İŞİTSEL VE GÖRSEL ANLAM ÜRETİMİ
+ 1 Kitap, İstanbul 2007; 3. Basım, Hayalperest, İstanbul, Ekim, 2012.
İÇİNDEKİLER
Önsöz I 1986
Önsöz II 2006
BİRİNCİ BÖLÜM : Üretilmiş Üstüne Üretmek
- Toplumsal Gelişme ve Sinema
- Şimdiki Zaman Kavramı ve Sinema
- Popüler Sinema, Arabesk Film ve Bir Çözümleme
İKİNCİ BÖLÜM : Düşüncenin Kaydedilmesi, Çözülmesi, Aktarılması
- Jean MİTRY ile Sinema Üstüne Bir Söyleşi
- Christian Metz ile Sinema Göstergebilimi Üstüne Bir Söyleşi
- Julia KRISTEVA ile Semiyoloji (Göstergebilim) Üstüne Bir Söyleşi
- Herbert Schiller ile "Haberin Serbest Dolaşımı/Dolanımı" Üstüne Bir Söyleşi
ÖNSÖZ I
Yaşamanın umut etmek olduğuna inananlar kendi yaşamları ve çevrelerine anlam veren,
onda anlam bulan insanlardır. Dünya Kültürler Tarihi insanların yaşamlarına anlam
verme çabalarını anlatan bir tarihtir. Carlos Castaneda'nın kızıl derili otodidakt
filozofu Don Juan : "Kültür, insanın (bir otomobilin süratini kontrol etme
anlamında) kontrol etme sanatıdır" demektedir. Anlamsız bir yaşama yaşam diyebilmek
mümkün değildir. Böyle bir yaşam ancak bir otomatın yaşamı olabilir.
Oysa insanın en önemli özelliklerinden biri acı çekmektir. Acı çeken insan düşünen
ve y aratıcı olabilen bir insandır. Ancak yaratma ve acı çekme arasındaki ilişki
böyle bir neden sonuç ilişkisine indirgenemez. Her acı çeken insan yaratıcı
değildir. Tam tersine yok edici olabilir. Yaratıcı insan acıyla yaşam sevincini
birleştiren ve dengeleyen kişidir.Yaşam sevincinin hissedilmediği bir yaratma tam
bir yaratma ya da anlam verme sayılmaz.
Yabancılaşmanın giderek anlam kazanmaya başladığı ya da inançlarından,
prensiplerinden, sevgilerinden ve yaşam sevincinden ödün veren toplumlar gerçek
anlamda yaratıcı olamazlar. Olsa olsa taklitçi olabilirler. Anlam verebilmek
düşünce, davranış ve dışavurum özgürlüğüyle mümkündür. Özgürlükleri kısıtlayan bir
tüplüm aynı zamanda onları farkına varmadan başka biçimlere sokarak dönüştüren bir
toplumdur. Yoksa onları bütünüyle yok etmiş bir toplum değil . Düşünce ve dışa vurum
özgürlüğündeki gelişmeleri izleyebilmek için sürekli olarak dönüşen iletim sistem ve
kodlarında yapılan değişiklikleriİzlemek yeterlidir. Vaaz yerine kitap, söz yerine yazı, söylev yerine film gibi,
Bu derlemenin çıkış noktası işitsel ve görsel anlam üretimi ve estetiğidir. Bir
olay, bir olgunun işit-görsel olması, olabilmesi, öyle algılanması ve anlaşılması
için bir işit-görsel okuma (çözme) sistemine sahip olması gerekir. Yalnızca işitsel
ya da yalnızca görsel bir okuma sistemi işit-görsel olanı okuyabilmek için yeterli
değildir. İşit-görsel hem işitsel, hem görsel hem de onlardan başka bir şeydir.
