutlaka yapılmalıdır.

Değerlendirmede dikkate alınabilecek hususlar aşağıdaki gibi olabilir :

- Çatıların üstünde topraksız örtü,

- Asfalt, beton kaplama,

- Poröz asfalt,

- Arnavut kaldırım taşları,

- İri aralıklı mozaik taşları,

- Su tutan örtüleme,

- Yeşil refujlu çakıl yollar,

- Kolonlar üzerinde çatısı yeşil binalar,

- Yapay olarak su toplama havuzları , v.b. var mı ?

- Hiç bir şekilde etkilenmemiş doğal toprak ve su ortamları ,

- v.b.

 

Gereğinde örneğin yeniden ağaçlandırma, yeşillendirme söz konusu olabilir ve şart koşulabilir. Böylece yeşil hacim sayısı artar. Kentleşme ve yerleşimler nedeni ile zorunlu yapılaşmadan dolayı ortaya çıkan gerçek durumdaki etki ilişkileri ve en azından istenen ve beklenenlerin ortaya konulması gerekmektedir.

 

Bu sektörel faaliyetlerin toprak/ su/ hava/ biyota iliţkilerine etkileri; iyileţme ve/veya kötüleşme olgusunun tesbiti gibi detayında çok kompleks bir sistemi kapsamaktadır. Bu kompleks sistemin analizi ise çok iyi bir araştırma altyapısına ve interdisipliner araştırıcı ekibine ihtiyaç duyurmaktadır.

 

Doğal doku değiştirildikce turistik kent alanlarda habitat çeşitliliği artmaktadır :

- Yapılar

. sürekli ısıtılmayan yapılar

.. zemin ve çatılar

.. oturma odaları bölgesi

.. bodrumlar

. sürekli ısıtılan yapılar

. depo olarak kullanılan binalar, üretim yerleri

. kanalizasyonlar ve fosseptik çukurları

- Karasal açık arazi habitatı

. binaların dış cephesi

.. dış duvarları

.. çatılar

.. balkon

. inşaat alanları

.. kent merkezleri

.. eski kent bölgeleri

.. yeni kent bölgeleri

.. yol ve cadde kenarlarındaki ağaçlar

.. bahçeli evler, tek katlı evler, villalar

.. kentleţen köy merkezleri

.. sanayii çekirdekleri, bölgeleri

. trafik alanları

.. demiryolu alanları

.. karayolu alanları

.. içsu iletim alanları ( akarsu, göl, v.d. )

. yeţil alanlar

.. parklar, yeşillendirilmiş kent alanları

.. botanik bahçeleri

.. zooloji bahçeleri

.. mezarlıklar

.. spor tesisleri ve alanları

.. oyun alanları

.. çiftlikler, bahçeler

.. kuru alanlar, otlu alanlar

.. ev bahçeleri

.. seralar

.. çalılar, rüzgar ve ses gürültü engelleme bitkileri, çitler

. bakir ve nadasa bırakılmış alanlar

. atık bertaraf alanları

.. atıksu arıtma tesisleri, bertaraf arazileri

.. katı atık depolama yerleri, işlem tesisleri

.. sanayii atıkları bertaraf tesisleri

.. moloz ve enkaz depolama yerleri

. inşaat faaliyetlerinin bulunduğu alanlar

. maden, taş ocağı, kum/çakıl ocağı, v.d. alanlar

. kent ormanları, korulukları v.d.

- Sucul habitatlar

. marin ( deniz ) habitatları

. limnik ( göl) habitatları

.. akarsu

.. kanal

.. durgunsu ( göl , park havuzu, gölü v.d. )

.. yapay olarak sızdırmazlıkları sağlanmış yüzeysel su ayanları (yüzme havuzları, fıskiye havuzları, yedek su göletleri v.d. )

.. en küçük yüzeysel su alanları (yağmursuyu iletim olukları,kanalları, v.d.)

.. yeraltı suları

 

Yukarda sıralanan habitatlar, bir kentin alanlarının kullanılması ve bunun o kentin iklimine, toprağına, suyuna, havasına ve bitkiler ve hayvanlar alemine nasıl etki edebileceğini bir sistem analizi içinde ele alınıp incelenmesi açısından büyük önem arzetmektedir.

 

Yeni habitatların (yetişme yerlerinin, yerleşim alanlarının, yurtların, yatakla-rın ) oluşması, bir bakıma bazı mevcut türlerin yaşam koşullarını kötüleştirmiş-ken, bazılarının iyileştirdiği gibi, hatta yeni türlerin yerleşmeşine ve gelişme-sine de olanak hazırlamıştır. Böylece de kentsel ekosistemde populasyon açısından azalmaya karşın türce zenginleşmeye rastlanmaktadır. Örneğin kentde ortalama sı-caklık artmaktadır, ortalama rüzgar hızı azalmaktadır, buna karşın da türbülans-lı, girdaplı akımlar artmaktadır. Kent havasındaki yüzlerce kimyasal madde bile-şenleri ve toz, duman v.d. değişkenler ekosistemin kalitesini, üretkenliğini etkilemekte ve değiştirmektedir. Bu değişimlerin etkilerini detaylı bir flora ve fauna çalışmalarını sürekli olarak yürüterek ortaya koymak mümkündür.

 

Turistik beldelerde ve kentlerdeki tüm habitatların en iyilenmesi ve dengeli bir kent ekosisteminin yaratılamsı hiç de kolay değildir. Yüksek oranda katılımcılık gerektirmektedir. Bu da yüksek düzeyde çevre ve denge bilinci demektir.

 

Doğa ile tekniği iyi bir şekilde entegre etmek gerekmektedir:

- çevre korumak için gerekli tüm önlemleri geniş kapsamlı ve anlamlı bir şekilde ele almak gerekir

- ekolojik altyapının oluşturulması lazımdır

- mekan planlamasında ve teknoloji yoğun uygulamalara geçişte sosyo-psikolojik insancıl unsurları dikkate almak gerekir,

- kentin geçmişini yansıtan dokulara da fazla zarar vermemek çok önemli bir husustur

- kent mimarisi ile doğal görünüm arasında bir uyum sağlamak çok yerinde olur.

 

Her yerde olduğu gibi Kemalpaşa'da da kentleşme niteliksel ve niceliksel bir süreçtir. Artan nüfus mevcut kentlerin büyümesine, yeni kentlerin oluşmasına neden olmaktadır. Doğal ve doğala yakın ekosistemlere bir dinamizm getirmektedir ve onları değiştirmektedir :

- kentsel ekosistemlerde doğal biyotik, abiyotik kompartmanların yanında antropojen kompartmanlar da oluşmaktadır,

- kentsel ekosistemlerde doğal kendi kendini düzenleme yetenekleri azalmaktadır, bunun korunması ve iyileştirilmesi ise sürekli olarak insanın dizgin altına alması ile mümkün olmaktadır.

- kentsel ekosistemlerde ekolojik dengeyi korumak için doğal enerji girdisi dışında, sürekli teknik olarak üretilen enerjiyi vermek gerekmektedir.

 

 

 

 

1.3.2. Sanayii Ekosistemi Ve Çevresel Toksikoloji

Kimyasal maddelerin canlıların üzerine zararlı etkisini inceleyen bilim dalına toksikoloji denilir. Bu maddelerin insan ve hayvan sağlığına etkilerini, tehli-kesini inceler ve tahmin eder. Eğer bir madde en küçük dozda bile kullanıma zarar veriyorsa o madde zehir olarak tanımlanır.

Çevrede ister canlı olsun ister cansız,ister yapay olsun ister doğal çok sayıda organik veya anorganik kimyasal maddeler vardır.

Gerek bitkiler gerekse de hayvanlar çeşitli komplike madde sentezleme yetene-ğine sahiptir bu maddeler besin maddesini görevini görebildiği gibi zehir olanı da vardır. Chinin , Nikotin gibi toksik maddeler ve 0.5 gram insan için öldürücü dozdur. Botulinis-toxini de insana 0.000002 mg'lık miktarı ile bile toksik etki yapmaktadır. Nitrosaminler Aspergillus fluvus'un oluşturduğu Aflat'0xin kanserojen etkisi olan maddelerdir.

Kimyasal maddelerle ister istensin ister istenmesin beraber yaşanma zorunluğu vardır. Bu temas ve ilişki istek içi veya dışı olabilir. Örneğin bir ilacın alınması istek çerçevesinde gerçekleşirken hastalığın iyileştirilmesi amaçlan-maktadır, ve doktorun verdiği dozu aşmamalıdır. Solunum ve deri yolu ile bu kimyasal maddeler insanın bünyesine geçmektedir. Yasal önlemlerle bu maddelere karşı korunmak, korumayı sağlamak mümkündür. Canlı organizma ile temas eden kimyasal maddeler bir yandan organizmaya etki eder. (Toksikodinamik), diğer yandan da bu kimyasal maddelerin organizmalar tarafından alınması,yapılması ve ifrazı sözkonusudur. (Toksikokinetik).

 

Kimyasal maddenin eliminasyonu idrar veya safra sıvısı yolu ile gerçekleşmek-tedir. Bünyeden çabuk atılan zehirli maddelerin etki süresi az olduğu için zararsızlaşmıştır. Uzun süre beklemesi halinde ise olumsuz etkisi görülebilir:

 

- Eliminasyon hızı azalır veya durursa akumulasyon olur. Her yeni alım da ise organizmada etki madde konsantrasyonu artar.

 

Kimyasal maddelerin zarar verdiği organlar ise karaciger, böbrek, kan, merkezi sinir sistemidir. Kullanılan kimyasal maddeler ise tarımsal mücadele ilaçları çözücüler ve dezenfeksiyon maddeleri vs. Biyolojik etkisine göre de kansorejen veya mutejendir. Fiziksel olarak gaz veya toz halindedir. Kimyasal olarak anilin türevleri klorlu hidrokarbonlar diye ayrılabilir; Genel kriterler açısından da hava kirleticileri işyeri maddeleri, gıda maddelerindeki kalıntılar; gibi ayrılabilir.

Kimyasal maddelerin organizmalar üzerindeki etkileri canlı tarafından alını-şından, onda tepki uyarmasından, direnç göstermesinden, dışkılaması ve genetik yapısında değişikliklere sebep olmasına kadar çeşitli boyutlarda düşünmek mümkündür Örneğin % 0.1-0.5 oranında karbonmonoksit gazı hemoglobinin oksijen almasını engellemeye ve insanı öldürmeye yetmektedir. Çünkü karbonmonoksitin iki değerli demire olan affinitesi oksijeninkinden üçyüz kat daha fazladır. Siyanür ise üç degerli demir ile sabit kompleksler oluşturmaktadır. 0.15-0.25 gram potasyum siyanür; ve havadaki % 0.018 -0.027 siyanür asiti konsantrasyonu öldürücü doz veya konsantrasyon etkisi göstermektedirler.

 

 

 

1.3.3.Tarımsal ve Orman Ekosistemlerin Korunması ve İyileştirilmesi

 

1.3.3.1.Kemalpaşa'da Tarımsal Ekosistem

 

Kemalpaşa'nın bozulan tarımsal ekosistemini korumak, geliştirmek ve iyileştirmek için yapılacak tarımsal faaliyetlerde çevreci yaklaşıma çok önem vermek gerekmek-tedir. Bunun için de ekonomiyi ekoloji ile uzdaşlaştırmak lazımdır. Birim alandan elde edilecek ürün miktarlarını arttırırken uygulanacak sulama, gübreleme, tarım-sal savaş,toprak işleme ve iyileştirme gibi teknikler de çevreye olumsuz etki yapmayacak araç, gereç,madde ve uygulama yöntemlerini seçmekte yarar vardır. Sonuç da canlıların sağlığı özellikle insanın sağlığı söz konusu olduğuna göre, buna önem vermek gerekir. Biyodinamik (doğal ve natürel üretim ţekli) yöntemlere de ilerde daha fazla önem verilebilir.

 

Doğaya karşı gelmeden uyum içinde bitkilerin büyümelerini sağlamak gerekir. Bunun içinde su-toprak-bitki ilişkilerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Doğaya yük olmadan, onu koruyarak ve kollayarak bitkileri üretmek zorunludur. Bağ, Bahçe ve Tarım ekolojisini iyi bilmek ve anlamak ise bu olayın anahtarıdır.

 

Entegre edilmiţ bitki yetiţtirmede ekonomi ile ekoloji bir birinin karşıtı değil, uyum içinde olan bir bütünün yarı parçalarıdır. Bitki yetiştirmek için nelere ihtiyac vardır ?

