İLKEL TOPLUMDAN GÜNÜMÜZE OSMANLILAR VE AVRUPALILAR - ZİHNİYET VE TARİH İLİŞKİSİ ÜZERİNE BİR DENEME

I. Basım, Doğu Batı yayınları, Ankara, Ekim 2013.



İLKEL TOPLUMDAN KAPİTALİZME OSMANLILAR VE AVRUPALILAR

Zihniyet ve Tarih İlişkisi Üzerine Bir Deneme




Neler yaşanacağını bilemeyeceğimiz bir gelecek konusunda düşünce üretmek bir işe yaramayacaktır, çünkü o gelecek bizim aklımızın almayacağı nedenlere boyun eğecektir. Gelecek, yanıtı verilemeyecek ne kadar soru varsa o kadar da umutla yüklü olacaktır…Umut bugüne kadar hayatta kalmayı başarabilmiş tek ilahi güç olup ancak son insanın ölmesiyle birlikte ortadan kalkabilecektir. Bütün keşiflerin ölümsüz esinleticisi umuttur…

Öyleyse tıpkı günümüz insanlığının tarihöncesinin ilkel insanlığından farklı olması gibi, gelecekte günümüzdekinden çok farklı bir insanlıkla karşılaşılacağını söyleyebiliriz


Gustave LE BON, Bases scientifiques d’une philosophie de l’histoire




ÖNSÖZ


* İLKEL TOPLUMDAN GÜNÜMÜZE ZİHNİYET EVRİMİ KONUSUNDA

* İLKEL İNSANLAR VE BİR İLKEL ZİHNİYET TANIMI


* EVRENSEL “ARMAĞAN” TOPLUMUNDAN GÜNÜMÜZ TOPLUMUNA  

  ZİHİNSEL/KÜLTÜREL DÖNÜŞÜM ÖRNEKLERİ


1. İLKEL TOPLUMLARDA TANRILAR, ATALAR VE İNSANLAR ARASINDA İNANÇ  

   İLİŞKİLERİ

2. OSMANLI TOPLUMUNDA MÜSLÜMANLA TANRI ARASINDAKİ İNANÇ  

   İLİŞKİLERİ                   

3. İLKEL TOPLUM VE OSMANLI TOPLUMUNDA ‘MÜLKİYET’ ANLAYIŞI

4. İLKEL VE OSMANLI TOPLUMLARINDA ŞEFLER-TANRILAR-ATALAR VE   

   TOPLUM ARASINDAKİ İLİŞKİLER.

SONUÇ: ATALAR, TANRI, İNANÇ, MÜLKİYET, TANRISAL GÜÇLER HAKKINDA BİR  

   İLK YORUM


   İLKEL TOPLUMDAN GÜNÜMÜZE YABANCIYA BAKIŞ


*  İLKEL TOPLUMDAN KAPİTALİZME AVRUPALILAR VE OSMANLILAR

 

1.  İLKEL TOPLUMLAR…

2.  AVRUPALILAR…

    KAPİTALİZM ÖNCESİ ZİHNİYET

   İLK DÖNEM KAPİTALİST ZİHNİYET

   SON DÖNEM KAPİTALİST ZİHNİYET YA DA MODERN EKONOMİ İNSANI

3.  OSMANLILAR…

   ÖZGÜN BİR SÜREÇ

   SABRİ ÜLGENER’E GÖRE OSMANLININ EKONOMİK AHLAK ANLAYIŞI VE ZİHNİYETİ

* OSMANLI TOPLUMUNDA BİR SİMÜLASYON EVRENİNİN VARLIĞINDAN SÖZ EDİLEBİLİR

   Mİ?


* OSMANLI TOPLUMUNDA BATIL İNANÇLAR, TALİH,  KADER VE ‘ZİHİNSEL DURAĞANLIK’


* GENEL BİR DEĞERLENDİRME


EKLER:


