SİNEMADA ANLAM ÜSTÜNE DENEMELER
Christian Metz
I. Cilt, 226 sayfa, GSF ders notları (ilk baskı 1981, ikinci baskı 1986), İzmir.
I. ve II.Cilt I. Baskı Hayalperest Yayınevi, Ekim 2012 İstanbul.
CHRİSTİAN METZ
SİNEMADA ANLAM ÜSTÜNE DENEMELER
İzmir1980- 2012
Özgün Başlık: Essai sur la signification au cinéma I-II
Yayınevi:
Klincksieck Paris-Fransa (I)1975-2003
(II)1976-2003
Çeviri:
Oğuz ADANIR
İlk baskı:
Hayalperest Yayınevi 2012İÇİNDEKİLER - KİTAP I
ÖNSÖZ
SUNUŞ
BİRİNCİ BÖLÜM: FİLME FENOMENOLOJİK YAKLAŞIMLAR1-SİNEMADA GERÇEKLİĞİN İZLENİMİ KONUSUNDA
2. BİR ANLATI FENOMENOLOJİSİ KONUSUNDA UYARILARİKİNCİ BÖLÜM: SİNEMA GÖSTERGEBİLİMİNİN SORUNLARI
3. SİNEMA BİR DİL MİDİR YOKSA BİR DİL Mİ DİLYETİSİ Mİ?
SİNEMADA BİR DÖNEM: "EGEMEN KURGU"GÜDÜMLEYİCl DÜŞÜNCE
SİNE-DİLDEN DİLYETİSİ SİNEMAYA
DİLİ OLMAYAN BİR DİLYETlSİ: FİLMİN ANLATMA YETİSİ (NARRATlVlTE)
SİNE-DİL VE GERÇEK DİLLER: KONUŞAN SİNEMA TERSLİĞİ
BİR DURUM, BİR EVRE:
“SİNE-DİL” ÜSTÜNE BİR DEĞERLENDİRME GİRİŞİMİ
İÇ İÇE GEÇMİŞ BİR KAVRAM: SİNEMATOGRAFİK ÖZGÜNLÜK
SİNEMA VE DİLBİLİM
DİL ÇERÇEVESİNDEN İMGELENDİRİLMİŞ SÖYLEV:
SİNEMATOGRAFİK SÖZDİZİM SORUNU
İKİNCİ EKLEMLİLİK
BİRİNCİ EKLEMLİLİK
SİNEMA YADA SÖZDİZİM
FİLME ÖZGÜ DİZİSELLİK
FİLME ÖZGÜ KAVRAYIŞ BİÇİMİSİNEMA VE YAZIN.
FİLMSEL DIŞAVURUM SORUNU.
SİNEMA VE DİLBİLİM-ÖTESİ
ANLAMLI BÜYÜK BİRİMLER
SONUÇ4. SİNEMA GÖSTERGEBİLİMİNİN BİRKAÇ ÖZELLİĞİ
SİNEMA VE ANLATMA YETİSİ
BİR ÖRNEK: ARD ARDA DÖNÜP GELEN DİZİMSEL BAĞINTI
BAŞKA SORUNLAR
SONUÇLANDIRMAK GEREKİRSE5. ÖYKÜLÜ FİLMDE TEMELANLAM SORUNLARI
I. SİNEMATOGRAFİK ANLAM HER ZAMAN İÇİN GÜDÜMLENMİŞ OLUP ASLA
NEDENSİZ DEĞİLDİR
II. ANALOJİ KAVRAMININ ÖNEMİ VE SINIRLARI
III. SİNEMADA DİLLERDEKİ ÇİFT EKLEMLİLİĞE UYAN HİÇBİR ŞEY YOKTUR
IV. SİNEMANIN “DİLBİLGİSİ” BİR SÖZ SANATI MI YOKSA BİR DİLBİLGİSİ MİDİR?
V. İMGE ŞERİDİNİN BÜYÜK DİZİMSELİ
VI. BÜYÜK DİZİMSEL VE SİNEMATOGRAFİK KURGU KAVRAMI ARASINDAKİ
İLİŞKİLER
VII. ARDZAMANLI SİNEMATOGRAFİK KODLARIN GELİŞMESİ ÜZERİNE
VIII. FİLMSEL DÜZENLEMELERDE DOĞAL MANTIK VE SÖZLEŞMESEL
KODLAŞTIRMA
IX. FİLMSEL DİLBİLGİSİNDE DİZİMSEL VE DİZİSEL
X. ÖZGÜN BİR SİNEMATOGRAFİK ANLAM ÜRETİM SİSTEMİNDE “BÜYÜK” VE
“KÜÇÜK” PARÇALARIN DURUMUXI. FİLM VE ÖYKÜSEL SÜREÇ.