- Bir yere , bir ortama bu toprak olabilir,

- Bir bitki tohumu çeţidine,

- Toprak hazırlama ve bitki yetiştirme tekniğine,

- Bitki besin maddelerine,

- Münavebeye, dönüţümlü bitki yetiţtirmeye,

- Bitki korumaya,

- Topraktaki eksik suyu tamamlamaya .

Toprak bitkilere sadece konaklama olanağı verip ev sahipliği yapmamaktadır. Aynı zamanda su ve besin maddeleri gibi gelişmeleri için mutlaka gerekli olan mater-yalleri vermektedirler. Ayrıca topraktaki yaşam da çok önemlidir. Çayır ve mer'a larda, üzerinde otlayan sığır ve ineklerden daha ağır gelebilecek mikroflora ve mikrofauna bulunmaktadır. Bir toprak biyolojik olarak ne kadar aktif ise orada da o derece bitki gelişmesi iyi olur.

 

Toprağın hemen üst kısmı mulş diye adlandırılan ot, yaprak v.b. gibi kalıntılar-dan oluşan tabakadır. Bunun altında ayrışma ve parçalanma olaylarının yoğun oldu-ğu çürüme tabakası vardır. Bu tabaka yaklaşık olarak 5 cm kalınlığındadır. Burada mantar ve küçük hayvancıklar çok miktarda bulunur. Bunun altında mikroorganizma-ların, azot bakterile, alglerin, kök mantarlarının çok yoğun olarak bulunduğu 20 - 30 cm kalınlığında humus tabakası vardır. Humus tabakasından sonra da mineral toprak tabakası gelmektedir. Mineral maddelerin oluşmasına neden olan ana kayaç. Bunun derinliği ise 2,5 m 'ye kadar gidebilir. Solucanlar da aktiviteleri ile bu tabakaları birbirlerine bağlar ve toprağı gevşetirler.

 

Tarım yapılan tarlalarda bitkiler aynı yere münavebe sistemine göre dönüşümlü o-larak ekilir. Bunun ana nedeni bir bitki türüne musallat olan hastalık yapıcının sınırsız üremesine meydan vermemektedir. Onu şaşırtıp, yapay bozulan ekolojik koşullarda azalmasını telef olmasını sağlamaktır. Sağlıklı bir ekolojik dengeyi kurmak korumak ve geliştirmektir ana amaç.

 

wÖzellikle bahçe tarımı yapılırken yeterli büyük arazi olmadığından, tek çeşit yerine bir kaç çeşit bir arada ekilmektedir. Bu karışık kültür sistemi de bir bakıma ekolojik denge sunmaktadır.

 

1.3.3.2.Bitkilerin Besin Maddelerine İhtiyaçları

 

Bitkiler sıcaklık, ışık, hava ve su gibi ana ihtiyaçlarının yanı sıra, bitkiler besin maddelerine de gereksinim duyarlar. Dengeli bir şekilde besin maddesi ihtiyacı karşılanan bitkiler, kendilerini zararlılara karşı korumak için de yeterli bağışıklık elde edebilirler. Bitkiler bazı besin maddelerini gaz şeklinde yaprak yolu ile alırken büyük bir çoğunluğunu kökler ve su yardımı ile çözünmüş olarak almakta ve güneş ışığı, klorofil yardımı ile de şeker, nişasta, yağ ve protein gibi maddelere sentezlemektedir. Bu asimilasyon ürünleri yaprakların, çiçeklerin ve meyvelerin oluşturulmasında kullanılmaktadır. Fotosentez sırasında karbondioksit alınmakta ve oksijen verilmektedir.

 

1.3.3.2.1.Önemli Besin Maddeleri

 

Yaprak, sürgün ve filiz oluşturma mekanizmasında rol oynayan azot, protein, enzim, hormon ve vitamin gibi maddelerin en önemli yapıtaşıdır.

 

WHO/FAO verilerine göre insan günde 3,65 mg/kg vucut ağırığı dozunda nitrat alabilir. Bu da 70 kg ağırlığndakbir insan için 255,5 mg nitrat demektir. Nitrat yolu ile akut zehirlenme sözkonusu değildir. Nitratın büyük bir kısmı kalın barsağın üst kısmında emilmekte ve % 85' inden fazlası böbrekler, % 2' si dışkı yolu ile dışarı atılmaktadır. Ancak nitratın nitrite dönüşmesi yolu ile zehirli-lik beklenebilir. Bu dönüşümü gerçekleştirebilecek koliform bakterileri, Clostri-die, Vibrione, Staphylokokke ve Streptokokke'lar gibi çok sayıda aerob mikroorga-nizmalar vardır. Nitratı nitrite dönüşterecek mikroorganizmalar insanın ağız boşluğunda çok miktarda bulunmaktadır. Bu nedenle ağız hijyeniği çok önemlidir.

 

İçme suyu ve gıda yolu ile alınan nitrat ekzogen ve endogen olarak nitrite dönüş-türülür. Nitrit bu durumda başlangıçtaki nıtrat konsantrasyonunun çok çok az dü-zeyinde bulunur. Ancak nitrit kanserojen olan nitrosaminlerin ve nitrosamidlerin oluşmasına bir nedendir. Ama bu hiç bir zaman nitratın bulunduğu yerde nitrit ve nitrosaminler oluşur anlamına gelmez. Oluşması için ekolojik koşulların mevcut olması gerekir. Örneğin ıspanak v.s. gibi nitrat içeren sebzeleri oda sıcaklığın-da beklettiğiniz zaman nitratredüktaz bakterileri hemen nitritlerin oluşmasını sağlar. Kana karışan nitrit oksihemoglobini, methemoglobine çevirirler. Bu da kanın oksijenlenmesini engeller.

 

İnsanların şansına vucutlarında oluşan nitrosaminlerin konsantrasyonu o kadar azdır ki, ppm ve/veya ppb düzeyinde, normal miktarlarda nitrat alınması insan-larda kanser meydana çıkmasına neden olmaz (Heyns,1985).

 

1.3.3.2.2.Tarımdan Kaynaklanan Azot Yükü

 

Son yıllarda intenzif tarım tüm dünyada yayıldıktan ve arttıktan sonra yüzeye yakın yeraltısularının kalitesi ve içerdikleri çözülmüş madde miktarları de-ğişmeye başladı. Özellikle de nitrat konsantrasyonu arttı. 1950'lilerden beri hidrojeologlar tarafından yapılan araştırma ve çalışmalarda yeraltısularındaki nitrat miktarının arttığı ortaya konmuştur. 1982 yılında da Prag' da İnter-natonal Association of Hydrogeologists 'lerin yaptığı " İmpact of Agricultural Activities on Ground water" sempozyum olayın boyutlarını ortaya koymuştur. Al-manyada Bocholt/ Westfalen içme suyu tesisinden alınan su örneklerinde 1912 yılında 15 mg/l nitrat bulunmuşken, 1981 yılında da 85 mg/l bulunmuştur. Bu ise tarımda artan gübreleme ile ilişkilendirilmiştir:

- Bitki türü ve vejetasyon süresi ( tarımsal kullanış şekli ),

- Toprak türü ( humus miktarı, biyoaktivitesi ),

- Azot gübrelemesi ( türü, miktarı ve zamanlaması ),

- Sızıntısu miktarı ve zaman içinde dağılışı .

 

Ana kayaçlardan toprak azotsuz oluşmaktadır. Humus ve diğer yollarla toprak azota kavuşmakta ve zenginleşmektedir. Kayaçlar azotca fakirken, atmosfer çok zengindir. Havanın %78' i azottur. Havada on üzeri onaltı ton azot rezervi vardır. Yağışlar yolu ile 10 - 30 kg/ha nitrat veya amonyum şeklinde azot toprağa geçmektedir. Bunun yarısı emisyonlardan kaynaklanmaktadır. Toprak mikroorganizmaları sayesinde de yaklaşık 10 - 30 kg/ha azot kazancı olmaktadır Bu bazı durumlarda 60 kg/ha 'a hatta suptropik bölgelerde 100 kg/ha 'a kadar çıkmaktadır. Bazı bakteriler de havanın serbest azotunu bağlayabilirler, le-günumoslarda sembiyoz yaşayan bu canlılar, yılda 150 - 200 kg/ha azot bağla-maktadırlar, bazen bu değer 400 kg'a kadar çıkabilir. Ayrıca bitkilerin hasa-tından sonra geriye kalan biyomaslar da zamanla toprakda ayrışarak humusu oluşturmaktadır. Bu da uzun süre içinde azot vermektedir.

 

Normal tarla toprağında % 2 organik madde (humus) vardır bu da 120 ton/ha humus ve de 6 ton/ha azot demektir. İyi parçalanabilen turba topraklarında organik madde oranı % 95 , miktarı 1140 ton/ha 'dır. Azot miktarı ise 29 ton/ha ' dır. Topraktaki azotun % 95'i aminoasiti, aminoşekerleri, amidler halinde organik olarak bağlıdır. Bunun % 33'ü uzun sürede hiç parçalanmayacak şekilde hidrolize olamayan azot halinde tespit edilmiş vaziyettedir. Organik bağlı azotun her yıl ancak % 3 - 5'i mineralize olabilir. Ortalama toprak koşullarında yılda 50 - 100 kg/ha azot mineralize olmaktadır. % 4 humus içeren bir toprağın ilk 30 cm' sindeki organik madde miktarı 240 ton/ha, mineralize olan azot da 4,8 ton/ha ' dır. Tahıl bitki artıkları toprağa 1,4 - 1,8 ton/ha azotu geri verirken, çapa bitkileri 0,6 - 1,0 ton/ha geri verir.

 

Bitkiler azotu amonyum ve/veya nitrat şeklinde almaktadırlar. Özellikle asitik topraklarda gelişen çavdar, patates, ot gibi bitkiler azotu amonyum iyonu şek-linde almaktadırlar. pH > 5 'in üzerinde ve aerobik koşullarda amonyum iyonları nitrit ve nitrata oksitlenmektedir. Nitrat iyonları toprağın sorpsiyon sistemi tarafından amonyum iyonlarında olduğu gibi tutulmazlar, bu nedenle de bitkiler tarafından hemen alınıp kullanılabilirler, her yıkanmaya da maruzdurlar. Amonifi-kasyon aylar süren bir olay iken, nitrifikasyon 10 - 15 gün içinde tamamlanmakta-dır. Bunun için 15 - 25 santigrad derece toprak sıcaklığı ve tarla kapasitesine yakın rutubet içeriği yetmektedir. Yaş ve soğuk topraklarla, sıcak ve kuru top-raklar azot üretimi için elverişli değildir. Nitrat genelde hasatlardan sonra ve yağışların da katkısı ile özellikle sonbaharda yıkanır, tarla kapasitesi aşıldığı için fazla su sızmaya başlar.

 

Ancak yeraltısuyuna sızan ve karışan miktarla, gerçek bulunan değerler aynı de-ğildir, çünkü hem sızış sırasında hem yeraltısuyu içinde nitrat ayrışmaya uğra-maktadır. Fototrof organizmalardan ziyade kemotrof organizmalar nitratı indirge-mektedirler. Bu da ya asimilasyon yolu ile, ya da disimilasyonla olmaktadır. Disimilasyonla nitrat indirgenmesinin olması için aşağıdaki koşulların bulunması gerekir:

- pH değerinin 6.2 ile 10.2 arasında

- redokspotensiyelinin - 200 mV ile + 665 mV arasında

- sıcaklık 0 oC ile 50 oC arasında

- oksijen miktarı < 2 mg/l

- organik karbon miktarı > 2 mg/l olmalıdır.

 

Azot tüm canlılar için vazgeçilemez bir besin maddesidir, doğal oluşumlarla sağ-lanan amonyum ve/veya nitratlar birim alandan optimum düzeyde verim elde etmeye yetmemektedir. Yapay olarak da ilaveten organik veya anorganik gübre olarak katkıda bulunmamız gerekmektedir. Ancak bu tamamen ölçülü, bilimsel ve ekolojik yaklaşımlı olmalıdır. Bitki türüne, toprak çeşidine miktar ve zamanlamasını çok iyi yapmak gerekir.

