İLKEL TOPLUMDAN MELODRAMLAR EVRENİNE

  Hayalperest Yayınevi Ekim 2012, İstanbul.

İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ

- İLKEL İNSANLARDA MİSTİK DENEYİM, ALGILAMA VE GERÇEKLİK DUYGUSU

- FİLMSEL İMGE

- İLKEL TOPLUMLARDA TALİH/TALİHSİZLİK VE BÜYÜ İLİŞKİLERİ ÜZERİNE

- MELODRAMLARIN KİMİ ÖZELLİKLERİ VE SEYİRCİYLE OLAN İLİŞKİLERİ

ÜZERİNE

- SONUÇ

ÖNSÖZ

Çocukluğumun ilk yıllarında annem, yakınlarım ve komşularla kadın
matinelerinde görmüş olduğum ilk melodram filmlerinden görüntü olarak
belleğimde kalan hiçbir şey yok. Bunların melodram olduklarından eminim
çünkü o filmlerden bu güne belleğimde kalmış olan tek iz salonlardan
yükselen hıçkırık ve ağlama sesleridir.

Daha sonraki yıllarda da birçok melodram görmüş olmama karşın bu türün
başarısı konusunda okumuş olduğum açıklamaların hiçbirini doyurucu
bulmamıştım. Sosyolojik, psikolojik, psikanalitik, estetik, tarihsel, vs
açıklamalar melodramların bu başarısı konusunda beni bir türlü tatmin
edememiştir. Özellikle gençlik yıllarımda insanların neden bu filmlere
gidip salya, sümük ağladıklarını bir türlü anlayamamışımdır. Lise
yıllarında arkadaşlarımla birlikte yaz aylarında nadiren izlediğimiz
yerli melodramları kara mizah filmlere dönüştürerek nereye kadar
tahammül edeceğimizi sınamaya çalışır ancak bu işten çabucak sıkılır ve
filmi bırakıp sohbete dalardık. Ancak bu filmlerde insanları neyin
çektiği sorusu her zaman kafamın bir köşesinde varlığını sürdürdü. Son
yirmi yıldan bu yana antropolojiyle giderek yoğunlaşan bağlar kurmak
kafamda yeni perspektifler oluşmasına neden oldu. Özellikle son yıllarda
yukarıda sözünü etmiş olduğum disiplinlerin melodramlar konusunda
doyurucu bilgiler sunamamalarının nedenini onlara yalnızca modern
topluma özgü bir perspektiften yaklaşmış olmalarına bağladım. Özellikle
modern toplumlarla modern olmayan [1]toplumlar karşılaştırmasına
geçtiğimde modern olmayan toplumların filmlerinin modern toplumlara özgü
yöntemlerle açıklanamayacağını kavramıştım. Ancak başka konularla
ilgilendiğimden bunu tespit etmiş olmakla yetindim. Ayrıca bu konuda
başka çalışma arkadaşlarım çok kapsamlı ve nitelikli çalışmalar yapmaya
başlamışlardı.

2006 yılı içinde Lucien Lévy-Bruhl'un Carnets (1938-1939) başlıklı
metninde karşılaştığım bazı açıklamalar beni yeniden sinema ve özellikle
de melodramların başarısının sırrını çözme düşüncesine itti. İlkel
toplumlara özgü sosyolojik ve antropolojik (özellikle zihniyetle ilgili
olanlar) açıklamalar sanki melodramların kökeninde bulunan bazı
ipuçlarını sunmaktaydılar. Bu ipuçlarının biraz kurcalanması öykülü
sinema tarihine ait en önemli türün sırlarının çözülmesine katkıda
bulunabilecek gibi görünüyordu. Üstelik melodram yalnızca Hollywood
sinemasına değil başta Hindistan olmak üzere Mısır, Türkiye, Brezilya
dahil bütün Latin Amerika ülkeleri, kısaca hemen öykülü film, dizi
üreten bütün ülkelere özgü evrensel bir türdür. Ancak modern toplumlara
özgü melodramlarla modern olmayan toplumlara özgü melodramların hem
ortak hem de birbirinden çok değişik (anlatısal, dramatik, estetik, vs)
özelliklere sahip oldukları söylenebilir.

Bu çalışmanın amacı anlatım, öykü, konu, oyunculuk, vs gibi unsurlardan çok evrensel
düzeyde seyircinin neden bu tür filmlerle ilgilendiği sorusundan yola çıkarak
tarihsel-sosyolojik düzeyde ilkel toplumlara kadar inmek ve oradan yeniden günümüze
doğru gelmektir.

İzmir, Nisan
2007

--------------------------------------------------------------------------------

[1] Burada modern olmayan toplumlar deyimiyle modern toplumlarla ilkel toplumlar
arasında ara konumda bulunan toplumlar ifade edilmeye çalışılmaktadır.

 

 

 

«« listeye dön