Kentsel İçme Suyu...

Su Temini ve İçme Suyu Şebekesindeki Kaçaklar...

İzmir'in ilk hijyenik su getirme ve dağıtım sistemi 1886 yılında kurulmuştur. Su temini için Halkapınar'da bulunan doğal kaynaklardan yararlanmış, ancak hızlı gelişme ve nüfus artışı sonunda bu kaynaklar su ihtiyacını karşılamada yetersiz kalmıştır.

Su sorununa bir çözüm oluşturabilmek amacıyla Devlet Su İşleri (DSİ) ve "Camp-Harris-Messara" (CHM) tarafından İzmir Metropolitan alanının uzun yıllar ihtiyacını karşılacak yüzeysel su ve yeraltısuyu kaynaklarının geliştirilip isalesini sağlayacak projenin fizibilite çalışmalarına başlanmış ve 1971 yılında "İzmir İçme Suyu Projesi Master Plan ve Fizibilite Raporu" hazırlanmıştır. Bu proje mevcut kaynaklardan daha iyi yararlanmayı öngörmenin yanısıra artan su ihtiyacına paralel olarak yeni su kaynaklarının da devreye girmesi planlanmıştır.

Halihazırda içme ve kullanma suyu, Göksu ve Sarıkız bölgesinden, Menemen, Çavuşköy, Halkapınar, Buca ve Sarnıç bölgelerinden ve yer yer açılan tekil kuyular mevcuttur. Bunun yanında Balçova Barajından da su temin edilmektedir.

Genel olarak ülkemizde ve özelde de İzmir'de su kaçakları çok yüksek bir mertebededir. Dokuz Eylül Üniversitesi, Mühendislik Fakültesi, Çevre Mühendisliği Bölümü tarafından yapılan bir çalışmada kaçaklar nedeniyle ortaya çıkan su kayıplarının % 33 mertebesinde olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, kaçakların azaltılması için çalışmalar sürdürülmektedir. Su kaçaklarının önlenmesi amacı ile şunlar uygulanmalıdır: Yerel yönetimler tarafından su kaçaklarının tesbiti ve azaltılması yönünde çalışmalar yapılmalıdır. Evlerdeki su kaçaklarının azaltılması için halkı bilinçlendirme kampanyaları düzenlenmelidir. Evlerde kişilerin tamir ettirme ihtiyacı hissetmedikleri normal olarak damlayan bir çeşmeden günde 9 L su kaybedilmektedir. 500,000 haneli İzmir gibi bir kentte bütün evlerin yalnızca bir çeşmesinin su kaçırdığı kabul edilse bile, 4,500 m3/gün su kaçağı olacağı açıktır. Yeraltı suyu kullanılan yörelerde çok fazla miktarda kaçak çekim olmaktadır. Devletin kaçak çekim denetimi ile ilgili bir örgütü bulunmadığı için ülkemizin yeraltısuyu kullanılan bütün beldelerinde devam eden bu durumun kontrol altına alınması gerekmektedir. Kaçak çekimi önleyici bir sistem oluşturularak yasaların çiğnenmesinin önüne geçilmelidir.

Tahtalı Barajı ve Koruma Havzası...

Tahtalı Barajı İzmir'in güney kesimindeki yegane içme suyu kaynağı konumundadır. Tamamlandığında Barajın kapasitesi 500,000 m3/gün olacaktır. Baraj suları bir arıtma tesisinde arıtıldıktan sonra kullanıma arzedilecektir. Tahtalı'da inşa edilen baraj gölü 2,352 ha'lık bir alanı kaplayacaktır ve barajın yağış havzası 546 km2'dir. Gölün çevresinde gölü kirlenmekten korumak üzere Mutlak Koruma Alanı olarak 1,537 ha, Kısa Mesafeli Koruma Alanı olarak 2,936 ha, Orta Mesafeli Koruma Alanı olarak 3,500 ha ve Uzun Mesafeli Koruma Alanı olarak da 43,835 ha alan belirlenmiştir. Buna karşılık tüm havzada halen mevcut 32 adet yerleşik alan ve 50'ye yakın sanayi tesisi ve işletme mevcuttur.