SİNEMA GÖSTERGEBİLİMİ VE ÖYKÜ GÖSTERGEBİLİMİ.SONUÇ
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM: İMGE ŞERİDİNİN DİZİMSEL ÇÖZÜMLEMESİ
6. JACQUES ROZİER’NİN “ADİEU PHİLİPPİNE” ADLI FİLMİNE AİT “ÖZERK PARÇALAR”
TABLOSU
7. JACQUES ROZİER’NİN “ADİEU PHİLİPPİNE” ADLI FİLMİNİN DİZİMSEL İNCELEMESİDÖRDÜNCÜ BÖLÜM: ÇAĞDAŞ SİNEMAYLA İLGİLİ BİRKAÇ KURAMSAL SORUN
8. ÇAĞDAŞ SİNEMA VE ANLATIM
9. FELLİNİ’NİN “SEKİZ BUÇUK” ADLI FİLMİNDE “İÇ İÇE GEÇMİŞ” KONSTRÜKSİYON
10. SİNEMADA SÖYLEMEK VE SÖYLENEN YANİ GERÇEĞE-BENZERİN SONUNA DOĞRU
ÖNSÖZ1
Metz, “Düşsel Gösteren” başlıklı yapıtının bir yerinde: “Sinemayı sevdim. Sinemayı artık
sevmiyorum. Sinemayı yine de seviyorum.” demektedir. Metz’in yapıtlarının okunması
bittikten sonra, bunlardan ilkini çevirmeye başladığımızda biz de sinema konusunda Metz’in1
1986 yılında yazılan bu önsözü bir, iki ufak değişiklik dışında olduğu gibi bıraktık. Şubat 2011
düşüncelerini bir süre için paylaştık. Yine sinemaya olan tutkumuz nedeniyle sinemaya
bilimsel açıdan son yaklaşım biçimi olan göstergebilime ilgi duymaya başladık.Ülkemizde gösterge bilim oldukça yeni bir disiplin ve Batı’daki popülaritesine sahip
olabilmek için daha uzun bir süre beklemek zorunda kalacak. Bununla birlikte kendisine karşı
tümden ilgisiz kalındığı da söylenemez. Örneğin Sinema Göstergebilimi’yle 1970’li yıllarda
bir ara, o dönemde yayınlanmış olan “7. Sanat” gibi dergilerde ilgilenilmiş ancak bilimsel
düzeyde derinliğine bir yaklaşım söz konusu olmamıştır. Çok doğal. Çünkü o günlerde gerek
dilbilim, gerekse genel göstergebilim alanında üniversite dışına çıkabilmiş yapıt sayısı yok
denecek kadar azdı. O günlerde göstergebilim alanındaki yapıt sayısı bugünkü düzeyde
olmadığından yeni bir terminolojinin oluşmasına elden geldiğince katkıda bulunmaya
çalışmıştık. 1981 yılından günümüze bu konuda bir dizi kitap, araştırma ve çeviri yayınlandı.
Böylelikle Sinema Göstergebilimi Türkiye’de ileri doğru ilk adımlarını attı. Bu disiplinin
yerleşik bir görünüm kazanması istendiği takdirde yukarıda söylediğimiz gibi bu iş uzun
zaman alacaktır. Çünkü göstergebilimsel terminoloji konusunda bile henüz genel geçer bir
anlaşma söz konusu değildir. Gösteren/ gösterilen ikilisi yerine imleyen/ imlenen
karşıtlığından başlayarak, temelanlam/yanlanlam yerine düzanlam/ yananlam, öyküleme,
anlatım, dil, dilyetisi, öykü süreci gibi birinci derecede önemli kavramların kullanımında
kişiden kişiye değişen bir terminolojiyle karşılaşılmaktadır. Örnek olarak, düzanlam/
yananlam ikilisiyle temelanlam/yananlam ikilisini karşılaştırdığımızda Fransız dilinde
düzanlamın karşılığı olarak (bizce) ‘sens’, psikolojik anlamın karşılığı olarak
da ‘signification’ sözcüğünü buluyoruz. Oysa ‘dénotation’ kavramı belli bir anlama sahip bir
imgeyi, görüntüyü, sözcüğü kapsamaktadır. Ayrıca sözcüğün nesnel bir anlamı olamaz,
çünkü, anlam, içinde kullanıldığı bağlama göre değişebilmektedir. Bu yüzden bir imgenin, en
azından sinemada, düz bir anlamı olamaz. Çünkü görüntü bir amaca (öykünün genelinde
sahip olduğu anlatım biçimi ve yapısına) hizmet etmekte ve kendisine yönetmenin yüklediği
bir temelanlama sahip olmaktadır. Yananlam ise öykü süreci düzeyinde, bu temelanlamın
üstüne gelip oturmaktadır. Çünkü bir görüntünün, tek başına ele alındığında bir yananlama
sahip olması söz konusu değildir. Yananlam, görüntünün diğer görüntülerle olan
ilişkilerinden doğmaktadır. Yine Metz’in deyimiyle, sinemada ‘nedensiz’ olan hiçbir şey