 

Bitki için önemli olan kendisini ihtiyaç duyduğu besin maddelerin alınabilir olmasıdır. Bunlar ister organik , ister yapay gübreden açığa çıksın hiç önemli değildir. Bitkilerin ihtiyacından fazla gübrenin toprakta bulunması ne bitkiye ne de toprağa yarar sağlar, fazlası yıkanır ve su ortamlarının kirlenmesine neden olur. Bazen fazla kireçlemede olduğu gibi alınabilir diğer besin maddelerinin bloke olmasına alınamaz hale gelmesine sebebiyet verir. Organik gübreler ya bitkisel, ya da hayvansal kökenlidir.Organik gübreler toprak biyolojisine canlılık verir. Humus oluşmasını sağlar, mikroorganizma aktivitesi ile toprakta parçalanır ve mineralize olduktan sonra bitkiler tarafından alınabilir hale gelir. Organik gübre humus ve besin maddesi vericisidir, yapay gübre ise eksik tamamlayıcısıdır.

 

1.3.3.3.Kemalpaşa Tarımsal Ekosistemini Dengede Tutmak İçin Hangi Noktalara Dikkat Etmek Gerekir ?

 

- Hem miktar hem de zamanlama açısından uygun gübreleme yapılmalı,

- Düzenli bir şekilde toprağa kompost vermeli, böylece evsel çöplerin içindeki biyoçöplerin de değerlendirilmesi sağlanmalı , çöp miktarının azalması gerçek-leştirilmelidir,

- Toprakta bütün yıl boyunca bitki ekili bulundurmaya çalışılmalı, ( Vejetasyon döneminde kültür bitkisi, sonbahar ilkbahar arasında da yeşil gübre olabilecek bir bitki ).

- Kompost ilkbaharda verilmeli, böylece açığa çıkacak olan besin maddelerinin yıkanarak , taşınması engellenmiş olunur,

- Su-toprak-bitki-çevre iliţkisini bir bütün olarak görüp tarımsal faaliyeti yapmak zorunludur.

 

Kimyasal bitki koruma ilaçları kullanmadan önce aşağıdaki hususlara dikkat edilmelidir:

- Söz konusu olan hastalık ve/veya zararlı nedir?

- Koruma uygulaması gerçekten anlamlı mı?

- En iyi ve uygun mücaadele zamanı seçilmeli ?

- İlacın verilişinin zamanlaması ve bekleme süresi yerine getirilmelidir.

- Bekleme süresi kısa ve hızlı etki eden, kısa sürede ayrışabilen kimyasal ilaçlar kullanılmalıdır.

- Mümkün mertebe akşamları ve rüzgarsız anlarda ilaçlama yapılmalı, hatta sadece bitkinin gerekli kısmına .

- Çiçeklere ilaçlama yapılmamalı, veya sçilen ilaçların arılara zarar ver-meyecek türden olmasına dikkat edilmelidir.

- Dükkanlarda ilaç hakkında bilgi verebilecek uzman kişi varsa, satışına izin verilmeli, yoksa satışı yasaklanmalıdır.

 

Entegre bitki koruma ile gereksiz kimyasal madde kullanılması da önlenmiş olu-nur. Biyolojik, biyoteknik, bitki ıslahı, gen tekniği, yetiştirme tekniği ve kültürteknik yöntemleri ve bunların kombinasyonları ile çevredostu bir tarım uygulaması yapılabilir.

 

Sulamada da bitkinin su ihtiyacını karşılayacak miktarlarda su verilmeli, besin maddesi yıkanmasına neden olunmamalıdır. Böylece yeraltısuyunun ve yüzeysel suların kirlenmesi önlenmelidir.

 

Çevre dostu sağlıklı bir tarımsal ekosistem ancak bu şekilde çağımızın bakış açısına göre oluşturulabilir.

 

1.3.3.3.1.Kemalpaşa Orman-Ekosistemine Verilen Zararın Ekonomik Önemi

 

Kemalpaşa Orman Ekosistemi İzmir için çok önemli akciğer potansiyeli olan bir ekosistemdir. Yıllardır İzmirliler için bir temiz hava ve piknik ortamı olarak hizmet vermiştir. Tarımsal ekosistemden endustri ekosistemine geçen toplumlarda böyle bir temiz akciğerin değeri daha çok artmakta ve işlevi daha iyi anlaşılmak-tadır. Halbuki son yıllarda sık sık ve yaygın alanlrda gerçekleşen orman yangın-ları bu hazinenin yavaş yavaş yok olmasına neden olmaktadır. Halbuki makro ölçek-li arazi kullanım ve yönetimi planlamalarında bu Kemalpaşa Orman Ekosistemine özellikle önemli bir ayrıcalık verilmeli Megakent olmaya namzet İzmir için çok yakın ve kolay ulaşımı olan bu ormanlar insanların yararlanabileceği içinde akciğerlerini çam havası ile zenginleştirebileceği rekreasyon alanları oluşturul-malıdır. Sağlıksız Megakentler için sağlıklı alanlar olarak korunmalı ve geliş-tirilmelidir. İnsanın hem ruh sağlığı hem de biyolojik sağlığı için ekolojik dengesi olan birer orman ekosistemleri olarak kalmalıdır. Bu orman ekosistem-lerinin çeşitli amaçlara yönelik olarak kasıtlı yakılmaları önlenmeli , yakılan alanlar yeniden ve hızlı bir şekilde ağaçlandirılmalıdır. 1992 yılında yaşanan çok üzücü olaylar bir daha hiç yaşanmamalıdır. Ankara yönünde asfaltın solunda kalan çıplak tepelerin öyküsünü ve yangın olayını insan köylülerden dinleyince içi cız ediyor. Çok kötü bir üzüntü kaplıyor insanı. Çıplak tepeler bozulan ekosistemler, akıp giden topraklar. Verimli toprakların üzerine gelen verimsiz genetiğini tam tamamlamamış sığ ve genç topraklar geliyor. Hem orman toprakları yok oluyor hem de tarımsal ekosisteme ait verimli topraklar bu şekilde örtüleniyor. Kayıp tek yönlü değil bir çok yönlü gerçekleşiyor. Kemalpaşa Orman Ekosistemi çok çeşitli kaynaklardan özellikle de İzmir-Torbalı, izmir-Turgutlu, İzmir-Menemen ve İzmir-Manisa akslarındaki sanayilerden hava koşullarına bağlı olarak gelebilecek kirlilik yükleri kaynağında alıacak önlemlerle enaza indiril-meli ve hatta giderilmelidir. Ayrıca çevresindeki yerleşim merkezlerindeki çizgi-sel ve kümesel kaynaklardan yayılan kirleticilerde sıkı kontrol altına alınmalı ve bunların azaltılması için her türlü önlemler uygulamaya geçirilmelidir. Nufusu üç milyon olan İzmir'den kaynaklanan hava kirliliğinin çevredeki ormanları etki-lememesi düşünülemez. Kentsel ekosistemlerin orman ekosistemine verdiği zararlar oldukca çoktur. Ormanların yararları sayesinde Kemalpaşa Ekosisteminin tümünün korunması veya iyileştirilmesi söz konusudur. Mevcut orman ekosistemini mutlaka korumak ve geliţtirmek gerekir.

 

Ketsel ekosistemdeki kirletici kaynakların ormanlara verdiği zararlar çok büyük-tür. Bu zararları şöyle gruplandırabilir:

- Yılda belirli miktarda servet kaybına neden olmaktadır.

- Ayrıca ortam zararlılara karşı koruma masrafları, dona koruma ve artan kültür masrafları da vardır.

- Kereste değer kaybı ise ayrıca eklenmelidir,

- Dinlenme yeri azalması

- Erozyon v. gibi diğer kayıplar konusu olmaktadır. Hava kirliliğinin iklimsel değişikliklere neden olduğu bilinmektedir. Örneğin CO2 içeriğinin artması havanın ısınmasına neden olmaktadır.

- İmmisyon korunumu, toprak su iklim peyzaj ve gürültü korunumu gibi görevleri orman üstlenmiştir.

- Orman doğal bir filtredir. rutubeti artırır bölgesel iklimi iyileştirir bu özelliği bozulabilir.

- CO2 artışı ile beklenen iklim değişimini frenleme özelliği vardır.

- Yeraltı ve yüzeysel suları kirlenmelere karşı korur.

- Karbonatların ve silikatların tamponlayıcı kapasitesi bozulur, yıkılır. Böy-lece sabit ağır metal iyonları mobil hale dönüşürse özellikle içme suları etkilenmiş olur.

- Yamaçlı yerlerde ağaçlar kök sistemleri ile toprak kaymasını engeller tutar.

- İiddetli rüzgarlara karşı rüzgarı kırma azaltma gücü kaldırılır

- Mevcut büyük biyotoplar yok olur.

- Reaksiyon alanları olarak kullanılma fonksiyonunu yitirir.

 

Ormanlara verilen zararların ekonomik yükünü azaltmak için :

- İu andaki araştırma durumunu saptamak

- Araştırılması gereken boşlukları bulup ortaya koymak

- Uzun vadeli araştırma projesi oluşturmak

- Araştırma sonuçlarının tüm projeye entegre edilmesi

- Kesin çözüm ve iyileţtirme için iţlem önerileri

Çalışma dört ağırlık merkezli iş grubunda toplanabilir

- Muvcut zararların tespiti ve ormanlık açısından alınacak önlemler

- Neden etki araştırması

- Hava kirleticileri

- Aktif önlemler, iyileţtirmeler

 

Kemalpaşa Tarımsal Ekosistemi ve kısmen de Kemalpaşa Orman Ekosistemi de ülke-mizdeki bir çok tarımsal ekosistemler gibi hızlı sanayileşme sonucu kent ve sanayii ekosistemine dönüşmektedir. Ekonomik büyümede ekolojik unsuru unutmamak gerekir. Yoksa bedeli çok pahalı olur. Bu konuda deneyimi ve birikimi olan ülkelerden yararlanmak ve onları örnek olarak almak gerekir ki aynı hataları yapmayalım yaşamayalım. Dünyada artık hiç bir ekonomik sistem, ekolojiyi özümle-meden ve ekolojik düţünceyi ekonomiye iţlemeden hareket edemez.

 

1980'li yıllarda ekolojik dengenin korunması ve iyileştirilmesi için yapılan gayretler hem devlet hem de kirleticileri üreten sanayi ve işletmeler düzeyinde çok büyük yatırımlar yapılmış önlemler alınmıştır. Ekonomiye ekonomik büyümeye ekolojik yaklaşımın sokulması hiç bir zaman işsizliğin iş sahasının azalmasına neden olmamış bilhassa yeni bir iş sahası potansiyelini yaratmıştır.

Türkiye'de bu günkü sanayi toplumunun yaşadığı evreleri aynı hataları ile ge-lişmek ve büyümek isterse bu büyümenin çevredeki değer kayıplarını telafi etmek için yapması gerekecek yatırımları "Ekolojik damgasız Ekonomi" modelin kararları ile büyümenin zararını bu işleri zaman kapatamıyacaktır. Bu gün Federal Almanya Dünya ülkeleri arasında "Çevre" konusunda en yoğun yatırım yapan ülkelerin başın-da gelmesine rağmen kalan emisyonlardan ve kirliliklerder dolayı yılda GSMH'nın % 6 sı yani 106 milyar mark kadar bir kaybı vardır. Türkiye'de bu oran çok daha büyük olabilir ve aşağıya çekmek azaltmak gerekir. Çevresel ortamların değer kaybını hesaplamak çok zordur. Bu konuda geliştirilmiş bir yöntem de yoktur. Batı Almanya'da bu çalışma en sağlıklı olarak görülmektedir.

 

1.4 Tarımsal Ekosistemden Sanayi Ekosistemine Geçiţ

 

Tarım alanlarının sanayi hizmetine sunulması bunun sonucunda ortaya çıkan

tarımsal sorunlar Kemalpaşa'nın en önemli çevresel sorunlarından birini oluş-turmaktadır. Verimli bir tarım bölgesi olan Kemalpaşa'da sanayi daha önce hiç bir çalışma yapılmadan, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED) raporları hazırlanmadan girmiştir. 1970'de kurulan ilk tesisten sonra 1977 başlarında hızlı bir artışa girilmiş, 1992 rakamlarıyla fabrika sayısı 138'e ulamıştır.

