SİMÜLASYON KURAMI ÜZERİNE NOTLAR VE SÖYLEŞİLER
Yeniden düzenlenmiş,
özgün yeni metinlerle zenginleştirilmiş baskı
Oğuz ADANIR
Hayalet Kitap, İstanbul 2008
İÇİNDEKİLER
. KENDİ AĞZINDAN BAUDRİLLARD
. ÖNSÖZ I-II-III
. SİMÜLASYON ve SİMÜLASYON EVRENİ (1996)
. JEAN BAUDRILLARD'IN "SİMÜLASYON KURAMI"
ÜZERİNE NOTLAR (1998)
. BAUDRILLARD POSTMODERN BİR DÜŞÜNÜR DEĞİLDİR!(1999)
. SİMÜLASYON KURAMI VE SİNEMA (1999)
. SİMÜLASYON EVRENİNDE YALAN HABER YOKTUR! (2003)
. SONSÖZ (2004)
. HANGİ EVRENDE SİMÜLAKRLAR GERÇEĞİN YERİNİ ALAMADILAR (2005)
. MODERNLEŞME DÜŞÜNCESİ VE GERÇEKLİK ARASINDAKİ BAĞIN ÇÖZÜLMESİ
(2006)
. MARX VE BAUDRİLLARD (2006)
* * *
. JEAN BAUDRILLARD'LA SÖYLEŞİ –I-(1982)
. JEAN BAUDRILLARD'LA SÖYLEŞİ –II-(1982)
. SİMÜLASYON, TARİH VE İSLAMİYET ÜSTÜNE SÖYLEŞİ (1999)
ÖNSÖZ III
Daha önce iki kez değişik bir başlıkla yayınlanmış bu metnin başlığından Baudrillard’ı kaldırıp, gerisini bıraktık. Fransız düşünür, Türkiye’de artık yeterince tanınan bir isim. Ancak düşüncelerinin yeterince bilindiğinden ne yazık ki o kadar emin değiliz. Yine de belli gelişmeler olduğunu umarak bir önceki metinden birçok yazıyı, özellikle de çevirisini yapmış olduğumuz metinlere yazmış olduğumuz önsözleri kaldırdık. Bunların yerine düşünürün düşüncesini biraz daha aydınlatmaya yönelik açıklayıcı metinlerin yanı sıra bir de eleştirel bir çözümleme koyduk (2005). Bu makale de Baudrillard’ın simülasyon kuramına özgü temel kavramlarından birinin evrenselliği konusundaki kuşkularımızı dile getirdik. Yazıları ve söyleşileri kendi içlerinde kronolojik bir şekilde sıraladık. Son Söz başlıklı yazı çalışmanın daha önceki halinde son metindi. O yüzden tarihsel sıralamayı değiştirmedik.
Baudrillard’ın düşünceleri Türkiye’de henüz ciddi bir şekilde yorumlanıp, değerlendirilmeyi beklemektedir. Daha önce birçok düşünce adamı ya da akımın başına geldiği gibi beklemeye devam edecek mi yoksa, en azından bir kısım sosyolog ve felsefeci için, sözcüğün spekülatif değil gerçek anlamında ilgi odağı olmayı başarabilecek mi bilemiyorum! Biz kendimize düşeni fazlasıyla yerine getirdiğimize inandığımız için vicdanımız rahat.
Batı Avrupa’dan böylesine yaratıcı ve sıra dışı bir düşünce insanı çok nadiren çıkmaktadır. Düşünce düzeyinde artık yeni bir şey söyleyebilmeleri zor görünen bu toplumlardan gelen bu ironik sesi ciddiye almanın zamanı geldi, geçmektedir. Bu konuda az da olsa okuyucunun merak duygusunu yerinden kımıldatabilirsek ne mutlu bize.
İzmir, Eylül 2006
HANGİ EVRENDE SİMÜLAKRLAR GERÇEĞİN YERİNİ ALAMADILAR (2005)*
There’s so many different worlds
So many different suns
And we have just one world
But we live in different ones
Dire Straits- Brothers in arms
Jean Baudrillard’ın düşüncesinin temel kavramlarından biri Gerçekliktir (=Gerçeklik İlkesi). Simülasyon Kuramına[1] göre Modern toplumlarda gerçeklik: bireylerin her gün toplumsal, politik, kültürel ve ekonomik yaşam karşısında hissettikleri bir tür duygudur [2]. Eskiden gerçeğe ait bir özellik olarak kabul edilen gerçeklik, günümüzde bir gerçeklik duygusuna dönüşmüş gibidir. Bu nesnelden çok öznel olarak nitelendirilebilecek bir duygudur. Belki de hiperrasyonelleştikleri söylenen toplumların içinde bulundukları bu aşamaya uygun düşen “duyguların sıfır derecesi” türünden bir şey.
