SENARYO YAZARLIĞI VE AKTİF EĞİTİM - (Tam Metin)
Oğuz Adanır
I. Aktif Eğitim Kurultayı, Bildiri, 29 Mayıs 2004, İzmir.
ÖZET
Sanat eğitim ve öğretiminde, özellikle de sinema, tiyatro, bale, televizyon gibi alanlarda kolektif üretim ve yaratım vazgeçilemez bir kuraldır. Çünkü bu sanat dallarına özgü ürünlerin her aşaması kolektif bir şekilde gerçekleştirilmek durumundadır. Kolektif çalışma insanlar arası bilgi alışverişini, özveride bulunma ve karşısındakinin bilgi ve becerisine saygı duyulmasını da zorunlu kılmaktadır. Dolayısıyla bu türden bir üretim ve yaratım sürecine katılan her birey diğerlerinin kişisel anlamda zenginleşmesine ve gelişmesine katkıda bulunma şansına sahiptir. Burada senaryo eğitimini seçmemizin nedeni ilk bakışta kişisel bir çabayı zorunlu kılar gibi görünen bir sürecin, kolektif çalışma ve bilgilenme süreciyle ne kadar yakın ilişkiler içinde bulunduğunu gösterebilmektir. Bu bildiride adı geçen eğitim alanında bireysel başarının nasıl kolektif-interaktif bilgilenme ve ilişki sürecinin bir sonucu olduğunu ve bunun da bilimsel, sanatsal ve insani gelişmeye çok önemli katkılarda bulunabileceğini açıklamaya çalışacağız.
ABSTRACT
Collective production and creativity is an inevitable rule in art education, especially in fields such as cinema, theatre, ballet and television. Because each step of production from these fields have to be done collectively. Collective study makes it compulsory to respect one another's talent and have a self-denial through an interactive transfer of information. That is why somebody who is to attend such kind of a production and creation process, has the chance to contribute in other's self-development. The reason we have chosen the education of scenario writing is to show that there is a connection between the process of collective work and information sharing although at the first step the process seems to require only personal effort. In this paper we explain how the personal effort turns into a conclusion from the relationship of collective and interactive process of being informed and from this point of view, we claim that this makes a great deal of contribution to the scientific, artistic and humanitarian developments.
Giriş
Aktif eğitim sürecinin ülkemizde bir gereksinim olarak ortaya çıkmasının birbirinden önemli en az iki nedeni olduğunu düşünüyorum. Birincisi son yirmi yıldan bu yana ülke çapında yüksek öğrenimin büyük bir nitelik erozyonuna uğraması; ikincisiyse üretilen bilgi miktarındaki inanılmaz artışın öğrenci hatta öğrenim elemanını tek başına bütün bilgilere (en azından işe yarar cinsinden olanına) ulaşmasını olanaksız hale getirmiş olmasıdır. Bu yüzden gerek öğrenci-öğretim elemanı, gerek öğrenci-öğrenci, gerekse öğretim elemanı-öğretim elemanı arasında sürekli bir bilgi alış verişi bir tür zorunluluğa dönüşmüş görünmektedir.
Öte yandan Güzel Sanatlar eğitimi bu alanı tanımayanlar tarafından ilk bakışta aktif eğitim [1] sürecinin dışında kalmış gibi görünebilir. Bu alanda nasıl bir aktif eğitim modeli oluşturulabileceği gibi bir düşünceyle karşılaşılabilir. Bu yüzden uzun yıllar Sinema--Televizyon bölümünde senaryo dersleri de vermiş bir öğretim elemanı olarak hemen dünyanın her yerinde benzer bir şekilde uygulanan bir örnek sunmak istiyorum.
Senaryo Yazarlığı Eğitim ve Öğretimi
Sinema televizyon bölümünde özgün bir senaryo yazımı dersinin nasıl yürütüldüğünü açıklarsak, sanırım başka alanlarda öğretim elemanları ve öğrencilerinin yürüttükleri aktif eğitimle bir karşılaştırma yapma olanağını bulabilirsiniz.