yoktur. Her şey güdümlenmiştir. Öyleyse düzanlam diye bir şey söz konusu olamaz. Bu
türden terminolojik sorunların zaman içinde yavaş yavaş çözüleceğine inanıyoruz.“Sinemada Anlam Üstüne Denemeler” olarak çevirip, sunduğumuz bu metin yeryüzünde
Sinema Göstergebilimi alanında yayınlanan ilk resmi yapıt olma niteliğine sahiptir. Bu
yüzden ilk olmanın güçlüklerini de bünyesinde taşımaktadır. Zaman zaman insana bir Çin
bilmecesi çözdüğü izlenimi veren bir terminoloji ve özgün tümce kuruluşları ilk bakışta
okuyanda, Metz’in sağ eliyle sol kulağını gösterdiği izlenimini bırakmaktadır. Bu nedenle
bu türden tümcelerle karşılaştığımızda Metz’in sinema sevgisinden kaynaklanan şiirsel
uzatmalarını (kimi yerlerde) özetleyerek aktardık. Kimi bölümlerdeyse Metz’in etkisinden
kurtulamayarak olduğu gibi
aktarmaya çalıştık. Hiçbir roman, hiçbir öykü, hiçbir film kusursuz değildir. Her şeyin
daha iyisi yapılabilir. Çevirinin amacı, Metz’in düşüncelerini okurumuza en kısa yoldan,
en anlaşılır biçimde ancak öze dokunmadan aktarmaktır. Bu arada Sezar’ın hakkını Sezar’a
vermeden geçmeyelim. Metz bu yapıtıyla Sinema Tarihi, Estetiği, Filmoloji, Dilbilim ve
Dilbilimsel Göstergebilimin verilerini birbiriyle çakıştıran ilk araştırmacıdır. Bu ilk deneme
çok eleştiri almış olabilir. Belki daha da alacaktır. Ancak ilk olmanın getirdiği sıkıntılara
katlanmıştır. Çünkü yapıtın birçok bölümünde Metz kendi öz eleştirisini yapmaktadır (örneğin
5 no’lu metin).Christian Metz, ne bu yapıtında ne de bundan sonraki yapıtlarında “Sinema
Göstergebiliminin” şu ya da bu işe yaradığını ya da yarayabileceğini söylememiştir(1). Çünkü
göstergebilim genelinde henüz yeni doğmuş bir disiplindir. Daha şimdiden onun şu işe ya da
bu işe yaradığını ya da yarayabileceğini kesin olarak söyleyebilmek emeklemeye çalışan bir
çocuğun büyüdüğünde ne olacağını kesin olarak söylemeye benzemektedir. Metz’in söylediği
tek şey onun yeni bir çözümleme yöntemi olduğudur. Sinema konusunda diğer çözümleme
yöntemlerinin çok yetersiz olduğuna inandığı için böyle bir işe girişmiştir. Bize sorulacak
olursa içinde bulunduğu durumda sinema göstergebiliminin ne işe yarayabileceği ya da
yaradığı Metz’in yapıtlarında açık bir şekilde görülmektedir.Başlangıçta sinema seyircisi tarafına yerleşerek çözümlemelere başlayan Metz, Jean
Mitry’ ye göre kaçınılmaz bir şekilde açmazlarla karşılaşacaktı. Çünkü sinemanın dilbilgisi
diye bir şey olamazdı. En az Mitry kadar bu işin bilincinde olan Metz o dönemde bu
açmazlardan kurtulabilmek için anlam üretiminin en yakından incelendiği diğer bir disiplin
olan psikanalize
başvurdu. Bu disiplinle birlikte Metz, perdenin karşısından kameranın arkasına geçerek
sanatçının yaratım süreci konusuna eğilmeğe başladı (“Le Signifiant Imaginaire”,1977). Bu
bakış daha sonra Freud’un ‘Le Mot d’Esprit’ kavramı üstünde yoğunlaşarak derinleşmeye
başladı. Çünkü fıkra, şaka, nükte, espri gibi yaratım süreçleri psikanalizde yoğunlaştırma ve
yer değiştirme ve dilbilimde metafor/metonimi gibi kavramlarla çakışan bir işleyiş biçimine
sahiptiler. Öyleyse göstergebilimsel çözümlemede bunların birbirleriyle çakıştırılmaları yeni
sonuçlar verebilir.
Göstergebilim, çiçeği burnunda bir disiplindir. Her türlü eleştiriye açık bir şekilde yoluna
devam etmektedir. Sinema Göstergebilimi’ne karşı oluşan ilgiye Metz’in bu yapıtıyla bir
katkıda bulunabilme dileğiyle.