Bölgede farklı idarelerin kendi yetki sınırlarında kalan alanlarda farklı uygulamalar içinde olmalarının sonucu olarak plansız ve düzensiz bir şekilde oluşan yerleşim, sanayileşme ve gelişim sonucu bölge bir içme suyu baraj gölü ve bunun etrafındaki koruma alanı olma özelliğini halihazırda yitirmiş durumdadır. Tahtalı Baraj Gölü ve çevresi için DSİ tarafından hazırlanmış bir Çevresel Etki Değerlendirmesi Raporu olmasına karşın, bu rapora kesinlikle uyulmadığı bölgedeki çarpık gelişmeden açıkça görülmektedir. Tahtalı Barajı çevresinde daha önce sözü edilen yerleşim alanlarında genellikle altyapı problemleri çözümlenmemiş durumdadır. Evsel kökenli bile olsa atık yüklerinin havza dışına taşınarak uzaklaştırılması gerekirken henüz bu amaçla gerekli altyapı da hazır değildir.

Baraj havzasında yapılan tespitler, işyeri, işletme, vb. değişik türlerde 401 adet konut dışı yapı; ayrıca toplu konut şeklinde yapılaşma ve küçük sanayi sitelerinin varlığını göstermektedir. Bunlar arasında; uzun mesafeli koruma alanında hayvan damları, tavuk çiftlikleri, Ağaç-Metal İşleri Küçük Sanayi Yapı Kooperatifi (Kısıkköy) mevcuttur. Bu kısımda döküm işleri, tavukçuluk, makina sanayii, benzin istasyonu, yumurta üretimi, polyester üretimi, otomotiv sanayii, soğuk hava deposu, karoseri, kutu sanayii yatırımları bulunmaktadır. Ayrıca havzadaki derelerin mutlak koruma alanı içinde; orman ürünleri, profil, mobilya, mermer, deterjan sanayii, tavuk çiftlikleri ve mandra tesisleri, domuz üretim çiftliği, yağhane, benzin istasyonu, besicilik tesisleri, et mamulleri tesisleri bulunmaktadır. Bu ticari faaliyetlerin dışında ayrıca baraj uzun mesafe koruma alanları içerisinde 2,040 adet göçmen konutu bulunmaktadır.

Uzun mesafeli koruma alanı ve dere mutlak koruma alanları içinde yer alan ve türleri yukarıda özetlenen sanayi kuruluşları ile besicilik tesisleri ve hayvan damları için gereken çevre koruma önlemleri alınmış değildir. Bu işletmelerden kaynaklanan organik maddeler, zararlı atıklar ve hayvan dışkıları, bölgedeki yüzeysel sular ve yeraltı suları için ciddi kirlenme kaynağı teşkil etmektedir. Bunların dışında tarımsal sulamadan dönen sular; katı atık, hayvan dışkısı vb. atıkların gerek kendi sızıntıları gerekse yağmur altında yıkanmasıyla oluşan drenaj suları da baraj gölüne akmaya devam edecektir. Bunların miktarlarının ayrıntılı bir çalışmayla kestiriminin yapılmasında zorunluluk vardır.