* OSMANLI DÖNEMİ VE ÖNCESİNDE DOĞU AVRUPA, BALKANLAR VE ANADOLU’YLA   

   İLGİLİ BAZI GÖZLEM VE TESPİTLER

* OSMANLI EGEMENLİĞİ ALTINDAKİ COĞRAFYADA ARMAĞAN KÜLTÜRÜ  

   İZLERİ

* YENİ BİR OSMANLI TARİHİ YORUMUNDAN YENİ BİR 'EVRENSEL TARİH'  YORUMUNA

* ANTROPOLOJİ VE TARİH: OSMANLI TARİHİNİN SOSYAL ANTROPOLOJİ PERSPEKTİVİNDE

  GÖZDEN GEÇİRİLME ZORUNLULUĞU ÜZERİNE

* YAKIN-UZAK COĞRAFYALARA AİT TOPLUMLARLA ANADOLU KÜLTÜRÜ/ZİHNİYETİ  

   ARASINDA BENZERLİKLER


  KAYNAKÇA




ÖNSÖZ

Bugün artık “ilkel insanlara özgü” bir zihniyet
düşüncesini desteklemiyorum. Onların zihinsel
yapısında bulunan pek çok şeyle bizimkinde de
karşılaşıyoruz. Aynı şekilde bizim zihinsel yapımızda
mevcut olan (genel koşullarla doğru orantılı bir şekilde
değişkenlik gösteren inançlar, kurumlar, sosyal sınıflar,
vs) pek çok şeyle de ilkel insanların zihinsel yapısında
karşılaşıyoruz ( s.116).
…1910 yılında doğru olduğunu sandığım bir düşünceyi
şimdi düzeltelim: iki ayrı özelliği(mistik ve mantık öncesi)
aracılığıyla diğerinden ayrılabilen bir ilkel zihniyet yoktur.
İlkel toplumlardaki belirginliği nedeniyle bizimkinden
daha kolay bir şekilde gözlemlenebilen mistik bir zihniyetle
her insanda karşılaşabiliriz.(s.94)

Lucien Lévy-Bruhl, Carnets, (1938-1939)





Lévy-Bruhl, ilkel toplumlar konusundaki bu sözleri yaklaşık otuz yıllık bir birikimden sonra söylemiştir. Bu sözler bizim çalışmamız açısından da çok önemlidir zira Osmanlının başlangıcından günümüz Türkiye’sine giden bir zihniyet ve kültür incelemesi boyunca bize yol gösterecektir.


Zihniyet/kültür incelemeleri, araştırmalarının tarihten bağımsız bir şekilde yapılamayacağı daha önce bu konuda çalışmış pek çok bilim, düşünce insanı tarafından

tekrar tekrar dile getirilmiştir. Buna karşın zihniyet/kültür araştırmalarının yepyeni bir tarih anlayışına hizmet edebileceğini söyleyenlerin sayısı yok denilecek kadar azdır. M. Mauss bu konudaki nadir isimlerden biri olup, etnograflara, dünya toplumlarını araştırma konusunda sunduğu Etnografinin El Kitabı (!926,1947) evrensel ortak paydaların somut bir şekilde ortaya çıkarılmasına büyük ölçüde katkıda bulunan bir çalışmadır. Burada yöntem özetle dünyanın neresine gidilirse gidilsin istisnasız bütün toplumlarda karşılaşılan ortak paydaların betimlemelerini, tanımlamalarını yapmak şeklindedir. Mauss'un madde madde sıraladığı araştırılması gereken ortak paydaları biz ana başlıklar olarak sunalım: Toplumsal morfoloji (konut, dil); Teknoloji [bedenin kullanımıyla ilgili teknikler, genelin kullanımına açık teknikler, mekanik teknikler, ateş tekniği, genelin kullanımına açık özel teknikler (çanak, çömlek, vs), tüketim teknikleri (yemek, mutfak, vs) ele geçirme teknikleri (av, toplama, vs) üretim teknikleri (hayvancılık, tarım), koruma ve konfor teknikleri (giyim, eşya, taşımacılık, vs)]; Estetik (oyunlar, sanatlar); Ekonomik olgular (üretim, dağıtım, tüketim, para); Hukuki olgular [toplumsal ve politik örgütlenme, (birincil örgütlenme biçimleri yani şeflik, monarşi, vs; ikincil örgütlenme biçimleri yani erkekler topluluğu, gizli örgütlenmeler, kastlar ve sınıflar, vs); ev örgütlenmesi; mülkiyet; çeşitli hukuki uygulamalar]; Ahlaki olgular; Dini olgular.

       Dünyada hiçbir toplum bu yöntemin dışında kalamamaktadır ( günümüze doğru geldikçe bu yöntemin daha da geliştirildiği söylenmektedir). Her toplum kendisine sorulan sorulara belli yanıtlar, belli açıklamalar getirmektedir. Kimse bu evrensel ortak paydaların dışında değildir. Burada bir fark aramaya çalışanlar neden böyle bir farklılık arama gereksinimi duymakta, eğer bulabiliyorlarsa bu farkı nerede bulmakta ve nasıl ifade etmektedirler?