Birinci Aşama
İlk aşama öğrencinin (ham ya da az çok işlenmiş) bir öykü fikrini üretip sınıfa getirmesiyle başlamaktadır. Bu aşamada öğrenci gerçek ya da düşsel yanı ağır basan öyküsünü (bunlar genelde kısa metrajlı film öyküleridir) sınıfa getirir ve anlatır. Bu süreç bütün senaryo yazan öğrenciler için geçerlidir. Öyküler teker teker ele alınır ve sınıfta tartışılmaya başlanır. Bir senaryoda ilk aranan özelliklerden biri öyküdeki mantıksal tutarlılıktır çünkü sağlam bir mantığı olmayan bir öykü çökmeye mahkumdur. Bütün sınıfın katılmasıyla tüm öykülerin sağlam bir mantıksal yapıya sahip olması sağlanmaya çalışılır. Bu mantık tek başına ele alınmaz. Olaylar, kahramanlar ya da karakterlerle birlikte ele alınır çünkü öykünün mantığını belirleyen temel unsurlar bunlardır. Zira kişisiz, mekansız ve olaysız bir öykü düşünebilmek mümkün değildir. Bu süreç her yazara sorulan sorular ve alınan yanıtlar tarafından belirlenir. Öykü yazarı diğerlerinin kendisine yönelttikleri soruları yanıtlayarak öyküsünü savunur.
Bu evrede doğru sorular sormak oldukça önemlidir. Gelişigüzel sorular sorarak da amaçsız denilebilecek öykülerde değişiklik yapabilmek mümkündür. Amaçsız öyküleri ödev olsun diye yapılan öyküler olarak da nitelendirebiliriz Bu yüzden yazarın öyküsünün bir amacı olması gerekmektedir. Amacı olmayan bir öyküyle istediğiniz gibi oynayabilirsiniz. Oysa amacı olan bir öykünün belli bir yerde başlaması ve belli bir yerde bitmesi bir tür zorunluluktur. Bu yüzden bizler amaçlı öykülere ağırlık vermeye çalışıyoruz.. Amaçlı öyküler eğitim açısından oldukça önemlidir çünkü öğrencinin kahramanlarına belli insani nitelikler, amaçlar ve hedefler yüklemesine ve bir insan olarak kendini geliştirmesine katkıda bulunabilir. Ayrıca yazar, amaçlı bir öyküyü savunmak zorundadır. Kahramanlarının neden başka bir şekilde değil de o şekilde davrandıklarını, düşündüklerini ve bu davranış ve düşüncelerin sahip olduğu ahlaki boyutları göstermek, açıklamak zorundadır. Bir başka deyişle amaçlı öykülere dışarıdan istediğiniz gibi müdahale edemezsiniz. Amaçlı bir öykünün ancak boşluklarını, eksiklerini düzeltebilir ve yön verebilirsiniz oysa amaçsız bir öyküyü baştan sona istediğiniz gibi değiştirebilirsiniz ki, böyle bir interaktif sürecin öğrenciye çok büyük bir yarar sağlayabileceği söylenemez. Çünkü aktif eğitimin temel amaçlarından biri öğrenmeyi öğretmektir.
Bu süreç mesleki açıdan senaryo yazım tekniğine uygun bir şekilde gerçekleştirilmek durumundadır. Bir senaryo yazarlığı öğrencisi bu teknik sayesinde aynı zamanda sinema-televizyon alanında nasıl bir iş bölümü yapılması gerektiğini de öğrenmektedir. Senaryosunu yönetmenin alanına müdahale etmeyecek bir şekilde yazması gerektiğini uygulamalı bir şekilde öğrenmektedir. Çünkü sınıfta tartışılan öykülerin belli bir noktadan sonra yazıya dökülerek somutlaşması gerekmektedir.
