25 Eylül 2005 Alsancak Garı



Bir süre oturup sohbet ettikten sonra telsizden bir çağrı geldi. İlerde manevra varmış. Tren teşkil memurları, manevracılar, makasçılar hareketlendi. Manevranın olduğu yere biz de gittik. Zaten az ilerimizde cereyan ediyordu olup biten. Bir kenarda durup manevrayı izledik. Kesilen ve eklenen vagonlar bittikten sonra tekrar yerimize yani kulübeye döndük. Orada otururken demiryolcu abilerimizin anılarını dinledik.


Aşağıdaki fotoğraf Alsancak Gar sahasının çıkışında çekildi. Sağdaki elektirifikasyonsuz hat Yemta fabrikasından sonraki kör hat. Atelye ve TCDD matbaasıyla eskiden organik bağı vardı. Şimdi nasıldır durum bilemiyorum. Gelelim demiryolcu arkadaşlarımızın anlattığı ilginç hatıralara.
  Manevracı ve makinistlerle konuşurken söz dönüp dolaşıp onların yaşadığı ilginç hatıralara geliyor. Fakat ondan önce makinistlerden biri Mak lokomotiflerin egzost bacalarından kimi zaman kıvılcımlar çıktığını söyledi. Çocukluğumda Mak DH44000 serisi lokomotifleri çok sevdiğim için hemen sordum. “Peki ya 44000’likler”. Makinist ağabeyimiz hemen anlatmaya başladı. “Şirinyer’e çıkarken kimi zaman 44000’lik lokomotifler çok zorlanırdı ve resmen bacasından alevler çıkardı. Bacalar amyantla kaplı olduğu için kimi zaman onların tutuştuğuna tanık olurduk.” “En rahat Şirinyer rampasını hangi tipler çıkıyor” diye sorduğumda ise yenilenmiş MT5500’lerden çok memnun olduklarını ve yakıt sarfiyatının da az olduğunu belirttiler. Eski motorlarıyla o rampayı çıkarken kimi zaman üç kere motorun hararet yaptığını da eklediler.


Makinistler ve tren teşkil memurları anılarını anlatırken zaman zaman üzücü olanları da anlattılar. Balıkesir’e sefer yapan bir makinist hemzemin geçitte stop etmiş bir arabanın içindekilerin çabucak arabayı boşaltıp kaçtıklarını ve çarpan lokomotifin arabayı nasıl hurdaya çevirdiğini anlattı. Mevki Savaştepe civarıymış.  Hemzemin geçit kazalarının en çok olduğu yerlerden biri de eski Bornova yoluymuş. İkinci Sanayi sitesi civarında bir çok kez kamyon sürücülerinin gelen treni umursamadan hemzemin geçite daldığını anlattılar. Makinistlik oldukça zor bir meslek. Koca treni idare etmek epey zor. Şehir içinde hemzemin geçitler ise vurdumduymaz kara yolu sürücüleri ve gözü kara yayalar yüzünden makinistlerin korkulu rüyası. İşini düzgün yapmayıp olur olmaz yere plansız sokaklar açan ve karayolunu demiryolunun burnunun dibine getiren belediye başkanları yüzünden bugün tüm Türkiye’de yüzlerce hemzemin geçit var. Karayolcular bir kaza sonrasından suçu hemen TCDD’ye atıyor. Halbuki TCDD’nin hiçbir suçu yok. Suç imar plansız demiryolunu dik kesen yollar açan belediye başkanlarında.

Makinistlerden birinin anlattığı ise çok ilginçti. Bundan birkaç ay önce MT5700 tipindeki bir mototrenin Efeler durağında duruş yaptıktan sonra her hangi bir teknik arızadan dolayı Buca’ya devam edemediği, daha doğrusu rampayı tırmanamadığını ve trenin geri geri tekrar Şirinyer’e dönüp hızlanarak Efeler durağında durmayıp Buca’ya çıktığını anlattı. Burada geçmişten kalan bir anıdan da söz etti. Uzun yıllar önce 1970’lerde Buca’da biriken yük vagonları lokomotifsiz Alsancak’a indiriliyormuş. Bunu da şöyle yaparlarmış. Frenin başına geçen bir eleman freni boşaltır, Şirinyer’e kadar yavaş yavaş rampa aşağı gelen vagonlar, Şirinyer – Kemer arasını kat eder ve Hilal’i geçip Alsancak’a varırmış. Varış noktasında da frenler sıkılırmış. İlginç. Buna benzer bir anıyı yıllar önce eski bir demiryolcudan da duymuştum.

Bir de tanıdıkları bu tarihlerde emekliliğinin üzerinden yıllar geçen bir ateşçi varmış. Buharlı lokomotif bir hemzemin geçide girmek üzereyken ateşçi bu kamyonu fark etmiş ve ustasına seslenmiş. Daha doğrusu seslenememiş. Çünkü doğuştan konuşması tutuk yani kekeme olan ateşçi ancak lokomotif kamyona bindirdikten sonra uyarıyı tamamlamış. Ustasına zamanında “kamyon var, düdük çal” diyemeyen ateşçi oldukça üzülmüş tabii. Basınımızın tren kazalarına karşı olan yanlı ve TCDD karşıtı tavırlarına bir örnek de birkaç yıl önce yaşanmış. Cumaovası yolu üzerinde rayların üzerinde içki içen iki genci düdük çalarak uyarmışlar. Gençler tren yolundan kalkıp uzaklaşmış. Dönüşte yine aynı mevkide aynı gençlerle karşılaşmışlar. Bu yüzden tren önceden yavaşlamış ve düdük çalmış. Ancak gençlerden birine yine de lokomotif hafifçe çarpmış. Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber başlığı atılmış. “Tren çilingir sofrasına daldı”. Ne işi var insanların tren yolunda anlaşılacak gibi değil. Ya Türk basının yanlı ve demiryolu düşmanı haberciliğine ne demeli.                           

Makinistlerin en çok buharlı lokomotifler devrinde yaşadıklarını merak ediyorduk. Buharlı kullanmak oldukça zormuş. Kömürü, su basıncını ayarlamak özel bir dikkat istiyormuş. Bacadan çıkan siyah duman kömürün çok, su basıncının az olduğuna işaretmiş. Beyaz duman ise su basıncının yüksek olduğunu gösterirmiş. Makinistlik zor meslek. Treni şehir içinde kullanmak ise bu mesleği daha da zorlaştırıyor. Tüm makinistlere ve TCDD personeline "kolay gelsin" diyoruz Trenler gurubu olarak.

TCDD mensubu arkadaşlarımıza veda ettikten sonra yavaş yavaş Alsancak Gara da veda etmenin zamanı gelmişti. Gitmeden başka bir TCDD mensubunun anlattığı ilginç bir olayı aktarmakta fayda var. Dediğine göre Alsancak atelyedeki bir duvarda haç yani istavroz figürü varmış. Güneş belli bir eğime gelince karşıki duvarda yansıması çıkıyormuş.