 

Kemalpaţa'da ilk sanayi tesisi 1970 yılında ve makina sanayi dalında kurulmuş-tur. Üçüncü 5 yıllık dönemde (1980-1984) sanayi kuruluşlarının bölgeye yerleşim-leri hızlanmış, toplam tesis sayısı 36'ya yükselmiştir. 1985 yılında Kemalpaşa için 1/5.000 ölçekli bir sanayi bölgesi nazım planı hazırlanmış ve bakanlığın 12.12.1985 gün ve 579 sayılı yazısı ile onaylanmıştır. Bu dönemde sanayi kuruluşları sayısında çok hızlı bir artış olmuştur. 1985-1988 yılını kapsayan dönemde 45 adet yeni tesis yapılmıştır.

 

Kemalpaşa'da DSİ'nin 1989 yılı kayıtlarına göre toplam 115 sanayi kuruluşu faaliyet göstermekteyken bugün sayıları 138 ulaşmıştır. Sayısal açıdan en büyük yeri gıda sanayi tutmakta ve sonra makina sanayi, lastik, plastik, kauçuk ve diğer petrol türevleri sanayi, karo, mermer, mozaik, beton ve toprak sanayi, kağıt sanayi, kimya sanayi, tekstil sanayi, elektirik cihazları ve ev eşyaları sanayi, deri sanayi, ambalaj sanayi gelmektedir. Bu tesislerin sadece 38'inde arıtma tesisi bulunmaktadır.

 

kemalpaşa'da sanayinin tarım üzerindeki etkilerinden en önemlisi, toprakların tarım dışı amaçlarla kullanılmasından doğan toprak kayıplarıdır. Aynı zamanda ekonomik kayıplarda söz konusudur. Kemalpaşa ilçesindeki sanayi tesislerinin kapladığı alanların toprak yetenek sınıflarına göre dağılımı (m²) olarak ţöyledir.

 

TOPRAK YETENEK SINIFLARI

YIl I II III IV V ve VI TOPLAM

──────── ─────── ─────── ──────── ──────── ─────────── ──────────────

1970-74 47.000 34.800 63.000 144.800

1975-79 137.300 219.900 40.000 397.200

1980-84 61.900 96.300 117.190 43.000 55.000 373.390

1985-88 239.450 519.381 400.058 129.688 182.900 1.468.477

TOPLAM 482.650 873.381 620.248 172.688 237.900 2.383.867

% 20,3 36,4 26,1 7,2 10,0 100,000

 

Kemalpaşa ilçesinde mevcut sanayi bölgesi dışında kalan sanayi tesisleri toprak yetenek sınıflarına göre dağılımı (m²)

 

TOPRAK YETENEK SINIFI

I V ve VI TOPLAM

────────── ──────────── ───────────────

ALAN 69.540 114.350 183.890

% 37,0 63,0 100

 

Ayrılan sanayi bölgesi içinde kalan sanayi tesislerinin alanları:

2.383.867 - 183.890 = 2.199.977 m²'dir

 

Kemalpaţa ilçesinde sanayi köylerindeki devre dışı kalmış arazi kayıplarını da aşağıdaki şekilde vermek mümkündür:

 

Köylerdeki tarla kayıpları:

 

KÖYÜ Toplam Tarım Devre Dışı Kalmış Kayıp

Alanı (da) Tarım Alanı (da) %

Akalan 4.808 2.186 45,5

Ansızca 9.895 3.703 37.4

Çınar 3.016 741 24,6

Kızılüzüm 5.165 1.011 19,6

Kuyucak 2.945 1.551 52,7

Sütçüler 5.065 2.411 47,6

Ulucak 15.367 3.210 20,9

Yenmiţ 3.545 1.224 34.5

TOPLAM 49.806 16.037 32,2

 

Kemalpaşa yöresinde 138 sanayi tesisinin kapladığı alanın %90'ı verimli tarım arazisidir.

 

Kemalpaşa'daki sanayi tesislerinin tarımı etkilemesi sadece alan açısından olmamaktadır. Bununla beraber sanayi tesisleri tarımsal faaliyetleri, bitki ve insan sağlığı, sulama sularının kaybı ve kirletilmesi gibi çeşitli nedenlerle de etkilemektedir.

 

Sanayi tesislerinin artışı su ihtiyacını olumsuz yönde etkilemiştir. Tesisler su ihtiyaçlarını ovadaki yeraltısularından sağlamaktadır. Ayrıca bu durumdan tarımsal faaliyetler olumsuz yönde etkilenmektedir.

 

Bu çalışır durumdaki tesislerden yaklaşık 40 kadarı üretimde su kullanmaktadır.Bu tesislerin günlük su tüketimi de yaklaşık olarak 10.000 m3'dür. Su alma derinlik-leri 48-240 m arasında değişmektedir.

Kemalpaşa İlçesindeki Sanayi Tesislerinin Yıllık Su Tüketimleri (Belediye) :

Sanayi tüketimi m3...............2.792.700

Mevcut verim m3.................25.000.000

Tarımsal sulama ihtiyacı m3.....22.400.000

Tarımdan artan su m3.............2.600.000

Açık m3............................192.700

 

Kemalpaşa'daki sanayi tesislerinin büyük çoğunluğu atıksularını arıtmadan alıcı ortama deşarj etmektedirler. Bu sular kolay ayrışabilir organik maddelerin yanısıra çeşitli tuzlar, iz ve ağır metaller, azot ve fosfor gibi besin maddeleri, çeşitli yapay organik maddeler ve deterjan kalıntıları içermektedir.

 

Endüstri ve kent atıksuları ile kirlenmiş suların tarımda kullanılması ile:

- İlave edilen maddeler nedeniyle ve reaksiyon değişikliklerinden toprakların besin maddesi statüsü ve dinamiği değişmekte,

- Sulardaki katı maddelerin topraklara devamlı yığılması ile su geçirgenliği gibi fiziksel nitelikleri bakımından bozulmakta,

- Doğal olarak bulunamayan ve düşük yüzeylerde bulunan çeşitli maddeler (Örneğin: Fenoller, antrasen türevleri, detarjan molekülleri) toprakta zenginleş-mekte ve burada yetişen kültür bitkileri tarafından bünyeye alınmaktadr. Besin maddeleri ile bu gibi maddelerin insanlar tarafından alınması çeţitli zararlara neden olabilmekte,

- Ağır metaller, toprakta bitkilere zararlı olabilecek düzeyde birikerek onla-rın gelişmesini engellediği gibi bu maddeleri bünyelerinde biriktirme özelliği gösteren bitkilerin besin maddesi olarak değerlendirilmeleri halin de insan ve hayvanlara toksik etki,

- Doğaya yabancı nitelikte olan çeşitli sentetik maddeler, ortamda oluşan

doğal madde döngülerini ve bunları gerçekleştiren toprak biyolojik varlıklarının aktivitelerini cevreye olumsuz etki yapabilecek düzeyde etkilemektedir.

- Nif Çayı çevresinde diğer bir çevre sorunu da, çayın sağ ve sol yanında yer

alan bağ ve bahçelerin 50 m içeriye kadar kurulmalarıdır. Sanayi tesislerinin çevresindeki arazilerin % 53'ü kiraz, % 47'si bağdır.

 

Kirliliğin yanısıra, verim düşüklüğünün bir nedeni de sulama sorunudur. Nif Çayı' nın zamanla kirlenmesi, bu çaydan sulanan ağaçlarda ürün kaybına yol açmaktadır. Ürün kaybının başka bir sebebi de kirlenme sonucu oluşan koku nedeni ile arazilerde çalışılamamasıdır.

 

2. Kemalpaşa İle İlgili Olarak Daha Önce Yapılan Çalışmalar

 

Çok sayıda araştırıcı yaptıkları çalışmalarda Kemalpaşa yöresinde atıksularında siyanür bulunabilecek fabrikaların, siyanürün yaratabileceğe etkileri, bu anlamda alınabilecek önlemleri, Nif Çayı'nın bazı noktalarındaki siyanür konsantrasyonla-rını inceleyip, önerilerde bulunmuştur. Bir çalışmada da Kemalpaşa ve çevresinin hidrojeolojisini irdeleniyor. Yapılan başka bir çalışmada Kemalpaşa'nın Çevresel Etki Değerlendirme Raporu hazırlama çalışmaları yapmıţ ve Kemalpaşa'daki çevre kirliliğinin boyutlarını irdelenmiş ve öneriler getirilmiştir. Çevre mühendisliği açısından Kemalpaşa ekosistemindeki değişimler incelenmiş ve bazı işletmelerin çevresel değerlendirme raporu sunulmuştur. Kemalpaşa yöresinde tarım alanlarının tarım dışı amaçlarla kullanımına ve olayın yarattığı sosyo-ekonomik sorunlara, dogal değer kayıplarına değinilmiştir. Ayrıca ülkemiz genelinde geçerli olan bu tür kullanımın önlenebilmesi için genel çerçevede önerilerde bulunmuştur. İzmir yöresinde tarım alanlarının tarım dışı amaçlarla kullanımını, bunun tarıma ve çevre verdikleri zararları ayrıca tarım dışı amaçlarla kullanımının getirdiği ekonomik tabloyu değerlendirilmiştir. Katı artıkların niteliklerinin toplanıp taşınmalarını, bunların optimizasyonunu, nasıl değerlendirilip yok edilebileceklerini ve bu işlemlerin maliyetini irdelimişlerdei. Kemalpaşa yöresindeki fabrikaların niteliklerinin, bu işletmelerin verdikleri atıksuların niteliğine ve işletme içi çevre planlamalarına değinip önerilerde bulunulmuţtur.

 

3. Çevre Teknolojisi Uygulamaları

 

3.1 İçmesuyu

 

Kemalpaşa'da sanayinde içmesuyu temin kaynağı artezyen suyudur. İlçe zengin yeraltısuyu kaynaklarına sahip olmakla beraber son on yılda sanayi ve hayvancılık sektörünün gelişmesi, kaynakların düzensiz kullanımı sonucu özellikle yaz aylarında içmesuyu sıkıntısı çekilmektedir. Yüzeysularından, ilkbaharda tarım amacıyla yararlanılmaktadır. Yeraltısuyu kullanımı doyum noktasına pelmis yapılan tahsisler emniyetli rezerv olan 25 hm3/yıl değerini yakalamıştır. Bu nedenle yeni kuyu açılmasına izin verilmemektedir. Toplam 331 kuyu açılmıştır. Bunların 9 tanesi içmesuyu amaçlı olup 2,5 hm3/yıl, 133 tenesi sanayi amaçlı 9.5 hm3/yıl,189 tanesi sulama amaçlı olup 13 hm3/yıl su kullanılmaktadır.

 

Kemalpaşa'da sanayinin meydana getirdiği çevre kirliliği içmesuyu kalitesini o-lumsuz yönde etkilemektedir. Özellikle bazı sanayi tesisleri bu durumdan etkile-nerek içmesularını başka yollardan temin etme yoluna gitmektedirler. Yerleşimde yaşanan su temini probleminin bir diğer sebebide mevcut içmesuyu şebekesinin zaman içerisinde hızla artan nüfusa yeterli olmayacak kapasitede bulunmasıdır. Kemalpaşa yöresinde sanayinin gelişimiyle beraber özellikle doğudan büyük işçi göçlerine maruz kalmış ve dolayısıyla su temini kaynaklarında seviye düşüşleri ve kirlenmeler ortaya çıkmıştır.İçmesuyu şebeke projelendirmesinin kapasite yetersizliği ve şebekenin kendisinde oluşan yıpranma nedeniyle bugün içmesuyu sıkıntısıyla karşı karşıya kalınmıştır. Kemalpaşa'da mevcut kaynaklardan alınan su yaklaşık 500 m3'lük bir depoda biriktirilerek burda klorlanmakta ve terfi merkezi kullanılmaksızın suyun kendi cazibesiyle şebekeye dağılımı sağlanmakta-dır. İebekenin borularında uzun süreli kullanımdan kaynaklı yıpranma ve bunun sonucu olarak su kaçakları ayrıca yağmursularının şebekeye karışabilmeleri söz konusudur.

 

Su kaynaklarının Kemalpaşa Ekosisteminde de en iyi şekilde korunması gerekirken, hızlı gelişen sanayi nedeniyle bir çok yerde bir çok parametreler tarafından kirlendiği belirlenmiştir. Akarsulara, içme suyu kaynaklarına nitrat, nitrit, sülfat ve flor gibi tehlikeli maddeler de karışmaktadır. N yıkanması ile yeraltı sularındaki NO3 miktarı 300-400 ppm'e kadar çıkabilmektedir. Tehlikesiz sayılan Nitrat'tan daha tehlikeli olanı nitrit oluşmaktadır. Bu zararlı maddelerin sınır değerleri aşağıdaki gibidir:

NO2 50 mg/lt, Cl 250 mg/lt, SO4 250 mg/lt,Cu 0.05 mg/lt, Zn 5 mg/lt.

