Halkapınar Lokomotif Deposu




Çocukluğumdan beri Halkapınar Lokomotif Deposunu merak ederdim. Banliyo treni ile bu mevkiden her geçişte ayağa kalkar ve demiryolu ile depoyu birbirinden ayıran saç duvarın ardında neler olup bitiyor diye dikkatlice bakardım. Kısmet uzun yıllar sonra yaşlılığa adım attığım 2005 yılınaymış. İnternette tanıştığım ve Trenler grubunun üyesi olan arkadaşlarla bu depoya yaptığımız ziyaretin benim için büyük anlamı var. Grubumuzun üyesi genç arkadaşımız Özgür Öz'ün  dayısı  olan Önder abi TCDD'de makinist olarak görev yapıyordu. Onun sayesinde depoya girecek ve yıllardır merak ettiğim bu mekanı görecektim. O gün ilk kez tanıştığım Şafak Aktaş ve Dr. Acar Hamşioğlu ile de daha sonra yapacağımız gezilere başlangıç olacaktı bu gezi. 4 yol arkadaşı, 10 Eylül 2005 öğlen saatlerinde Basmane Garında buluştuk. Kısa bir tanışma faslından sonra Önder Öz'ün arabasıyla Halkapınar'a doğru yola çıktık. Ve Halkapınar deposunun kapısında bizi bekleyen Önder abi ile tanıştıktan sonra içeriye adımımızı attık. O sihirli mekan bizi bekliyordu.


Depo 1996 yılından sonra epey değişim geçirdi. O yıllarda İzmir Metrosunu inşa eden Yapı Merkezi şirketinin de katkılarıyla bir kısım binalar yıkıldı ve yeni bir idare merkezi binası inşa edildi. Depoyu gezerken  eski bir buharlı lokomotif ile karşılaştık. 70'li yıllarda buharlı lokomotiflerin kral olduğu dönemden kalan tek örnekti gördüğümüz. Sanırım turistik geziler için bulunduruluyordu. Kimbilir bundan 30-40 yıl önce bu depoda onlarca buharlı lokomotifi görmek ne güzel olurdu.  Buharlıları hatırlayan ve onlarla sayısız banliyö yolculuklarına katılan birisi olarak şunu söyleyebilirim. "Onların verdiği tadı ve görüntüyü kesinlikle dizeller ya da elektrikliler vermiyor." Depo içinde gezintimize devam ettiğimizde bir çok Fiat  MT5500 ve MT5700 tipinde dizel set ile karşılaştık. MT5500'ler 1961 yılında TCDD'ye girmiş. Son yıllarda ise tamamen yenilenmişler. Bugün sabah ve akşam saatlerindeki banliyö seferleri ve Denizli, Isparta gibi  bölgesel seferler MT5500'ler ve MT5700'ler ile yapılıyor. Gezimizde atölye içlerinde dizel lokomotiflerin bakımının yapıldığı bölümleri gezdik. Bu atölyelerden birinde zemin altına inşa edilmiş ve çalışanların kuyu diye tabir ettiği bir bölümde var. Sanıyorum dizel lokomotiflerin alt takımlarının tamiri için kullanılıyor.


Aşağıdaki fotoğrafta eski şeklini korumuş ve ön tarafı yeni tipte dizayn edilmiş iki MT5500 yan yana görülüyor. MT5500'lerin rengini ben açık sarı ve kırmızı olarak hatırlıyorum. Eski fotoğraflar da beni doğruluyor. Nedense TCDD kırmızı, beyaz ve lacivert renklerini çok seviyor ve bunları TVS2000 vagonlarında da kullanıyor. Gezimizde ilgi çeken bir diğer nokta da gördüğümüz bir DE24000 makinaydı. Bu lokomotif doğudan yeni gelmişti ve terör olayları yüzünden makinada bazı değişiklikler yapılmıştı.

Deponun sefer için bekleyen MT5700'leri incelediğimizde onları daha modern bulduk. Bu dizilerin kapısı otomatik ve içerden bir düğme ile kumanda ediliyor. Ayrıca bu dizilerde klima da bulunmakta. TCDD'nin modern dizel setlerinden. Halkapınar Lokomotif deposu aynı zamanda içinde bir tarih de barındırıyor. Binaların bir çoğu Cumhuriyetle yaşıt, hatta ondan daha eski.  Önder abinin söylediğine göre deponun sonunda olan ve eski İzmir Otogarına bakan kesimdeki döner köprü (plak torna) Osmanlı devrinden kalma.


Depo gezimiz sıcak bir Eylül günündeydi. Sararmış ve kurumuş otların kokularıyla, rayların o kendine özgü kokusu birbirine karışıyordu. Sıcak İzmir günlerinde hat boylarının o güzelim kokusu.  Çocukluğu ve gençliğinde çalışma hayatının büyük kısmı depolarda, antrepolarda, limanlarda, demiryolu kenarlarında geçmiş olan benim için bu kokuların ayrı bir hatırası vardır.  Şimdi yıllar sonra Halkapınar Lokomotif Deposunda makina yağının kokusu da eklendiğinde geçmişi hatırlamamak elde değil. Bir de buharlıların kömür kokusu olsa.  Gezimiz göz açıp kapayasıya kadar sona erdi. Yukardaki resimde ilerdeki lokomotifin arkasında kalmış  depo çıkış kapısının ordaki makas kulübesinde oturup oradaki görevlilerle koyu bir sohbete daldık. Zaman su gibi akıp geçmişti. Önder abi ve diğer demiryolculara veda ettikten sonra rotamızı Alsancak Garına çevirdik.

Alsancak garına geldiğimizde bundan sonraki gezilerimizde beraberce dolaşıp fotoğraf çekeceğimiz Şafak Aktaş'ın sayesinde orada görevli tren teşkil memurları ve makasçılarla tanıştık. Daha sonraki gezilerimizde sıkça ziyaret edeceğimiz bu fedakar demiryolu çalışanlarıyla bolca sohbet etme imkanı bulduk. Onların demlediği çaydan içtik. Bu arada 17:35 Alsancak - Adnan Menderes ve 17:36 Alsancak - Aliağa seferini yapacak olan iki MT5500'in depodan Alsancak Garına gelişine tanık olduk ve fotoğrafladık.

Demiryolları, hat boyları, İzmir'in trenleri, tarihi garlar, atölyeler, lokomotif depoları derken akşamı nasıl ettiğimizin farkına varamadık. Ancak hepsi bu kadarla bitmiyordu. Dr Acar ve Şafak Aktaş ile daha sonraki demiryolu gezilerinde de birlikte olacaktık. Kimbilir belki de yavaş yavaş sona ermekte olan bir tarihin tanıklarıydık biz.


Date trip and first Edit: 10 Eylül 2005