İkinci Aşama
Ancak yazım aşaması bununla sınırlı değildir çünkü sanat alanındaki en önemli süreçlerden biri yaratıcılıkla ilgili olandır. Yaratıcı olmayan bir insana yaratıcılığı öğretebilmek mümkün değildir ancak bu hiçbir şey yapılamaz anlamına gelmemektedir. Öğretim elemanı bütün yazım süreci içinde aktif bir rol oynamak zorundadır. Bu nasıl bir roldür? Örneğin tartışmalar sırasında öykü yazarına gereksiz ve gelişigüzel sorular sorulmasını engelleyecek (bu anlamsız bir zaman ve enerji kaybını engeller) ve entelektüel çabayı ön plana çıkaracak bir yöntem uygulamak durumundadır. Zihinlerin öykü üzerinde yoğunlaşmasını sağlamak için çaba harcamak zorundadır. Bunun için gerektiğinde tartışmaya müdahale ederek yönünü daha üretken düşüncelerin üretilebileceği bir tarafa doğru çekmek durumundadır. Öğrencilerin belli bir noktada takılıp kaldıkları ve artık sorulacak bir soru bulamadıkları anda devreye girerek soru bulamadıkları konuda sorulabilecek daha pek çok soru olduğunu göstermelidir. Bu öğrencideki rekabet duygusunun ön plana çıkmasına yol açabilir. Öte yandan öğretim elemanı öğrencilerin merakını uyandıracak sorular sorarak onlardaki araştırmacılık duygusunun gelişmesine de katkıda bulunabilir. Ders sırasında hiçbir öğrencinin aklından geçmeyen türden doğru sorular sorarak onları daha yaratıcı olmaya itebilir. Merakla-yaratıcılık arasında belli bir bağ kurabilen tüm öğretim elemanları bu noktadan hareket edip, sorduğu sorularla öğrencinin daha yaratıcı olmasına katkıda bulunabilir.
Yaratıcı bir öğrenci özgün bir senaryo yazmak durumundadır ancak her özgün senaryo bir yaratıcı eylemim ürünü değildir. Bu noktada öğretim elemanı daha da önemli bir role sahip olmaktadır. Çünkü öğrenciye yazmış olduğu öykünün daha önceki yıllarda o bölümde ya da benzer okullarda okumuş pek çok öğrenci tarafından gerçekleştirildiğini söyleyerek onu yönlendirebilir. Öyküsünün kendisinden önce başkaları tarafından yazılmış olduğunu gören öğrenci için özgün olabilmek için iki yol vardır: ya öğretim elemanının söylediği tüm senaryoları okuyup, filmleri izlemek ve bütün onlarda bulunmayan özellik ve niteliklere sahip yeni bir öykü yazmayı becermek ya da bir başka konu seçmek. Ancak bir başka konu seçimi öğrenciyi otomatik olarak daha verimli ve daha yaratıcı kılmaz. Çünkü seçeceği o yeni konu da, daha önce pek çok kez, onun düşündüğü şekilde işlenmiş olabilir. Bu noktada öğrencinin, yaratıcılığın en önemli kaynaklarından birinin araştırma ve bilgi birikimi olduğunu anlamasına yardımcı olmak gerekmektedir.