 

Biyosit aslında fungusit (mantar öldüren), herbisid (yabani ot öldüren), ne-matosid (nematod öldüren), inzektisid (böcek öldüren), molluskisid (salyangoz öldüren). rodentisid (kemirici hayvanları, tarla farelerini öldüren) gibi bit-kileri zararlılarına ve hastalıklarına karşı korumada kullanılan ilaçların ge-nel adıdır. Ayrıca Pestisid adı ile tanınmaktadır.

 

1134 ilaç çeşidi 20 etkin madde grubundan gelen 114 etkin maddeden oluşmaktadır. Bu etkin maddelerin zehirli olmamasına olanak yoktur. Çünkü bunların sayesinde belirli zararlıların veya canlıların yaşamları felce uğratılmakta ve metabolizma-ları bozulmaktadır. Biyosferdeki bu uygulama sonuçta beslenme zincirinin son halkasını oluşturan insanları da etkilemektedir. Biyositlerin içme sularına etkileri üç yolla olabilir:

I. Yüzeysel suların tehlikeye sokulması, yaşam ortamının zarar görmesi ve bes-lenme zincirinin zenginleţmesi

2. Belirli Hidrojeolojik koşuşllarda yeraltı suyu rezervuarlarının tehlike al-tına girmesi

3. Yüzeysel sulardan içme suyu kaynağı olarak yararlanmanın tehlike altına girmesi

 

Su arıtma yöntemleri ile sudan uzaklaştırılamayacak biyositler ise Lindan, Heptaklorepoxid, Diuron ve Linuron'dur. Aslında sulardaki halojenli hidro-karbonlar, poliklorbifeniller, fosforikasit esterleri ve herbisidler düzenli olarak kontrol amacı ile araştırılmalıdır. Biyosit analitiği son yıllarda ol-dukça gelişmiţtir. Klorlu hidrokarbonların tayininde ECD - Gazkromatografisi, organofosfatlar için ise P-Gaz kromatografisi kullanılmaktadır.

 

İnsanlar tarafından besin yolu ile alınan birçok zararlı madde insan bünyesinde işlem görmeden idrar ve dışkı ile dışarıya atılmakta, kanalizasyon yolu ile pis su arıtma tesislerine geçmektedir.

 

Kanserojen (kanser yapan) maddeler,, özellikle polisiklik aromatik hidrokar-bonlar her yerde bulunmaktadır. Asfaltda, sigara dumanında, kavrulmuş yiye-ceklerde, tütsülenmiş etlerde, balıkta, kurumda ve aerosolde (havadaki tane-cikler) bol miktarda bulunmuţtur.

 

Pis sularda bulunan birkaç milyon hastalık mikroplarından ancak bir kısmı arıtma tesislerinde bertaraf edilirken geriye kalanları ise yüzeysel sulara veya yeraltı sularına karışmaktadır. Canlılar içinde bulaşıcı hastalık mikroplarını taşıyan-ların başında insanlar gelir. Her insan günde 100 milyon koli bakterilerini at-maktadır. Bağırsak bakterilerinin çoğu ya saprofit ya da simbiyoz olarak yaşa-maktadırlar. Ayrıca hastalık yapanları da vardır. Bunlar da Tifo, Paratifo ve Dizanteri hastalıklarına neden olabilirler.

 

İçme suyu ile insanlara Poliomyelitis (çocuk felci) ve Hepatitisinfectiosa (bulaşıcı sarılık) gibi hastalıklar da geçmektedir.

 

Sulara madeni yağın karışması da onları kullanamayacak duruma sokmaya yeter-lidir. Bir litre madeni yağ 1 milyon litre suyu bozar. Az miktarda bile suya karışsalar bitki ve hayvan yaşamı için tehlike oluştururlar. Kuvvetli yağ bulaşması ve kirliliği halinde sudaki bütün canlılar ölebilir. Protozoların hücre membranları ve hücre plazmalır yağlyayyrı ve deterjanlara karşı çok duyarlıdırlar. Balıklarda ve yengeçlerde tat bozulması ile kirlilik kendini gösterir: İçme sularının güvence ve denetim altına alınması

 

İçme suları berrak, renksiz, kokusuz ve hoş olmayan taddan arınmış bulunmalı-dır. Sıcaklığı 7 - 12 ° C, Fe 0.2 mg/lt, Mn 0.1 mg/lt, askıda katı madde 1 cm3 değerinini aşmamalıdır. Zehir ve hastalık mikropları içermemelidir.

 

İçme suyunu güvenceli ve kesin bir şekilde kontrol edebilmek için otomatik ça-lışan fiziksel ve kimyasal yöntemler geliştirilmeli ve analizlerle aralıksız denetimler yapılmalıdır. Ayrıca, biyolojik ve biyokimyasal test yöntemleri de geliştirilmektedir. Biyolojik bir yöntem sayabileceğimiz ? Balık Testi?, Su İşletmelerinde akıntıya karşı balıkların yüzüp yüzmediğini gözleyerek, su ni-teliğini belirleme çalışmaları bugün halen yaygın olarak devan etmektedir.

 

3.2. Atıksu

 

3.2.1 Atıksu Kanalizasyon Sistemi

 

Kentsel yerleşimde evsel atıksuları toplayacak olan kanal şebekesi henüz ger-çekbulunmaktadır. Altyapı ile ilgili kullanılmış ve yağmur suyu şebeke projeleri İller Bankası tarafından yaptırılmış fakat bu konudaki yaptırımlar kısıtlı olduğundan henüz ihale edilememiştir. Durum böyle olunca tek çözüm kent içindeki konutlarda fosseptik uygulaması olmaktadır. Yerel yönetimde mevcut iki adet vidanjör ile hem bu yerleşime hem de sanayi yerleşiminin fosseptiklerine hizmet vermeye çalışmaktadır. Verdiği hizmet de kirlilik içeren atıksuları kent içinden alıp tent dışındaki başka bir bölgeye taşımaktır. Taşıma işlemi de doğal olarak ihtiyaca cevap vermediğinden halk tarafından mutfak suları ayrılıp sokaklardan akıtılarak alıcı ortama verilmektedir. Fosseptiklerden sızan ve taşan atıksularda bu alıcı ortama katılmaktadır.

 

Genellikle ana cadde kenarındaki evlerin fosseptikleri sızdırmaz, bahçeli ve ara sokaklardaki evlerin fosseptikleri sızdırmalıdır. Yerleşim içersinden geçen fakat artık kendi doğal akışı bulunmayan dereye, dere kenarındaki evlerin, tuvalet, banyo ve mutfak sularını direkt boşaltımı görülmektedir.

 

Düzensiz yapılaşmanın bir sonucu olarak yetersiz kapasitede ve sızdırmalı olarak yapılan fosseptikler eğime bağlı olarak yerleşimin değişik noktalarından yüzeye çıkarak çevre sağlığını tehdit etmektedir. Sokaklarda özellikle çocukların bu sularla direkt teması mikrobiyal hastalıkların artışına neden olmaktadır.

 

Sanayi tesislerinde evsel yerleşimde olduğu gibi kanalizasyon sistemi bulun-mamakta ve evsel nitelikli atıksularla birlikte fosseptiğe verilmektedir. Top-lanan sular belediyeye ait vidanjörlerle uzaklaştırılmaktadır.

 

3.2.2.Kentsel Altyapıya Gelecek Kirlilik Yükünü Azaltma

 

Su canlıların birincil yaşam ihtiyacı aynı zamanda da evde yemekten temizlik işlerine kadar bir çok alanda da kullanım maddesidir.Günde bir insan 3 litre su içer ve yaklaşık 150 litre su kullanır. Bu sular kullanıldıktan sonra artık atıksu oluşmuştur ve bunların artık arıtılması gerekmektedir .Ancak arıtıldıktan sonra akarsu, göl ve deniz gibi ortamlara verilebilir.

 

Arıtma tesislerinde sorunlar yarattığı ve yükünü arttırdığı için her türlü katı atık öğütücülerinin evde kullanılması yasaklanmalıdır. İletim borularını tıkama olasılığı da çok fazladır. Kanalizasyon şebekesine verilmemesi gereken katı atıklar ise şunlardır:

- Yiyecek artıkları, kahve ve çay kalıntıları

- Her türlü izmaritler

- Tekstil , çorap parçaları

- Hazır kullan at çocuk bezleri

- Tampons, aybaşı pamukları,

- Pamuk , kulak temizleme çubukları

- Traş bıcakları ,kullanat traş makinaları

- Ev hayvanı altlıkları

- Boţ kutular , ambalaj malzemeleri

Temizlik maddeleri bol değil kararınca kullanılmak zorundadır.

 

3.2.3.Atıksu Arıtılması

 

3.2.1'de de belirtildiği gibi Kemalpaşa ilçesinde kanalizasyon sistemi bulunma-maktadır. Evsel atıksular fosseptiklerde biriktirilmekte ve arıtma uygulanmak-sızın vidanjörlerle diğer bölgelere gönderilmektedir. Kemalpaşa ilçesinde bulunan 138 sanayi tesisinden ancak 39'unda arıtma tesisi bulunmaktadır. Diğer sanayi tesislerinin atıksuları evsel atıksularla birlikte uzaklaştırılmaktadır.

 

Anket sonucunda;

1). Gıda sanayinde Günlük 1252 m3/gün atıksu oluştuğu ve bunların 1003 m3'lük kısmı arıtılmakta olduğu tesbit edilmiştir. 249 m3'lük kısmı arıtma uygulanmaksızın alıcı ortama verilmektedir.

2). Kimya sanayinde günlük 66,1 m3/gün atıksu oluştuğu ve bunların günde 50,5 m3'lük kısmı arıtma uygulanmaksızın alıcı ortama verilmektedir.

3). Tekstil sanayinde günlük 1355,1 m3/gün atıksu oluştuğu ve bunların günde 106 m3'lük kısmı arıtılmaktadır. 1249.1 m3'lük kısmı arıtma uygulanmak-sızın alıcı ortama verilmektedir.

 

Kemalpaşa Sanayi Bölgesindeki Bazı İşletmelerin Atıksu Envanteri:

Sanayi türü Atıksu miktarı Arıtma tesisi Atıksuların verildiği yer (m3/gün)

└─────────────┴────────────────┴───────────────┴───────────────────────────┘

Gıda sanayi

Q 70 var Nif Çayı

QG2 20 yok Fosseptik

QG3 2,5 yok Fosseptik QG4 5 yok Fosseptik

QG5 30 yok Fosseptik

QG6 3 yok Fosseptik

QG7 430 var Nif Çayı

QG8 70 var Fosseptik

QG9 75 var Ansızca Çayı

QG10 0,8 yok Fosseptik

QGıı 40 yok Nif Çayı QG12 45 yok Nif Çayı

QG13 13 var Nif Çayı

QG14 10 yok Fosseptik

QG15 85 var Nif Çayı QG16 330 var Nif Çayı

Kimya Sanayi

Q 50 var Nif Çayı

QK2 2 yok Fosseptik

QK3 10,6 yok Fosseptik

QK4 0,5 var Fosseptik QK5 2 yok Fosseptik

QK6 1 yok Fosseptik

Tekstil Sanayi

QT1 1230 yok Nif Çayı

QT2 16 var Nif Çayı

QT3 1 yok Fosseptik

QT4 14,1 yok Fosseptik

QT5 4 yok Fosseptik

QT6 90 var Fosseptik

Kağıt ve Kağıt Ambalaj Sanayi

QKaı 50 yok Nif Çayı

QKa2 30 var Nif Çayı

QKa3 460 var Nif Çayı

QKa4 1 yok Fosseptik

QKa5 2 yok Fosseptik

QKa6 40 yok Fosseptik

Maden Sanayi

Q 1 yok Fosseptik

QM2 1 yok Fosseptik

QM3 0,5 yok Fosseptik

Deri Sanayi

Q 150 var Nif Çayı

QD2 5 yok Fosseptik

QD3 2 yok Fosseptik

QD4 300 yok Fosseptik

----------------------------------------------------------------

 

 

Kemalpaşa Yöresindeki Bazı İşletmelerin Atıksu Konsantrasyonları :