Baudrillard’a göre, gerçeklik ilkesi, bir toplumun oldukça uzun bir sürede çalışıp, çabalayarak oluşturduğu, biçimlendirdiği ve kendisine neredeyse ahlaki kurallara boyun eğercesine boyun eğdiği bir ilkedir.
Yazara göre Modern toplumların son yüzyıllarda ortaya atıp, oluşturup, gerçekleştirdikleri bu gerçeklik ilkesi 1960’lı yıllardan bu yana sahip olduğu o metafizik gücü yitirmeye başlamış gibidir. Bu arada adı geçen Modern toplumlar günümüzde sanal gerçeklik aşamasına ulaşmış görünmektedirler.
Bir kavram ya da bir nesnenin genelleşmiş, soyut bir zihinsel temsili gibi algılanan gerçeklik, öyleyse kendisi hakkında kolektif bir uzlaşmanın sağlanmış olduğu bu şey, bu özelliğini yitirerek, insanda, az çok bireysel ya da öznel bir ‘duyguya’ indirgenmiş olduğu gibi bir izlenim bırakmaktadır. Simülasyon evreninde bu gerçeklik ilkesi, Nesnel Gerçekliğin kendinden geçmiş, özden yoksun bir ikizidir. Bir toplum gerçeklik aşamasından simülasyon aşamasına geçtiğinde, bu, kolektif bir yeniden canlandırma/temsil (illüzyon) konumundan, bireysel bir duygulanma (halüsinasyon) konumuna geçilmiş olduğunu göstermektedir. Bir anlamda gerçekliğin az çok kolektif sürecin denetimi altında bulunduğu bir aşamadan, gerçekliğin yönünü şaşırdığı bir aşamaya geçiştir. Bu kolektif yeniden canlandırmadan vazgeçişin bireysel düzeyde depresyonlara neden olduğu söylenebilir. Zaten ikisi arasındaki bu durmak bilmeyen mücadele uzun vadede, birey açısından stres, melankoli, uyuşturucu, vs ile sonuçlanabilmektedir. Modern toplumlarda bu türden olgularla çok sık karşılaşılmaktadır. Canetti’nin sorguladığı o geriye dönüşün olmadığı nokta sanki bu aşamaya denk düşmektedir.
*
Öte yandan simülakrların gerçekliğin yerini almasıyla ilgili varsayımlarla J. Baudrillard’ın Bütünsel Gerçeklik dediği şeyin evrensel varsayımlar olarak kabul edilmesi güç görünmektedir. Zaten bizzat yazar bu konuda şöyle demektedir:
Son yüzyıllarda üretilen, bizim bir ilkeye dönüştürdüğümüz gerçeklik ortadan kaybolmaktadır. (Şeytana Satılan Ruh …s.14, 2005)
Başka ülkelerin varlığından habersiz oldukları Gerçeklik modern batılı Akıl tarafından keşfedilmiş olup, Evrensele giden yolda önemli bir dönüm noktasıdır. Bu dönüm noktasında karşımıza bütün öte dünyalardan kurtulmuş, nesnel bir dünya çıkmaktadır.(A.g.y. s.37)
Öyleyse bu durumda Modern toplumlara özgü Aklın egemen olamadığı yerlerde ya Gerçeklikten söz edilemez ya da bu yeniden canlandırmanın/duygunun yerine geçecek bir şey konulması gerekir. Oysa Modernleşememiş toplumlarda simülasyon kuramı genellikle Modern toplumlara yönelik acımasız, radikal bir eleştiri gibi değerlendirilmektedir.
--------------------------------------------------------------------------------
(*) Bu metin ilk kez Jean Baudrillard and Our Different Worlds: Thinking Beyond The Metaphysical
and Pataphysical Divide başlığı altında International Journal of Baudrillard Studies Volume 4,
Number 1 (January 2007) sayısında (Ekim 2006’da yayınlanmıştır)
[1] Biz simülasyon evrenini kültürel/zihinsel, toplumsal, politik, vs (ancak her zaman ekonomik açıdan daolması gerekmiyor) düzeyde bir duraklama dönemine denk düşen bir tarihsel-toplumsal süreç olarak
yorumluyoruz. (Bu konuda okuyucu bizim 1993-2006 yılı arasındaki çalışmalarımıza bakabilir ).
Keza Daryush Shayegan’ın La Lumière vient de l’Occident, 2001,bak. s.209 “...tarihin bu belirgin
duraklaması da bir tür “orji sonrası” şeklinde değerlendirilemez mi?
[2] …gerçeklik tutkusu,…naif bir gerçekliğe olan inanç,…bu gerçeklik bir düş müdür,…düşünce her açıdan
gerçeklikten kaçmalıdır,…gerçek bulanık bir şeydir, vs (bak. Şeytana Satılan Ruh)
«« listeye dön