Tahtalı baraj havzasındaki mevcut ve gelecekte karşılaşılması muhtemel sorunların engellenebilmesi için şu önlemlerin dikkate alınmasında yarar görülmektedir: (a) Mevcut yasal mevzuata uygun olarak hazırlanan "Çevre Düzeni Planı" en kısa zamanda yürürlüğe konulmalıdır, (b) Mevcut yerleşim alanlarındaki altyapı problemlerini öncelikli olarak ele alıp çözümledikten sonra toplanacak evsel kaynaklı kirliliğin havza dışına taşınması, benzer şekilde havza içindeki mevcut endüstrilerden kaynaklanan evsel nitelikli atıksuların da Menderes Kanal Projesi kapsamında ele alınarak, kanala bağlantıların sağlanması, kalan kısmın ise sızdırmasız foseptiklerde toplanmalarının sağlanmalıdır, (c) Havza içindeki mevcut endüstrilerden önemli miktarda proses atıksuyuna sahip olanların tümüyle havza dışına çıkarılmaları; eğer bu mümkün değilse, proses atıksularını evsel atıksu niteliğine kadar arıttıktan sonra havza dışına taşımaları veya kanala bağlantıları sağlanmalıdır, (d) Baraj havzası içinde bulunan çok sayıdaki (yaklaşık 180 adet) hayvan damı, besi çiftliği, tavuk çiftliği, hara, yumurta üretici çiftliklerin (ki bunlardan 110 adeti hayvan damı vb., yaklaşık 70 adeti tavuk çiftliğidir), özellikle dere mutlak koruma alanı, kısa mesafeli koruma alanı, orta ve uzun mesafeli koruma alanları içinden uzaklaştırılmaları gerekir, (e) Mutlak, kısa ve orta mesafeli koruma alanlarında yoğun bir biçimde seracılık ve sulu tarım faaliyetleri yapılmaktadır. Tarımsal arazide gübre ve pestisit kullanımı sınırlandırılmalı, kimyasal gübre kullanımı yerine, biyolojik yöntemlerin kullanılmaları teşvik edilmelidir. Hazırlanan Tarım Tebliğine uygun ilaç ve arazi kullanımı sağlanmalıdır, (f) Tahtalı baraj havzasında gerek yerleşim birimlerinden oluşan evsel nitelikli katı atıkların, gerekse bölgede mevcut çeşitli sanayi kuruluşlarından oluşan katı atıkların havza içinde gelişigüzel depolanmaları önlenmeli, gerekli teknik önlemlerin alındığı transfer istasyonları oluşturularak bu atıkların havza dışında bertarafı sağlanmalıdır, (g) Tahtalı Barajı uzun mesafeli koruma alanı içinde yeni endüstrilerin izinli veya izinsiz olarak kurulmasının derhal önüne geçilmesi gerekmektedir. Tahtalı Baraj Gölü'nü besleyen derelerin mutlak koruma bandında konut dışı yapılaşmalar mevcuttur. Dere mutlak alanları da Baraj Gölü havzası gibi ele alınmak zorundadır. Bölgede kesinlikle toplu konut yapımına izin verilmemelidir, (h) Baraj Koruma alanlarında yerleşik alanların gelişmesi sınırlı tutulmalı, yeni yapılaşmaya izin verilmemelidir, (i) Mutlak koruma alanında her türlü kirletici faaliyet kesinlikle yasak olduğundan ilgili İdare bu bölgede kamulaştırmaya gitmelidir. Ayrıca havzanın tümüyle korunabilmesi için yerleşik alan sınırları belirlenerek Çevre Düzeni Planının Plan notu olarak gelişmenin dondurulduğu belirtilmelidir, (j) Tahtalı Barajı Koruma Havzasında Çevre Düzeni Planı gereklerinin yerine getirilebilmesi için çalışmalar bir an önce başlatılmalıdır. Plan gerekleri yerine getirilirken havzada yetkili olan kurumlar arasında koordinasyon sağlanmalı; küçük çalışma grupları oluşturularak çalışmalar yönlendirilmelidir, (k) Mevcut yerleşim birimlerinden kaynaklanan evsel nitelikli atıksuların toplanması ve uzaklaştırılması için gerekli altyapı çalışmalarının hızla tamamlanması için gereken finans kaynakları sağlanmalıdır. Altyapı çalışmaları İller Bankası denetiminde, tek elden kontrollü olarak yürütülmelidir, (l) Benzer şekilde havza içindeki mevcut endüstrilerden kaynaklanan evsel nitelikli atıksuların kanal sistemine bağlantılarının sağlanması; proses atıksuyu olanların ise tam arıtma yaptıktan sonra sularını havza dışına taşımaları sağlanmalıdır ve (m) Tahtalı baraj havzasında gerek yerleşim birimlerinden oluşan evsel nitelikli katı atıkların, gerekse bölgede mevcut çeşitli sanayi kuruluşlarından oluşan katı atıkların havza içinde gelişigüzel depolanmaları önlenmelidir. Havza dışında yapılacak katı atık düzenli depolama tesisi için yer seçiminin ivedilikle gerçekleştirilmesi; havza içinde gerekli teknik önlemlerin alındığı transfer istasyonları oluşturularak bu atıkların havza dışına yapılacak olan bu depolama tesisinde bertarafı sağlanmalıdır.