İşletme Üretim Paremetre Ölçülen Sınır değerler

kodu türü konsantrasyon

└────────────┴──────────┴────────────┴───────────────┴─────────────────┘

G16 Meyva suyu pH 7,28 6 - 8

KOI 600 mg/lt 200 mg/lt

BOI5 425 mg/lt 50 mg /lt

CN- 0.04 mg/lt -

K Kağıt ve pH 7,36 6 - 9

ambalaj TAKM 1990 mg/lt 140 mg/lt

BOI5 750 mg/lt 100 mg/lt

KOI 1184 mg/lt 300 mg/lt

Ka3 Kağıt ve pH 5,40 6 - 9

ambalaj BOI5 2400 mg/lt 100 mg/lt

KOI 5100 mg/lt 300 mg/lt

TAKM 5284 mg/lt 140 mg/lt

TÇKM 500 mg/lt -

CN- 0.05 mg/lt -

T1 Tekstil pH 8,35 6 - 9

BOI5 250 mg/lt 80 mg/lt

KOI 416 mg/lt 350 mg/lt

AKM 248 mg/lt 140 mg/lt

toplam Cr 0,06 mg/lt 2 mg/lt

Sülfür 6 mg/lt 2 mg/lt

yağ ve gress 110 mg/lt 10 mg/lt

K1 Kimya pH 8,1 6 - 9

KOI 1248 mg/lt 100 mg/lt

Toplam Cr 0.04 mg/lt 0.5 mg/lt

Cd 0.04 mg/lt 0,15 mg/lt

Zn 3,70 mg/lt 4 mg/lt

Pb 8,5 mg/lt 2 mg/lt

toplam Fe 0,33 mg/lt 3 mg/lt

toplam CN- 0,21 mg/lt 2 mg/lt

G8 Fermantasyon pH 7,13 6 - 8

TAKM 2032 mg/lt 100 mg/lt

TÇKM 30 mg/lt

BOI5 120 mg/lt 50 mg/lt

KOI 210 mg/lt 200 mg/lt

D5 Deri pH 6,40 6 - 9

BOI5 1200 mg/lt 150 mg/lt

KOI 2560 mg/lt 250 mg/lt

TAKM 2460 mg/lt 200 mg/lt

yağ ve gress 360 mg/lt 30 mg/lt

toplam Cr 17.32 mg/lt 0,3 mg/lt

sülfür 20 mg/lt 2 mg/lt

K4 pH 7,25 6 - 9

KOI 320 mg/lt 100 mg/lt

toplam Cr 0,033 mg/lt 2 mg/lt

Cd 0,022 mg/lt 0,15 mg/lt

Zn 0,03 mg/lt 4 mg/lt

Pb 0,18 mg/lt 2 mg/lt

Fe 0,270 mg/lt 30 mg/lt

toplam CN- 0,17 mg/lt 2 mg/lt

4). Kağıt ve ambalaj sanayinde toplam 583 m3/gün atıksu oluştuğu ve bunla-rın günde 540 m3'lük kısmı arıtılmaktadır. 43 m3/gün 'lük kısmı kısmı arıtma uygulanmaksızın alıcı ortama verilmektedir.

5). Maden Sanayinde günlük 2,5 m3/gün atıksu oluşmakta ve arıtma uygulan-maksızın alıcı ortama verilmektedir.

6). Deri sanayinde günlük 457 m3/gün atıksu oluştuğu ve bunların günde 150 m3'lük kısmı arıtılmaktadır. 307 m3/gün 'lük kısmı arıtma uygulanmaksızın alıcı ortama verilmektedir

 

Sonuçlara göre endüstri atıksuları büyük ölçüde kirlilik yaratmaktadır. Daha öncede belirtiğimiz gibi Kemalpaşa yöresinde bulunan 138 sanayi tesisinden sadece 38 'inde arıtma tesisi bulunmaktadır. Sanayi tesislerinin çoğunda arıtma tesisi bulunmaması ve suyun arıtılmadan alıcı ortama verilmesi önemli çevresel sorunlar meydana getirmektedir.

 

Kemalpaşa'da endüstrilerin çoğu atıksularını arıtma uygulamadan Nif Çayı'na veya fosseptiklere vermektedirler. Bunun sonucunda Nif Çayı büyük ölçüde kirlenmiş, bölgedeki yeraltısuları ise kirlenme tehlikesi altındadır.

 

3.2.3.3.Nif Çayı Kirliliği

 

Nif Çayı, Ulucak Köyünden çıkan ve Kemalpaşa Ovasını geçerek Gediz'e dökülen bir akarsudur. Çay Nif Dağı eteklerinden akan ve yazın kuuyan birçok derecik tarafından beslenir. Toprakları verimli, yeraltı ve yerüstü su kaynakları çok zengin olan yöre son yıllarda endüstrinin hızla Kemalpaşa Ovasını işgal etme-siyletarımsal özelliğini kaybetmeye başlamıştır. Sulama amacıyla kullanılan yeraltısuları hızla kirlenmeye başlamış, Nif Çayı ise çeşitli endüstriyel atıkların deşarj edildiği bir kanalizasyon mecrasına dönüşmüştür. Yöredeki işletmelerin çoğunda arıtma tesisi bulunmadığı yada olanlarında çalışmadığı için, atıksular genellikle doğrudan Nif Çayına Deşarj edilmektedir Yüzeysel-sular yeraltısularını beslediği için, Nif Çayı'ndaki kirlenme yeraltısularını da etkilemektedir sonuçta :

a) Nif Çayı'nda katı madde birikimleri nedeniyle akım şartları değişmiş, göllenmeler başlamıştır.

b) Nif Çayı bir atıksu açık kanalı haline dönüşmüş ve eski asli işlevleri sona ermiţtir.

c) Yeraltısuyu kalitesi bozulmuş (örneğin siyanür içermektedir.) ayrıca yeraltısu seviyesi çok önemli boyutlarda düşmüştür.

d) Yukardaki sonuclar genelde tarımsal faaliyetleri olumsuz yönde etkile-miştir.

 

Tablo 3.1 Nif ÇayıKirliliğine Katkıda Bulunan Bazı Önemli Endüstrilerin

Max. Yükleri (İlçe Çevre Sağlığı,1993)

╔════════╦═════╦══════╦══════╦════════╦══════╦══════╦══════╦══════╦════════╗

Endüstri Debi KOI BOI Yağ-gres TKM CN Fenol Sülfit Top Cr

(m/g)(kg/g)(kg/g) (kg/g) (kg/g)(kg/g)(kg/g)(kg/g) (kg/g)

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Deri 150 310 180 78 270 - - 49,05 37,5

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Maya 800 4704 2960 178,4 371,2 - - - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

İçki 300 211 150 11,4 240 - - - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Kimya 50 10,4 4,5 - 9,2 0,006 - - 0,0065

 

Tablo 3.1 (Devam) :

════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Et.pak 600 30 18 12 30 - - - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Fermuar 5 2,8 - 0,7 1 0,0022 - - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Kağıt 100 126,4 70 - 74,8 - - - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Seramik 200 1032 640 300 244 6.024 36 - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Kereste 60 238 39 16,8 93,2 0,0084 - - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Fermant. 45 84,6 49,5 3,6 91,4 - - - -

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Tekstil 200 48 30 6,4 12,8 - - 0,160 0,046

╠════════╬═════╬══════╬══════╬════════╬══════╬══════╬══════╬══════╬════════╣

Toplam 2510 6797 4141 607,3 1438 0,0041 36 49,2 37,6

╚════════╩═════╩══════╩══════╩════════╩══════╩══════╩══════╩══════╩════════╝

 

Tablo 3.2. Nif Çayı Su Kalite Sonuçları

╔══════════════════╦═════════════════════════════════════════════╗

Paremetre Numunenin Alındığı Nokta

╠══════════════════╣

Mart 1989 Ölçümler 1 2 3 4 5 6 7 8 9

╠══════════════════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬═════╣

Sıcaklık (° C) 13 12 12 13 - 14 14 - -

╠══════════════════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬═════╣

pH 8,1 9,1 7,3 7,8 - 7,8 7,6 - -

╠══════════════════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬═════╣

KOI (mg/lt) 20 116 312 280 - 52 68 - -

╠══════════════════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬═════╣

BOI (mg/lt) 12 69 180 178 - 32 41 - -

╠══════════════════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬═════╣

Toplam AKM (mg/lt)56 96 292 280 - 80 76 - -

╠══════════════════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬═════╣

PO -P (mg/lt) 0,2 1,6 1,8 2,4 - 0,2 0,2 - -

╠══════════════════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬════╬═════╣

Toplam N (mg/lt) 3,9 29,160,043,1 - 15,111,2 -

╠══════════════════╬════╩════╩════╩════╩════╩════╩════╩════╩═════╣

 

 

3.2.4.Arıtılmış Atıksuyun Sulamada Kullanılması

 

Kemalpaşa yöresindeki evsel ve sanayi atıksularının arıtıldıktan sonra tarımsal sulamada kullanılma şansı bulunmaktadır. Kemalpaşa Ovası 17225 ha'dır Ancak bunun 15917 ha sulanabilir niteliktedir. Yeraltısu kaynaklarının tarımsal ve endüstriyel kullanımda, düzensiz bir şekilde kullanılması sonucu yeraltısu seviyesi değişmektedir. Ovadaki su kaynaklarının azalması sulamayı olumsuz yönde etkilemekte ve sulanabilir tarım alanını azaltmaktadır. Bazı sanayilerin arıtılmış atıksularının sulamasuyu olarak kullanma şansı vardır. Oluşan atık-suların bu ovada sulamasuyu olarak kullanılabilirliğine karar vermek için: kimyasal, fiziksel ve biyolojik parametrelerin, özellikle suda çözünen Na+, K+, Mg++, Ca++ gibi katyonların, EC25x106 micromhos/cm değerinin, %toplam tuz miktarının, sodyum adsorbsiyon oranın ve bor içeriğinin bilinmesi gerekmektedir. Bu parametreler arıtılmış atıksuyun, salinite ve elektiriksel iletkenliğinden yararlanılarak değerlendirilmesinde kullanılır. Toprağın tuz bilançosuna olumsuz etki yapıp yapmayacağı araştırılır ve tahmini yapılır. Yoksa arıtılmış atıksu ile birlikte gelen bu tuzlar toprakta birikerek arazinin verimsiz hale gelmesine neden olurlar. Bor kirlenmesi topraklarımız için büyük bir tehlike oluşturduğundan, sulama suyu olarak kullanılacak arıtılmış atıksudaki bor miktarı sınır değeri aşmamalıdır. Bor miktarının 0,75 mg/lt 'den küçük olunca hiç bir sonuc oluşturmaz 2,0 mg/lt 'den büyük değerler büyük sorunlar oluştururlar. Klorür de önemli bir iyondur. 4 mg/lt 'den küçük olması arzu edilir. En iyi pH aralığı 6,5-8,4 'dür.

 

NO3-N veya NH4-n 'u 30 mg/lt 'den fazla bulunmamalıdır. Burada diğer önemli bir sorun ise sulamasuyunun ağırmetal içeriğidir.

 

Arıtılmış atıksu fazlasını, sulama yapılmayan boş bırakılan ekimsiz alanlarda, örneğin; tuzlu topraklarda toprağın tuzunu ,yıkamak veya dikey akışlı filtras-yon kullanarak gidermek münkündür. Tablo 3.5 'de arıtılmış atıksuyun sulamada kullanılmasını, toprakta filtre edilmesi veya toprak yüzeyine verilmesi halin deki BOI5,AKM, TÇM, Ntop, Ptop,NH3-N değerlerine etkinlikleri görülmektedir. Ayrıca yöntemlere göre arazi gereksinimide burada verilmiştir.

 

Tablo 3.4 Atıksuyun Arazide Arıtma Yöntemleri ve Etkinlikleri

╔══════════════════════════════════════════════════════════════════════════╗

Paremetre

╠══════════╦═══════════════════════════════════════════════════════════════╣

Yöntem BOI AKM TÇM NH3-N Ntop Ptop Arazi İhtiyacı

(mg/lt) (mg/lt) (mg/lt) (mg/lt) (mg/lt) (mg/lt) ha/1000m3 gün

╠══════════╬═══════════════════════════════════════════════════════════════╣

Ortalama

arıtılmış

atıksu 26 48 900 - 18,5 8,8 -

değeri

Sulama 1-2 1-2 - 0,5-1 2-4 0,1-0,5 10-20

Filtrasyon 2-5 1-2 - 0,5-1 10-15 1-3 0,5-1

(sızdırma)

Yüzeysel

sulama 5-10 8-10 - 0,5-1 2-5 3-5 2,5-10

╚══════════╩═══════════════════════════════════════════════════════════════╝

 

Arıtılmış atıksuyun kullanımında önemli olan 2 paremetre mevcuttur: Bunlar, suyun kimyasal kalitesi ile sağlım açısından kalitesidir. Kimyasal olarak sağlanan kalitenğn yanında kullanımdan kaynaklanacak sağlık sorunları olabileceği düşünülerek taze yenilmeyen bitkilerde kullanılması uygundur.

