AlsancakGarından Gaziemir'e
Alsancak Garı eski peronlar. Foto: Orhan Berent
Geçen hafta benim için oldukça kötü geçmişti. Bir gribal
enfeksiyondan
sonra feci şekilde üşütmüştüm ve ayağa kalkamayacak derecede
ağrılar
çekiyordum. Halbuki kadim dostum Dr. Acar'la birlikte cumartesi
günü
mutad tren yolculuklarımızdan birini yapmayı kararlaştırmıştık.
Fakat o
iki büklüm halimle bu yolculuğu yapmak epeyce zor olacaktı.
Cumartesi
günü beni ziyaret eden Acar kısa bir muayene ve enjeksiyondan
sonra
"dinlenmem için yolculuğu iptal etmemiz gerektiğini" söyledi.
Kendimi
biraz iyi hissettiğimden yolculuğa çıkmak için ısrar ettim.
Sonunda o
da ısrarlarıma dayanmadı ve Acar'ın arabasıyla Karşıyaka'dan
Alsancak'a
yola çıktık. Aliağa-Menderes projesinin güney etabındaki
gelişmeleri
görmek için yolculuğumuz Alsancak Garından başlayacaktı.
Alsancak Garı eski peronlar, 1. yolda Bandırma
treni ve DE33000. Foto: Orhan Berent
Arabayı TCDD otoparkına bıraktıktan sonra karşıya geçtik ve
Alsancak
Garına yöneldik. Eski binadaki hat sonu tamponlarında yanyana bir
dizel-hidrolik, bir buharlı, bir de elektrikli dizinin olduğunu
gördük.
Bu ilginç görüntüyü fotografladık. Daha sonra son zamanlarda
yaptığımız
gibi 1. yolun çıkışına doğru olan çay ocağına yöneldik. Burada çay
içerken harekete hazır Bandırma Ekspres'inin TVS2000 vagonlarını
inceledik. Yaklaşık bir yarım saaat sonra bir DE33000'lik
Halkapınar
Depodan gelip katara bağlandı. Yarı otomatik kuplorü vardı ama
eski
usul kancayla bağlama devam ediyordu. Tren teşkil memuru (eski
ünvanıyla manevracı-makasçı) vagon ve lokomotifin tamponları
arasına
girdiğinde bir an için ürperdik. Zor bir meslekti tren teşkil
memurluğu. DE33000 bağlandıktan sonra tekrar peron sonuna yürüdük
ve
sağa dönüp yeni binaya girdik. Kent-kartlarımızı okuttuktan sonra
yeni
peronlara girdik. Bir ara fotograf makinamı çıkartıp çaktırmadan
iki
fotograf çektim. Arkamdan güvenlik seslendi: "beyefendi fotograf
çekmek
yasak" Acar'la güven içinde elimizi cebimize daldırıp TCDD 3.
bölgeden
aldığımız izin belgelerini gösterdik. Güvenlik kesin bir tavırla
ve
teklemeden "İzban peronlarında fotograf çekimi için muhattap
alınacak
adresin TCDD 3. bölge değil İZBAN olduğunu" söyledi. Talimat
böyleydi.
Biz de İZBAN'dan izin almadan fotograf çekmeyeceğimizi söyledik. 5
dakika sonra Alsancak'a bir CAF geldi ve bindik.
Alsancak Garı yeni peronlar ve CAF. Foto:
Orhan Berent
Biz yeni peronlardan Alsancak'tan Halkapınar'a doğru yola
koyulurken
Bandırma treni de eski peronlardan hareket ediyordu. Ege Mahallesi
köprüsünden geçip Basmane-Halkapınar hattına girdikten sonra kısa
bir
bekleyiş haricinde normal bir hızla Halkapınar'a vardık. Burada 1
dakikalık yolcu indirme-bindirme molasından sonra tekrar Hilal'e
doğru
geldiğimiz noktaya doğru yola koyulduk. Halkapınar deponun
oralarda
Bandırma Ekspres'i ile karşılaştık o Halkapınar'a yeni varıyordu.
Demek
ki yolda fazla oyalanmıştı ve takayyüdat mevcuttu. Yeni açılan
kurptan
Kemer'e saptık ve Kemer istasyonuna vardığımızda trenin oturacak
yerleri hemen hemen dolmuştu. Kemer'den hareket ettikten sonra
Zeytinlik geçidini epey yavaş geçtik. Daha sonra rampayı
tırmanırken de
kimi yerlerde yaya geçişi sebebiyle yavaşladık. Bu geçit sorununun
bir
an önce çözülmesi gerekiyordu. Normal hıza ancak Şirinyer
tünelinin
oralarda eriştik. Şirinyer'den sonraki yol boyunca da zaman zaman
makinist düdük öttürerek hatta giren yayaları uyardı ve kimi
yerlerde
epey yavaşladı. Gaziemir'e vardığımızda otobüsten kat be kat
konforlu
bir yolculuk yapmış, Alsancak'tan Gaziemir'e zahmetsizce
gelmiştik.
Tren de epey doluydu.
Gaziemir İstasyonu ve hızla geçip giden
Rotem-Hyundai dizel set. Foto: Orhan Berent
Gaziemir'e indikten sonra istasyonun biraz ilerisinde olan Basmane
çıkışlı Tire-Ödemiş ve Aydın trenlerinin durduğu platformları
ziyaret
ettik ve inceledik. Buraları yaya trafiğinden pek izole
edilmemişti.
Üstelik hatlardan yürüyerek banliyö istasyonuna rahatlıkla
geçilebilirdi. Bir 10 dakika orada oyalandıktan sonra yandaki
pazar
yerini dolaştık. Bir 5 dakika da orada turladıktan sonra eski
Gaziemir
istasyonunun oradaki seyyar kokereç tezgahına yanaşıp birer çeyrek
ısmarladık. Yan kahveden de ayran söyledik. Bizim tren gezilerinin
bir
klasiğini de yerine getirmiş olduk. Yine eski istasyon binasına
bakan
başka bir kahvede de birkaç bardak çay içip zaman geçirdik. Bir
ara
geziyi Torbalı'ya uzatmayı düşündükse de saatin 16'ya yaklaşması
bizi
bundan caydırdı. Tekrar merdivenle banliyö istasyonuna indik ve
bizi
Alsancak'a götüren CAF'ı beklemeye başladık. Onu beklerken
Aydın'dan
gelen bir Hyundai-Rotem Basmane'ye doğru geçti. Hemen ardından
bizim
CAF istasyona girdi. Dönüş yoluna koyulduk. Şirinyer rampasından
inerken trenimiz Gürçeşme civarında bir-iki taş yedi. Bu da
Türkiye'deki tren yolculuklarının olmazsa olmazı, klasiği.
Kemer'den
yeni yapılan kurptan Halkapınar'a saptık, orada yolcu indirdikten
sonra
aynı yoldan geri dönüp Ege Mahallesi köprüsünden Alsancak'a
saptık.
Alsancak yeni peronlara girerken gar havzası akşam güneşiyle eski
günleri hatırlatır gibiydi.