         Bir kültür bir başka kültürden hangi açılardan farklı olabilir? Her toplum kendi olanaklarına göre barınma sorununu çözmüşse, her toplumun bir ya da birden çok dili varsa, her toplum kendi üretimi ya da borç aldığı ve kendine uygun hale getirdiği çeşitli tekniklere ve bir teknolojiye sahipse, her toplumda bir estetik duygusu varsa, her toplumda ekonomik denilebilen türden olgularla karşılaşılıyorsa, her toplum bir hukuk anlayışı, bir inanç ve bir ahlak sistemine sahipse fark nerededir?#

Bu soruyu yüzeysel bir şekilde algılayanlar doğal olarak yüzeysel yanıtlar vereceklerdir. Oysa Mauss’un burada önerdiği yöntemi istisnasız bütün toplumlar “Armağan kültürü” perspektifinden yola çıkarak uygulamaya çalıştıkları takdirde bugüne kadar ortaya konulmuş olanlardan çok daha net ve somut bir dünya tarihinin oluşturulabilmesi mümkün olabilir. Zira burada asıl sorun Mauss’un sıraladığı olgu, inanç, davranış ve düşüncelerin herhangi bir şekilde ortaya konulması değil insanlığa ait bir ortak payda gibi görünen “Armağan kültürü/zihniyeti” doğrultusunda, kısaca “Armağan kuramının” sunduğu perspektif doğrultusunda derlenmesi, değerlendirilmesi ve çözümlenmesidir.

Bir tarihçinin birikim ve deneyimine sahip olmamakla birlikte# bu çalışma boyunca üzerinde durmak zorunda kalacağımız konulardan biri de bu olacaktır. Çünkü biz antropoloji, etnoloji, sosyoloji, vs disiplinlerden derinlemesine esinlenip, yararlanarak yepyeni bir tarih kuramının öne sürülebileceğini çok somut bir şekilde görebiliyor ve bu konuda ülkemiz tarihçilerinin tuzunun bulunmamasının Türkiye tarihçiliği açısından önemli bir kayıp olacağını düşünüyoruz.


Bir zihniyet/kültür araştırmasının böyle bir sonuca yol açması mümkün müdür? Max Weber, Werner Sombart, Sabri Ülgener, vs gibi isimlerin metinleriyle ilgilenenler belki daha bir kolaylıkla bunun mümkün olabileceğine inanabilirler. Üstelik yalnızca Türkiye tarihçiliğinin değil dünya tarihçiliğinin, gerçek ve doğru bir tarih yazımıyla doğrudan ilintili olan kuramsal yaratıcılık konusunda büyük sorunlarla karşı karşıya olduğu bir sırada başka alanlardan gelen yaratıcı seslere kulak vermesinin herkese yararı dokunabilir. Biz burada yeni bir tarih yazmaya çalışmaktan çok yeni bir tarih yazımında eski toplumları belirleyen temel unsurlar sayılabilecek zihniyet/kültür olgusuna dikkat çekmenin# yanı sıra (Osmanlının da zihinsel/kültürel kökenlerini tespit etme açısından bu hayati bir öneme sahiptir. Ekler bölümündeki üç makale okuyucuya bu konuda bir fikir verebilir.) Osmanlı ve Cumhuriyet döneminde ulusal bir Burjuvazi oluşturulamamasının ve Modern bir Kapitalizm anlayışının1950’lerden sonra ortaya çıkış nedenleri gibi önemli soruların da yanıtlarını arayacağız. Kısaca burada gelecekte yepyeni bir perspektiften yazılacak Osmanlı ve dolayısıyla Dünya tarihi konusunda öngörüde bulunmak, bir takım ipuçları sunmak ve uygulama konusunda fikir vermekten başka bir şey yapmayacağız. Zaten istesek de yapamayız, zira bizim sözünü ettiğimiz tarih neredeyse bir sosyal ve insan bilimciler ordusunun katılımını zorunlu kılmaktadır. Başka bir deyişle Armağan kültür/zihniyetinin ilk örneklerine rastlanan toplumlar hatta yeterli kaynak olduğu takdirde daha da öncesine kadar giderek Mauss’un yöntemini madde madde uygulamak ve adı geçen kuram çerçevesinde örneğin yüzyıldan yüzyıla varsa (özellikle toplumsal, politik, ekonomik, kültürel, vs) değişim ve gelişmeleri tespit etmek dolayısıyla başlangıçtan günümüze doğru uzanan bir silsile izlemek gerekmektedir. Böylesine devasa bir çalışma sürecine antropolog, etnolog, sosyolog, arkeolog, dilbilim uzmanları, filologlar, tarihçiler ya da hukuk, kültür, iktisat, din, sanat tarihçileri ve estetik uzmanları, felsefecilerin, vs katılması kaçınılmaz görünmektedir. Ancak bu şekilde yazılacak ulusal tarihlerden sonra evrensel bir insanlık tarihi yazımı aşamasına geçebilmek mümkün olacaktır yoksa daha önce değil. Daha önce de tekrar tekrar söylediğimiz gibi bizim yaptığımız çalışmalar bu konuda fikir verici olmaktan öteye gidemez.


                                                                       İzmir, Ocak- Mayıs 2007/Ağustos 2010



«« listeye dön