 

3.3 Katı Artık Sorunu ve Mevcut Uygulamalar

 

3.3.1.Kemalpaşa Ekosisteminde Dinamik Olarak Atık Oluşumu Belirlenmesi

 

Branşlara göre iş yerlerinin dağılımı ve özellikleri belirlenmeli ve her birinin oranları konulmalıdır. Her branşta oluşan katı artık miktarı ve bunların bileşen-leri saptanmalı, özelliklerine göre toplanması, taşınması ve değerlendirilmesi planlanmalıdır. Değerlendirilemeyenler de düzenli bir şekilde bertaraf edilmeli-dir.

 

Kişi başına üretilen evsel çöp miktarı ne kadardır ve bunun dışında diğer tüm faaliyet alanlarından dolayı kişi başına düşen ilave katı artık miktarları ne kadardir? Bunların yapılan ve yapılacak çalışmalarla belirlenmesi gerekmektedir.

 

Bu bir bakıma katı artık enventarını çıkarma olayıdır. Çok kapsamlı , iyi hazırlanmış detayları düşünülmüş titiz bir anket çalışması ile gerçek veriler üretilmeli ve ileriye yönelik kestirimler yapılabilmelidir.

 

Anket çalışması firmalara tek tek gidilerek yapılmalı ve veriler sağlıklı oluşturulmalıdır. Posta yolu ile yollanan veya uzman olmayan kişi tarafından yapılmaya çalışılan anketler sağlıklı sonuç vermemektedir. Anket aşağıdaki noktaları kapsamalı ve yapıy içermelidir :

1. Firma ile ilgili tüm verilerin elde edilmesi (adresi, iţ sahası, çalışan-larının sayısı, büyüklüğü v.b.).

2. Verilerin alınması ve kontrol edilmesi.

3. Bertaraf yollarının ve yapısının saptanması.

4. Ara sıra kontrol mekanizmasının işlemesi içinhazırlıkların yapılması, uy-gulanması ve değerlendirilmesi.

5. Anketlerin hazırlanması ve doldurulması.

6. Doğru yanıt için ikaz ve uyarıda bulunulması.

7. Verilen bilgilerin ve değerlerin mutlaka kontrol edip, değerlendirip ondan sonra kesinleştirilmesi.

8. İşletmelerin gezilmesi ve atık oluşan kaynakların görülmesi olayının organize edilmesi ve bunun gerçekleştirilmesi.

9. Tüm bu tek tek gezilen işletmelrin verdiği bilgi ve verilerin değerlendirilmesi.

10. Bilgisayar programlarında değerlendirilecek hale getirilmesi ve özgün verilerin oluşturulması.

11. Kamuya yönelik çalışmalar yapılmalı.

12. Kesin değerlendirme ve dokumentasyon haline getirilmesi.

13. Sonuçların sunulması ve kullanılması.

14. Sonuç ve önerileri kapsayan raporların hazırlanması.

 

Tüm bu çalışmanın gerçekleşebilmesi için 6 ile 12 ay arasında bir zamanın iş programına alınması baştan planlarken gerekmektedir.

 

Böylece veriler a.) Anketler sonucu oluşturulabilir, b.) Deponilerdeki katı artık çeşidine ve bileşenlerine göre tartım sonucu oluşturulabilir, c.) Optik olarak izleme ve gözleme sonucu kesine yakın bir tahminle oluţturulabilir.

 

Bu üç kaynaktan alınan veriler önce her biri ayrı ayrı değerlendirilir sonra bun-lar birbirleri ile karşılaştırılır aralarınad ilişki, bağınt kurmaya çalışılır.

Branşlar kredi kuruluşları, sigortalar, hizmet sektörü, fabrikalar, tarımcılar, ormancılar, sebzeciler, meyveciler, seracılar, besiciler, tavukcular, inşaatcılar, enerji ile ilgili olanlar, ticaret yapanlar, atölyeler, ulaşım ve nakliye ile uğraşanlar, serbest meslek sahibi olanlar, sosyal sigortalar v.b. şeklinde ele alınabilir. Tüm bu kaynaklardan belirlenen kat atıklar oluşan katı atık türüne, miktarına ve özelliklerine göre toplanması, taşınması ve değerlendirilmesi ve nihai bertarafı organize edilebilir.

 

 

3.3.2 Oluşan Çöp Miktarı ve Bileşenleri

 

3.3.2.1 Evsel Katı Artıklar ve Bileşenleri

 

İnsan yaşamı ve faaliyetleri sonucu oluşan çöplerdir. Bu çöplerin içeriğinde yemek ve mutfak artıkları, ısınma artıkları, ambalaj, kırılan eşyalar, eskiyen ve kırılan gereçler gibi ihtiyaçlara göre değişiklik gösteren maddeler vardır.

 

Evsel nitelikli çöpler özellikle kış aylarında beldede oluşan çöp miktarının büyük bir bölümünü teşkil etmektedir. Evsel çöpler daha çok yemek ve mutfak artıkları gibi kolay ayrışabilen organik maddeler içerir. Dolayısıyla kışın oluşan çöp miktarı daha kolay ayrışabilen organik maddeleri içerir. Yazın ise çöpün bileşiminde daha çok, plastik, naylon, kağıt gibi zor ayrışan organik maddeler yeralmaktadır. Böyle olmasında büyük etken yaz aylarında beldede iç-mesuyunun yetersiz olması nedeniyle polietilen içerikli su şişelerinin, konserve kutularının, ambalaj maddelerinin daha fazla yeralmasıdır.

 

Kemalpaşa beldesinde iri hacimli çöp miktarı fazla değildir. Oluşan iri hacim-li çöplerin neler olduğuna bakıldığında eskimiş plastik bidonlar,eskimiş el-biseler,çarşaflar gibi tekstil ürünleri olduğu görülmektedir. Bahçe, sokak ve pazar yeri atıkları bütün yerleşimlerde olduğu gibi Kemalpaşa beldesinde de sokakların ve pazar yerinin süpürülmesi sonucu toplanarak evsel çöplerle bir-likte uzaklaştırılmaktadır.

 

Büro, mağaza ve dükkan atıkları ise her türlü atölye, imalathane, lokantalar yemekhane vekantinler, benzinciler ve oto tamirhaneleri, bankalar gibi işyer-lerinden oluşan atıklardır. Genellikle evsel katı artıklara benzerler ve çöplerle birlikte toplanarak düzensiz deponi alanına götürülmektedir.

 

Ayrıca, temel kazıları sonucu çıkan hafriyat ve molozlarda belediyenin göster-diği bir alana boşaltılmaktadır.

 

Kemalpaşa'da evsel çöp miktarını tesbit etmek için bir kantar bulunmamakta-dır.Fakat çöplerin taşındığı kamyonların kapasiteleri ve sefer sayısına göre evsel çöp miktarı 20 ton/gün olduğu tahmin edilmektedir.

 

Tablo3.7 : Kemalpaşa'da Çöpün İçindeki Madde Grupları (%ağırl.) 15.8.91

 

Kemalpaţa Bölgeleri Çöplük

Zengin Orta Fakir (genel)

----------------------------------------------------------------------------

Yiyecek atık 45 42 38 42

Kağıt, karton 21 15 11 16

Plastik 2 1 1 2

Metal 2 1 1 2

Cam 2 1 1 1

Tekstil 1 1 1 1

Odun,deri,lastik 3 2 1 2

Bahçe artıkları 1 2 3 2

Kul, toz ve toprak 3 5 7 6

v.d 23 35 36 26

----------------------------------------------------------------------------

% 2 Plastik ve % 1 Metalin Dağılışı

----------------------------------------------------------------------------

 

Tablo 3.7. (Devam):

Plastik % 2 Metal % 1

----------------------------------------------------------------------------

a Naylon 0.50 a Alu kutular 0.20

b PET 0.10 b Çelik kutular 0.40

c PVC 0.30 c Teneke 0.30

d PE 0.80 d v.d. 0.10

e v.d. 0.30

----------------------------------------------------------------------------

 

Tablo 3.8: Kemalpaşa'da Çöpün İçindeki Madde Grupları (%ağırl.) 25.12.92

Kemalpaţa Bölgeleri Çöplük

Zengin Orta Fakir (genel)

----------------------------------------------------------------------------

Yiyecek atık 40 42 35 40

Kağıt, karton 16 8 6 6

Plastik 1 1 1 1

Metal 2 1 1 1

Cam 1 1 1 1

Tekstil 1 1 1 1

Odun,deri,lastik 1 0 0 0

Bahçe artıkları 1 1 1 2

Kul, toz ve toprak 14 25 27 25

v.d 23 20 27 23

----------------------------------------------------------------------------

% 1 Plastik ve % 1 Metalin Dağılışı

----------------------------------------------------------------------------

Plastik % 1 Metal % 1

----------------------------------------------------------------------------

a Naylon 0.40 a Alu kutular 0.00

b PET 0.10 b Çelik kutular 0.20

c PVC 0.30 c Teneke 0.70

d PE 0.20 d v.d. 0.10

e v.d. 0.00

----------------------------------------------------------------------------

 

3.3.2.2 Endüstriyel Katı Artıklar ve Miktarı

 

Sanayi kuruluşlarının özgül işlerinin yapılması sırasında ortaya çıkan her türlü katı artıkları kapsamına alır. Sanayilerde oluşan evsvl nitelikli atıklar evsel çöplerle birlikte bertaraf edilmektedir. Halbuki sanayi kökenli atıklar, evsel atıklarla birlikte toplanamaz ve boşaltılamaz.

 

Endüstri atıklarının miktarları üretim yöntemine bağlıdır. Üretim yöntemi değişime uğrayınca atık miktarlarıda değişmektedir.

 

Katı artık miktarını etkileyen fatörler ise:

1) Çalışanların sayısı

2) İşletmenin karekteri

3) Kullanılan hammadde miktarı ve üretilen ürün

4) İşletmenin otomatiklendirme derecesi

 

Bir işletmede bazı aylarda çöp miktarları artabilir ya da azalabilir. Büyük işletmelerin ortalama çöp miktarları genelde bütün aylarda aynı ortalamada olabilir.

 

Kemalpaşa'da gerek evsel nitelikli gerekse endüstri nitelikli katı artıklar için sistemli bir çalışma yoktur. Yöredeki Nif Çayı atıksuların olduğu kadar katı artıkların da atıldığı bir alıcı ortam durumunda olduğu için, bazı fabri-kalar katı artıklarını direkt Nif Çayı'na vermektedir. Bazı fabrikalarda ise katı artıkların kendi sahaları içinde gömüldüğü gözlenmektedir. Atıkları de-ğerlendirilmeye, geri kazanılmaya uygun işletmelerde ise fabrikaların kendi olanaklarıyla bu atıkları ihaleye verdikleri veya isteyen kuruluşlara ücretsiz vermektedirler.

 

Yapılan anketlerle Kemalpaşa'daki sanayi kuruluşlarının katı artık türleri ve miktarları belirlenmeye çalışılmıştır. Kemalpaşa'da gıda, ağaçmobilya boya-vernik, kimya, plastik sanayi, Lastik-kauçuk, çimento-kireç,deri dokuma teks-til, metal eşya-makina, kağıt gibi endüstri sınıfına ait üretilen çöp miktarı 30 ton/gün 'dür.

 

3.3.2.3.Özel Atıklar ve Bertarafı

Özel sanayi artıkları üretim sırasında oluşur ve ekonomik olarak geri kazanıl-ması veya zarar etmeyecek şekilde hazırlanması ise imkansızdır. Bu konuda "Yöntem Tekniği" geliştirilmesine devam edilmelidir ve edilmektedir. Ekonomi-nin o zamanki durumuna ve ham madde piyasasına göre hangi özel artığın hangi yöntemle ve kaça geri kazanılabileceği veya da bertaraf edilmesi gerektiği or-taya çıkar. Özel artıkların bertaraf edilmesi için yapılan işlemler ise:

- Mekanik, kimyasal iţlemler

- Özel yakma tesisleri

- Deponiler

- Kapalı maden ocakları deponisi (Yeraltı deponisi) dir.

