| Efendiler, bir yandan milletvekillerinin seçilmesine çalışırken, bir yandan
da Meclis-i Meb'usan'ın nerede toplanabileceği düşüncesi kafamızı kurcalıyordu.
Hatırlayacaksınız ki, Erzurum'dan Refet Paşa'nın bu konu ile ilgili bir
telgrafına cevap verirken Meclis toplanmalı, fakat İstanbul'da değil, Anadolu'da
demiştim. Çünkü ben, Meclis'in İstanbul'da toplanması kadar mantıksız ve
maksatsız bir davranış tasavvur edemiyordum. Ancak, bu hususta yetkili olanları
ve kamuoyunu bu gerçeğe inandırmadıkça, düşüncemizin gerçekleşmesi mümkün
değildi. İstanbul'da toplanmanın sakıncalarını olduğu gibi gözler önüne
sermek gerekiyordu. Bu maksatla ve millî dâvâyı Rumlara ve yabancılara,
Hristiyanlara karşıymış gibi göstermek için, Ali Kemal ve Mehmet Ali Bey'lerin
gayretleriyle Ermeni Patrikhânesi'nde yapılan toplantılar ve Hürriyet ve
İtilâf Partisi'nin teşebbüsleri üzerine, Harbiye Nâzırı vasıtasıyla, İstanbul
Hükûmeti'nin dikkatini çektik.
13 Ekim 1919 tarihinde, Meclis-i Meb'usan'ın açılışından sonra Müdafaa-i
Hukuk Cemiyeti'nin nasıl bir siyasî durum alması gerektiği görüşünde bulunduğunu,
Cemal Paşa vasıtasıyla hükûmetten öğrenmeye çalışırken, Meclis-i Meb'usan'ın
İstanbul'da toplanmasında ne gibi siyasî bir güvence elde edileceğinin
düşünüldüğünü de sorduk. Aynı tarihte, Meclis-i Meb'usan'ın İstanbul'da
korkusuzca toplanmasını sağlamak için hangi güvenlik ve korunma tedbirlerinin
alınması düşünüldüğünü ve ne yapılmak gerektiğini, İstanbul'da teşkilâtımızın
merkez hey'etinde bulunan ve Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı olan Albay
Şevket Bey'den sorduk.
|