İşit-gürsel yeni bir çağı haber veren bir üretme ve okuma sistemidir. Oysa
işit-görsel okuma, algılama ve aktarma sistemi şu okunan sözcükler ve tümceler kadar
kolay bir şekilde oluşmamıştır. Bu iş için yüzyıllar gerekmiştir. Günümüzdeki
biçimiyle Batı'ya- ait olan bu işit-görsel anlatım: ve okuma (bir başka deyişle
kodlama. ve çözme) kodları evrensel boyutlarda işit-görsel anlam üretimine egemen
olan kodlardır.Bu kodlar nasıl oluşmuştur? Günümüze hangi aşamalardan geçerek
gelmiştir. Bugünkü durumları nedir ve daha bir dizi soru henüz
güncelliğini yitirmemiştir.
Bildirimiz kadarıyla Hıristiyanlık aleminin Kutsal kitabı İncil:"Başlangıçta Söz
vardı" demektedir. Çünkü söz insanı öfkelendirebildiği, kızdırabildiği,
hiddetlendirebildiği ölçüde sakinleştirmekte, dinlendirmekte ve huzur
verebilmektedir. Eski Ahit'le Yeni Ahit.'i birleştiren İncil, bildiğimiz kadarıyla
aynı zamanda "Söze" "Görüntü" katmayı ve insandaki düşleme (hayal) gücünü sistematik
bir şekilde harekete geçirmeye başlayan ilk Dini kitap olma özelliğine sahiptir.
Özellikle Ortaçağ sonlarına doğru Kilise yönetiminin en güçlü olduğu dönemde
başlayan Kilise içi süslemeler,vitraylar, resimler ve oluşturdukları dini
kompozisyonlar bu çağlarda yaşayan Hıristiyan halklar için somut Cennet, Cehennem,
İsa, Meryem ve Aziz görüntülerini belleklerine ve bilinçaltlarına yerleştirme
olanağını sağlamış ve böylelikle yüzyıllar boyunca bu (anlamdaki) işit-görsellik
Kilise, Kral, Aristokrasi ve Burjuvazi için önemli bir politik araç olma özelliğini
taşımıştır. İncil'e özgü Söze, Söyleve uygun bir şekilde üretilen, ürettirilen
yeniden-canlandırmalar(représentations) böylelikle daha başlangıçta "işit-görsel"
bir uyumluluğa sahip olmuştur.Daha sonraları gelen Krallar, Feodal beyler ve
Burjuvalar aynı işit-görsel geleneği sürdürerek politik bir söylev oluştururken
yalnızca biçimler düzeyinde (hem sözlü, hem. görsel) kalan, değişikliklere müsaade
etmişlerdir. Çünkü politik gücü ya da iktidarı elinde tutan bu kesimin içerik
değişikliğine karşı gelmesi kadar doğal bir şey olamazdı. Ancak halk ya da halklar
karşıt popüler okuma yöntemleri geliştirmeyi başarmışlardır. XIX. yüzyılda bugün
gelişmiş olarak bildiğimiz ülkelerde okur yazar insan oranı % 70~80'ne çıkmıştır.
Öte yandan karşıt görüşleri içeren ve resmi okuma biçimlerine paralel denilebilecek
bir şekilce yeni okuma biçimleriyle karşılaşılmıştır [1]. Belli bir süre sonra
gücünü yitiren dinsel-politik söylev ve ona bağlı olarak üretilen görüntüler ise
işlevlerini yavaş yavaş yitirmişlerdir. Burjuva devrimiyle birlikte din-ötesi
politik söylev giderek dinsel (ideolojik) söylevin yerini alırken on dokuzuncu
yüzyılın başlarında ortaya çıkan günlük siyasi gazetenin popülerleşmesi Kiliseye
özgü "somut söylevin" (günlük ayinin) yerine geçmiş ve birey her gün yüzünü bile
görmediği kişiler tarafından yazılmış ve bir yerde gaipten gelen sesler ya da
"vahiy" niteliğini taşıyan günlük gazete haberlerini okur ve dinler olmuştur. Soyut
politik söylevlerin imdadına yetişen fotoğraf artık burjuvazinin günlük söylevini
oluşturan gazetede yerini almaya bağlamıştır.--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bak. Michel de CERTEAU, Lectures au Pluriel
* Ders notları olarak ilk kez 1986 yılında (İzmir) basılmıştır.
«« listeye dön