 

Yöntemlerinden birisi uygulanır, ancak uygulamadan önce gelen özel artıklardan örnekler alınarak analizler yapılır ve karar verilir.

 

Özel artıkları şöyle ayırabiliriz:

- Su ortamını ve hava ortamını hiç bir şekilde kirletmesine imkan vermeyecek özel hazırlanmış yerlerde depolanması Örneğin petrolle kirlenmiş topraklar, zift artıkları, sertleştirilmiş asitli reçineler, v.s.

 

- Sadece yakılarak bertaraf edilebilecek artıklar

1. Yağ çamuru, benzin çamuru, yıkama benzini, ham yağ, madeni yağ fraksiyonları,

2. Zift yağları, sert zift, asfalt, flinkot, jenaratör ziftleri v.s.

3. Kullanılmış yağlar, yağ emülsiyonları, bileme parlatma artıkları

4. Doymuş ve doymamış alifatik hidrokarbonlar ve ürünleri aynı şekilde siklik hidrokarbonlar

5. Organik asitler, sirke asidi türevleri ve artıkları

6. Tek ve çok değerli alkollar, artıkları

7. Aldehidler ve artıkları

8. Ketonlar ve artıkları

9. Esterler ve artıkları

10. Eterler ve artıkları

11. Halojenli organik bileţikler

12. Azotlu organik bileţikler

13. Kükürtü organik bileţikler

14. Metalli organik bileţikler

15. Benzol toluol, xylol, özel ve test benzinleri

16. Fenol, kresol, xylenol, etilenoksit,

17. Zararlılarla mücadele ilaçları, bitki koruma ilaçları.

 

- Depolama yerine gitmeden önce ön iţlem görmesi gereken organik ve anorganik maddeler:

. Asitler, bazlar kimya ve metalurji sanayiinden gelen çamurlar.Su da çözünü-lebilir ağırmetal tuzları

Özel artık üretenler ÖKAİM-tesisine bir dilekçe ile başvurur ve örnek verir (Ek 3). Özel artık üreten kuruluşların artıklarından örnek alınır ve Ek 4de görüldüğü gibi protokole geçilir ve değerlendirilir. Değerlendirme sonucunda o özel artık tesisine, başvurular ÖKİM'e (Özel Katı Artık İşlem Merkezi) kabul edilebilecek özellikte değilse diğer ÖKAİM Tesislerinin de adres listesi veri-lerek iade edilir. Eğer kabul edilirse o zaman da üreticisi izin yazısının bir kopyasını alır. Yetkililer tarafından karşılıklı olarak izin belgesi imza-lanır. İzin belgesi Ek 5'de görüldüğü gibi hazırlanır.

 

3.2.5.Sonuç ve Öneriler

 

Kemalpaşa ilçesinde mevcut kanalizasyon sisteminin bulunmaması, fosseptiklerin kullanılması, sanayi tesislerinde arıtmanın yetersiz olması birçok çevre soru-nunun ortaya çıkmasına sebeb olmaktadır. Kemalpaşa'da ekosistem bir değişim süreci içine girmiştir. Özellikle Nif Çayı'na dökülen atıksular kirliliğin odak noktasını oluşturmaktadır.

 

Nif Çayı'nın temizlenebilmesi konusunda yapılacak ilk işlem kirliliği oluş-

turan kirletici kaynakların kontrolü olacaktır. Nif Çayı için kirletici ö-

zellik taşıyan kaynaklar ve bunların kontrolü:

1) Sanayi tesisleri: Bölgedeki, atıksuyu olan ve içerdiği kirlilik pa-

remetre değerleri alıcı ortam için Su Kirliliği Yönetmeliğinde standart değerleri aşan her fabrikanın, bir arıtma tesisi bulunmalıdır.

- Arıtma tesisinin projelendirilmesi ve işletilmesi atıksu özelliklerine

göre yapılmalı, arıtılmış su standartları sağlamalıdır.

- Fabrika sahiplerinin arıtma konusundaki yetersizliğini giderecek en

önemli etkenlerden biri bu konuda yetiţmiţ teknik elamanlar olacaktır.

- Arıtma tesislerinin çıkış suyunun, sürekli denetiminin yapılması

2) Yerleşim birimlerine ait evsel atıksuların kurulacak kanalizasyon ağı

ile toplanmasının sağlanması ve bunun arıtma tesisinden geçtitten sonra alıcı ortama deşarj edilmesi

 

Evsel atıksuların yerleşimde ve sanayide fosseptiklere verilmesi, tarımsal su-lamada ve sanayide fazla su çekimleri, yeraltısu seviyelerinde kirlenmeye ve seviye düşmelerine neden olmaktadır. yeraltısu kirlenmesinin kontrolü:

1) Sanayi tesislerinin YAS ağının üzerinde kurulmasının önlenmesi

2) Sanayi atıksularının arıtma tesisine iletimi ve arıtma tesisinden alıcı ortama ulaştırılması esnasında iletim hatlarında oluşabilecek kaçakların ön-lenmesi

3) Aıtma çamurlarından oluşacak sızıntı sularının toplanarak YAS'na ulaşma-sının engellenmesi

4) Yerleşim birimlerinde ve sanayide bulunan fosseptiklerin sızdırmazlık koşullarının sağlanması

 

YAS seviyesi düţmelerine önlem olarak:

1) Yoğun su tüketimi yapan kuuluşların denetimi ve tüketimin azaltılmasının sağlanması

2) Yoğun su tüketimine yönelik yeni sanayiye izin verilmemesi

3) Ek kuyu açılmasının engellenmesi

4) Su tüketimine karşılık sanayiden maddi destek istenmesi

 

Arıtma tesislerinden çıkan aıtılmış suların tarımda sulama amacıyla kullanıla-bilmesi için gerekli paremetre değerlerinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi ge-rekmektedir. Böylece tarımsalsu kullanım kaynaklarının korunması sağlanabilir.

 

4. KAYNAKLAR

 

Borat, M. 1990 : "Çevre Mevzuatına Giriş, Katı Atıklar konusundaki Mevzuat" Katı Atık Kirlenmesi Araştırma ve Denetimi Türk Milli Komitesi, (KAKAD), İstanbul.

Boğaziçi Üniversitesi "İzmir Büyükşehir Belediyesi Çöp Toplama, Değerlendirme ve Uzaklaştırma raporu, 1991, İstanbul

Doell, F. (1990) :"Die Sandwichdichtung für Abfalldeponien " Ent- sorgungspraxis , H.10, S.572-578

Erdin, E. ( 1988 ) : Usage of Plants in Wastewater Treatment Technology. I. Uluslararası Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Bitkiler ve Kirleticiler Sempozyumu , 22-28 Ağustos, E.Ü.F.F. İzmir

Erdin, E. ( 1979 ) : Toprak Kirlenmesi . Çevre Sorunları Sempozyumu. 23-27 Mayıs , Erzurum

Erdin, E. (1987) :" Die Umweltvertraeglichkeitsprüfung in der Türkei - Gesetzliche Regelungen", Umweltvertraeglichkeitsprüfung-Report 1, 23-24, Dortmund.

Erdin, E. ( 1981 ) : Atıksuların Sulamada Kullanılması . Su Kimyası ve teknolojisindeki Son Gelişmeler Semineri. 8-12 Haziran , AKM, Konak- İZMİR Erdin, E. ( 1987 ) : Kirlenmiş Araziyi İyileştirme Teknolojisi. Çevre '88 5-9 Haziran, AKM , İZMİR.

Erdin, E. ( 1985 ) : Bitki Kök Biyotopunda Atıksu Arıtılması. Çölleşen Dünya ve Türkiye Örneği Sempozyumu 7 , 13-17 Mayıs , Erzurum.

Erdin, E. ( 1988 ) : Waste Water Treatment on Roots from Poa pratensis, Festuca rubra, and Lolium perenne. I. Uluslararası Gelişmiş ve Gelişmekte Olan Ülkelerde Bitkiler ve Kirleticiler Sempozyumu , 22-28 Ağustos, E.Ü.F.F. İzmir

Erdin, E. ( 1985 ) : Kamış (Phragmites australis) ve Hasırotu ( Schoeneplectus lacustris) yardımı ile Atıksu Arutılması. Türkiyenin Su Potansiyeli İçme ve Kullanma Suları Kaynaklarının Korunması semineri . 10.01.1985. Odakule/İSTANBUL

Erdin, E. (1987) : "Thermische Verwertung der Abfaelle in der Türkei" THe Symposium Thermal Waste Utilization - Termiczna Utylizacja Odpadow,21-23 Mai,1987 Kozupnik, Polonya.

Erdin, E. (1990): Katı artıklar ders notları İzmir

Erdin, E. (1992) : "Arıtma Çamurunun Deponiye İnşaa Edilmesi" İnşaat Dünyası Dergisi.

Erdin, E. (1992) : Çöp ve Katı Atıklar Ders ve Proje Notları.DEÜ, Mühendislik Mimarlık Fakültesi. İZMİR.

Erdin, E. (1991): " Sızdırmazlık Zemininin ve Yüzeyinin Hazırlanması", İnşaat Dünyası, Temmuz, Sayı 103, pg. 40-46, İstanbul.

Hutter, D. (1992) : Kentsel ekosistemlerin madde ve enerji bilançolarına bir

yaklaşım. Bitirme tezi D.E.Ü İzmir.

Jaeger, B. et al (1982) :" Ermittlung der Ablagerungsdichte von

kommunalen Abfaellen in Deponien". UBA Texte ; 7, 119 pg.

Berlin.

 

Jaenisch, M. (1989): Finanziele zusammenarbeit und Umweltvertraeg-

lichkeitsprüfung" TU Berlin İnternational. BerlinNr.67

Jury Umweltzeichen (RAL-UZ45) ; (1989) : "Grundlagen für Umweltzeichenvergabe Bodenverbesserungsmittel/ Bodenhilfsstoffe aus Kompost. Bonn.

Jury Umweltzeichen (RAL-UZ45) ; (1989) : "Grundlagen für Umweltzeichenvergabe Bodenverbesserungsmittel/ Bodenhilfsstoffe aus Kompost. Bonn.

Kemalpaşa Tarım İlçe Müdürlüğü 1989-1990 Kayıtları

Kemalpaşa Belediyesi Kayıtları.

Kickuth , R. (l981): Das Wurzelraumverfahren . Umweltmagazin H. Mai .

Kickuth , R. (1970) : Ökochemische Leistungen höhere Pflanzen Naturwissenschaften. H.2 (57) , S.55-61

Mısırlı, Ţefika (1991) : Çevre mühendisliği açısından Kemalpaşa ekosistemindeki değişimler. Bitirme tezi D.E.Ü İzmir.

Serin, N. (1991): Kemalpaşa yöresindeki işletmeler için işletme içi çevre planlaması. Bitirme tezi. D.E.Ü. İzmir

Sürücü, G. 1990 : "Katı Atıkların Düzenli Depolanması" (KAKAD) İstanbul.

T.C. Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı, "Tehlikeli ve Zararlı Kimyasal Maddelerin Kontrolü Düzenleme Taslağı

T.C. Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı (1990) : Tehlikeli ve Zararlı Kimyasal Maddelerin Kontrolü Yönetmeliği Taslağı"

T.C. Devlet Bakanlığı, "Hastane Atıklarının Kontrolü konulu Genelge", 3 Eylül 1991

T.C. Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı "Çevresel Etki Değerlendirmesi Yönetmeliği Taslağı"

T.C. Başbakanlık Çevre Müsteşarlığı (1990) : Tehlikeli Atıkların Kontrolü Kanunu Taslağı"

Talınlı, I. 1990 : "Tehlikeli Atıkların Kaynakları ve Yönetimi" KAKAD.

Tcholonoglous, G., Theisen, H., Eliassen, R. 1977 : "Solid

Wastes", M.C.Graw-Hill Book Company.

Turalıoğlu, Sezer (1988) : Katı ve Sıvı atıkların Toprak Ortamına Etkileri. Dokuz Eylül Üniversitesi , Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Bornova / İZMİR

Unal, T., (1991): "Turizmin Gelişmesinde Çevrenin Önemi", Türkiye Çevre Sorunları Vakfı Yayını, Ankara.