Bir süre oturup sohbet ettikten sonra telsizden bir çağrı geldi. İlerde
manevra varmış. Tren teşkil memurları, manevracılar, makasçılar
hareketlendi. Manevranın olduğu yere biz de gittik. Zaten az ilerimizde
cereyan ediyordu olup biten. Bir kenarda durup manevrayı izledik.
Kesilen ve eklenen vagonlar bittikten sonra tekrar yerimize yani
kulübeye döndük. Orada otururken demiryolcu abilerimizin anılarını
dinledik.
Aşağıdaki fotoğraf Alsancak Gar sahasının çıkışında çekildi. Sağdaki
elektirifikasyonsuz hat Yemta fabrikasından sonraki kör hat. Atelye ve
TCDD matbaasıyla eskiden organik bağı vardı. Şimdi nasıldır durum
bilemiyorum. Gelelim demiryolcu arkadaşlarımızın anlattığı ilginç
hatıralara.
Manevracı ve
makinistlerle konuşurken söz dönüp dolaşıp onların
yaşadığı ilginç hatıralara geliyor. Fakat ondan önce
makinistlerden biri Mak lokomotiflerin egzost bacalarından kimi
zaman kıvılcımlar çıktığını söyledi.
Çocukluğumda Mak DH44000 serisi lokomotifleri çok
sevdiğim için hemen sordum. “Peki ya 44000’likler”.
Makinist ağabeyimiz hemen anlatmaya başladı. “Şirinyer’e
çıkarken kimi zaman 44000’lik lokomotifler çok
zorlanırdı ve resmen bacasından alevler çıkardı. Bacalar
amyantla kaplı olduğu için kimi zaman onların tutuştuğuna
tanık olurduk.” “En rahat Şirinyer rampasını hangi tipler
çıkıyor” diye sorduğumda ise yenilenmiş MT5500’lerden
çok memnun olduklarını ve yakıt sarfiyatının da az
olduğunu belirttiler. Eski motorlarıyla o rampayı çıkarken
kimi zaman üç kere motorun hararet yaptığını da
eklediler.
Makinistler ve tren
teşkil memurları anılarını anlatırken zaman zaman üzücü
olanları da anlattılar. Balıkesir’e sefer yapan bir makinist
hemzemin geçitte stop etmiş bir arabanın içindekilerin
çabucak arabayı boşaltıp kaçtıklarını ve çarpan
lokomotifin arabayı nasıl hurdaya çevirdiğini anlattı.
Mevki Savaştepe civarıymış.
Hemzemin geçit
kazalarının en çok olduğu yerlerden biri de eski Bornova
yoluymuş. İkinci Sanayi sitesi civarında bir çok kez kamyon
sürücülerinin gelen treni umursamadan hemzemin geçite
daldığını anlattılar. Makinistlik oldukça zor bir meslek.
Koca treni idare etmek epey zor. Şehir içinde hemzemin
geçitler ise vurdumduymaz kara yolu sürücüleri
ve gözü kara yayalar yüzünden makinistlerin
korkulu rüyası. İşini düzgün yapmayıp olur olmaz
yere plansız sokaklar açan ve karayolunu demiryolunun
burnunun dibine getiren belediye başkanları yüzünden
bugün tüm Türkiye’de yüzlerce hemzemin geçit
var. Karayolcular bir kaza sonrasından suçu hemen TCDD’ye
atıyor. Halbuki TCDD’nin hiçbir suçu yok. Suç
imar plansız demiryolunu dik kesen yollar açan belediye
başkanlarında.
Makinistlerden birinin
anlattığı ise çok ilginçti. Bundan birkaç ay
önce MT5700 tipindeki bir mototrenin Efeler durağında duruş
yaptıktan sonra her hangi bir teknik arızadan dolayı Buca’ya
devam edemediği, daha doğrusu rampayı tırmanamadığını ve
trenin geri geri tekrar Şirinyer’e dönüp hızlanarak
Efeler durağında durmayıp Buca’ya çıktığını anlattı.
Burada geçmişten kalan bir anıdan da söz etti. Uzun
yıllar önce 1970’lerde Buca’da biriken yük vagonları
lokomotifsiz Alsancak’a indiriliyormuş. Bunu da şöyle
yaparlarmış. Frenin başına geçen bir eleman freni
boşaltır, Şirinyer’e kadar yavaş yavaş rampa aşağı gelen
vagonlar, Şirinyer – Kemer arasını kat eder ve Hilal’i geçip
Alsancak’a varırmış. Varış noktasında da frenler sıkılırmış.
İlginç. Buna benzer bir anıyı yıllar önce eski bir demiryolcudan da
duymuştum.
Bir
de tanıdıkları
bu tarihlerde emekliliğinin üzerinden yıllar geçen bir
ateşçi varmış. Buharlı lokomotif bir hemzemin geçide
girmek üzereyken ateşçi bu kamyonu fark etmiş ve
ustasına seslenmiş. Daha doğrusu seslenememiş. Çünkü
doğuştan konuşması tutuk yani kekeme olan ateşçi ancak
lokomotif kamyona bindirdikten sonra uyarıyı tamamlamış. Ustasına
zamanında “kamyon var, düdük çal” diyemeyen
ateşçi oldukça üzülmüş tabii. Basınımızın tren
kazalarına karşı olan yanlı ve TCDD karşıtı tavırlarına bir
örnek de birkaç yıl önce yaşanmış. Cumaovası
yolu üzerinde rayların üzerinde içki içen
iki genci düdük çalarak uyarmışlar. Gençler
tren yolundan kalkıp uzaklaşmış. Dönüşte yine aynı
mevkide aynı gençlerle karşılaşmışlar. Bu yüzden
tren önceden yavaşlamış ve düdük çalmış.
Ancak gençlerden birine yine de lokomotif hafifçe
çarpmış. Ertesi gün gazetelerde şöyle bir haber
başlığı atılmış. “Tren çilingir sofrasına daldı”.
Ne işi var insanların tren yolunda anlaşılacak gibi değil. Ya Türk
basının yanlı ve demiryolu düşmanı haberciliğine ne demeli.
Makinistlerin en çok buharlı lokomotifler
devrinde yaşadıklarını merak ediyorduk. Buharlı kullanmak
oldukça zormuş. Kömürü, su basıncını ayarlamak özel bir dikkat
istiyormuş. Bacadan çıkan
siyah duman kömürün çok, su basıncının az
olduğuna işaretmiş. Beyaz duman ise su basıncının yüksek
olduğunu gösterirmiş. Makinistlik zor
meslek. Treni şehir içinde kullanmak ise bu mesleği daha da
zorlaştırıyor. Tüm makinistlere ve TCDD personeline "kolay
gelsin" diyoruz Trenler gurubu olarak.
TCDD mensubu
arkadaşlarımıza veda ettikten sonra yavaş yavaş Alsancak Gara da veda
etmenin zamanı gelmişti. Gitmeden başka bir TCDD mensubunun anlattığı
ilginç bir olayı aktarmakta fayda var. Dediğine göre Alsancak
atelyedeki bir duvarda haç yani istavroz figürü varmış. Güneş belli bir
eğime gelince karşıki duvarda yansıması çıkıyormuş.