Öğretim elemanı öğrencisinin yaratıcılığını güdümleyebilmek için onu tanımak yani onunla ilgili kişisel bilgilere sahip olmak durumundadır. Örneğin, onu en çok ilgilendiren konu, yazar, öykü, roman, film ve benzeri şeylerden haberdar olmak durumundadır ki tüm sanatlar için bu yakın ilişki bir tür zorunluluktur. Öğrenciyi daha yaratıcı olabileceği şekilde yönlendirebilmek öğretim elemanının görevidir. Zira öğrencinin başarısı öğretim elemanının başarısıdır.[2] Sanat alanında birebir insan ilişkisi bir zorunluluktur ancak günümüzde her sanat dalının bu zorunluluğu mevcut koşullar nedeniyle, olması gerektiği gibi yaşama geçirebildiği iddia edilemez. Güzel sanatlar eğitim ve öğretiminin pahalı olmasının bir nedeni de budur çünkü az sayıda öğrenciye üst düzeyde ve nitelikli bir eğitim vermek gerekmektedir. Az sayıda öğrenci olma zorunluluğu kişileri iyi tanımak için ayrılması gereken zaman açısından önemlidir. Çünkü ders saatleri içinde çok sayıda öğrenciyi yakından tanıyabilmek mümkün değildir. Az sayıda öğrenci olduğu zaman bile insanların birbirlerini tanıyabilmeleri için sürekli olarak aynı ortamı paylaşmaları ve düşünce alışverişinde bulunmaları gerekmektedir. Eğer öğrencinizi iyice tanıyamazsanız ona yardımcı olabilmeniz mümkün değildir. Onu tanıyabilmenin en önemli yöntemlerinden biri ders saatlerinde mesleki pratik yaptırmak ve mesleğin çeşitli yönlerinden söz etmesini, kendi görüşlerini dile getirmesini sağlamaktır. Öğrencinin yönlendirilmesi kurum açısından ancak belli hedef ve amaçlar doğrultusunda gerçekleştirilebilir. Bizim için en önemli amaç/hedefler şunlardır:
* Öğrencinin kendi başına karar verme/kendine güvenme ve sorumluluk duygusunu geliştirmek
* Merak etmesini ve şaşırmasını sağlayabilmek
* Öğrenmeyi öğrenmesine aracılık etmek
* Yaratıcılık yeteneğini geliştirmesine,
* Dışa ve topluma açık bir insan olmasına katkıda bulunmak
* Ahlak duygularının gelişmesine yardımcı olmak.
Sonuçlar
Yukarıda açıklamasını yapmış olduğumuz senaryo yazarlığı eğitim ve öğretimiyle ilgili sürecin, bu amaç/hedefleri gerçekleştirebilmek için nasıl bir yöntemden yararlandığı konusunda belli ip uçları vermiş olduğunu umuyoruz. Bu amaç/hedeflerin bir sınıf bünyesinde tam olarak gerçekleştirilmesi pek kolay değildir. Öğrencilerin bilgi birikimleri, yetenek ve kapasiteleri, bu işi yapma konusundaki arzu ve isteklilikleri sınıfın (kolektif) başarısında önemli bir yere sahiptir. Öğretim elemanı bu noktada çok dikkatli davranmak ve öğrencileri heveslendirip, olumlu bir rekabet ortamı yaratmakla yükümlüdür. Bireysel başarının kolektif çabanın ürünü olabileceğini anlayan bir insanın bu yöntemi benimsemesi daha ilerideki mesleki yaşamında çok daha başarılı işler yapmasına katkıda bulunacaktır.
Senaryo yazarlığı eğitim ve öğretimine özgü görünen bu yöntemin çeşitli değişkenleriyle hemen bütün sanat dallarında karşılaşabilmek mümkündür. Her sanat dalının kendine özgü yapısı ve özelliklerinin yöntem konusunda belirleyici olduğu söylenebilir.
NOTLAR :
1. Aktif eğitim temelde öğrenciye karar verme ve eyleme geçme konusunda öncelik tanıyan bir pedagojik yöntemdir. Bu yöntemin eğitimciyi tamamen dışladığı ve interaktif bir süreci reddettiğini söyleyebilmek mümkün değildir.
2. Burada üzülerek ifade etmem gereken bir şey varsa o da son yıllarda oldukça kalabalık sınıflar nedeniyle burada dile getirilen eğitim sürecini yaşama birebir geçirmekte zorlandığımız gerçeğidir. Oysa senaryo yazarlığı dalını ilk açtığımız yıllarda çok daha nitelikli bir eğitim verebilmek mümkündü çünkü o yıllarda kendi öğrencimizi kendimiz seçme olanağına sahiptik. Minimum düzeyde bile olsa seçtiğimiz öğrencinin yaratıcılığını test etme olanağına sahiptik. Oysa bugün bu olanaktan yoksunuz.Sahip olduğumuz mevcut koşullarda senaryo yazarlığı alanında en çok on kişilik sınıfların uygun olacağını düşünüyorum.
«« listeye dön