Nisan 1986, İzmir.
Oğuz ADANIR
D.E.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi
Sinema-TV-Fotoğraf Ana Sanat Dalı
NOT 2012.
Aradan geçen bunca yıla karşın bu önsözü değiştirmek istemedim yalnızca artık DEÜ/GSF
Film Tasarım Bölümü öğretim üyesi olduğumu söyleyebilirim.SUNUŞ
Dörde ayrılmış, on bölümden oluşan ve daha önce 12 ayrı makale şeklinde yayınlanan
bu derlemedeki biçimsel farklılık 5 no’lu metnin (gerçekte 3 ayrı metin) yeniden düzenlenmiş
olmasından kaynaklanmaktadır. Kitabın başlığında görüldüğü gibi burada yalnızca
sinematografik sorunları işleyen yazılara yer verilmiştir.
Bu bir derleme yapıt olduğu için de yazılardaki kimi yinelemeleri olduğu gibi bıraktık
(1). Aradan yıllar geçtikten sonra yayınlanan bu yazılar yazarın güncel çalışmalarına oranla
biraz modası geçmiş gibi görünseler bile onlara müdahale etmek ya da değiştirmek kesinliklesöz konusu olmamıştır. Örneğin kısmi yön değişikliklerinin görüldüğü durumlar ya da süreç
içinde gerçekleştirilen yenilikler ya da yine tartışmaya katılan başka yazarlardan söz etmek
gerektiğinde güncelleştirmeler metin değiştirilmeden (gerektiğinde çok uzun olabilen)
dipnotlara başvurularak yapılmıştır.Bununla birlikte metinlerde yazınsal açıdan daha ayrıntılı açıklamalar yapabilmek
amacıyla kimi ufak tefek değişiklikler yaptığımızı inkar edecek değiliz.
“Öykülü Filmde Temelanlam Sorunları” başlikli 5 no’lu metin özel bir durum
göstermektedir. Başka bir deyişle birbirine benzeyen ancak her biri konuyu kısmen işleyen,
üstelik birbirlerinden farklı olan üç ayrı metni bir araya getirip hacmini genişletebilmek
amacıyla bu fırsatı kaçırmadık. Bu metni oluşturan metinler daha önce ayrı ayrı
yayınlanmalarına karşın bu metnin kendisi daha önce başka bir yerde yayınlanmamıştır.Öncü olarak adlandıracağımız ilk metinlere eklemeler yaparak, onları geliştirerek, 5
no’lu metinle birlikte temel sorunların güncel ve genel durumunu ortaya koymaya çalıştık.
Okuyucuya yepyeni ve tüm hızıyla gelişmekte olan sinema göstergebilimi gibi bir araştırma
alanındaki son durumu elden geldiğince toparlayarak, derlemenin doğasına uygun bir şekilde
sunmaya çalıştık.*
* *
Yazar, bu cildi oluşturan metinlerin ilk yayınlandıkları dergilere teşekkürü bir
borç bilir. Bunlar: Revue d’Esthetique, La Linguistique, Cahiers du Cinema, İmage et
Son, Communications ve sayılan dergilerden sonuncusunu yayınlayan Centre d’Etude des
Communications de Masse (Ecole Pratique des hautes Etudes, VI. Section) ve öte yandan
burada 5 numaralı metin içinde yer alan ve yeniden gözden geçirilip, yazılan bir bildirinin
sunulduğu Uluslararası Kolokyumu düzenleyen Académie Polonaise des Sciences ile bu cildi
oluşturan son metinlerden biri olup ilk kez sunulduğu Yuvarlak Masayı düzenleyen Yeni
Sinema Festivalidir (Pesaro/İtalya).*
* *
Yazar aynı zamanda bu Cildin 3. bölümünün (6 ve 7 no’lu metinler)
gerçekleştirilmesine etkin bir şekilde katkıda bulunan Paris Sosyal-Antropoloji
Laboratuarı’nın Semiyo-Dilbilimsel Bölümünde araştırma asistanı olan ve Jacques
Rozier’nin Adieu Philippine filminin bölüm bölüm incelenmesinin zorunlu kıldığı izleme ve
çözümleme çalışmasını büyük bir titizlikle gerçekleştiren Bayan Michele Lacoste’a teşekkürü
bir borç bilir.*
* *Yazar son olarak yapıtı yayınlayan bu Koleksiyonun Yöneticisi ve böyle bir derleme
düşüncesini ortaya atan ilk kişi olan Paris-Nanterre Üniversitesi Profesörlerinden Bay Mikel
Dufrenne’e içten teşekkürlerini sunar.Cannes, Ağustos 1967
«« listeye dön