Yeraltı Suyu Kirliliği...

Yörede gerek Üniversite tarafından gerekse rutin olarak İZSU tarafından yapılan çok sayıda analiz sonuçları değerlendirildiğinde aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Yöreden alınan yeraltısularının analizinde elektriksel iletkenlik değerlerinin 256 ile 680 mikromho/cm arasında değişmekte olduğu görülmektedir. Bu değerler yörenin sularının tuzluluk açısından oldukça önemli bir farklılık gösterdiğini ortaya koymaktadır. Salt ortalama değerlerden çok bu parametrelerdeki değişim de büyük önem taşımaktadır. Mesela bazı kuyuların tuzluluğu, öyle büyük bir salınım göstermektedir ki, suyu içilmez hale getirebilmektedir.

pH değeri açısından bakıldığında, yörenin bütün suları nötrale yakın karakterde olup, hemen hiçbir kullanım açısından sakınca oluşturmamaktadır. Bornova Ovası yeraltısuları pH değeri bakımından 6.6-7.8 aralığına düşmekte, andezitik kayalardan gelen Bornova Menba Suyu (7 no.lu numune alma noktası) hariç bırakıldığında pH değerleri 7.1-7.8 aralığına düşmektedir.

Yöredeki yeraltı suları genelde "sert sular" olarak tanımlanabilir. Yöre suları Türk Standartları Enstitüsünce (TSE) müsaade edilen en büyük konsantrasyon limitini (75 mg/L Ca++) aşmakla beraber, maksimum değerin (200 mg/L Ca++) altında kalmakta, dolayısıyla TSE standartlarını göre sertlik açısından içilebilir karakterde bulunmaktadır. Esasen daha önce de belirtildiği gibi bu maddelerin suda mevcudiyeti, suyun kalitesini estetik olarak etkileyinceye kadar sakınca oluşturmamaktadır.

Nitrat iyonu bebeklerde methemoglobinemi hastalığına sebep olduğundan çok önemli bir parametre olup, rutin örnekleme noktalarının hiçbirisinde, Türk Standartları Enstitüsünce belirlenen 45 mg/L (0.726 meg/L) mertebesinde nitrata rastlanmamıştır. Ancak ahırların bulunduğu yada gübre ile tarım yapılan yerlerde yeraltısuyuna karışması sözkonusu olabileceğinden, Bornova Cocacola Fabrikası karşısındakı bölgede 20 metre derinlikten su alan ve içme amacıyla kullanılan bir kuyudan alınan numunede analiz yapılmıştır. Gerçekten de suda TSE limitlerinin üzerinde (0.84 meg/L) nitrat varlığı tesbit edilmiştir.

Üniversite tarafından yürütülen araştırmada demir, kadmiyum, kurşun ve krom analizleri dört ay süre ile yapılmış, ancak bu iyonların konsantrasyonları aletin okuma limitinin altında kaldığı için daha sonra analizlere devam edilmemiştir. İZSU tarafından yürütülen analiz sonuçları da ağır metallerin suda çok düşük miktarlarda bulunduğunu göstermektedir.

Bakteriyolojik yönden bakıldığında Bornova Ovası yeraltı sularının güvenli olmayışı dikkat çekicidir. Tüm sularda zaman toplam koliform ve fekal koliform tesbit edilmiştir. Ancak burada bir noktayı belirtmek gerekir. Yeraltısuyu numuneleri, suyun doğal karakteristiğinin belirlenebilmesi için depoya gitmeden önce alınmıştır. Daha sonra depoda klorlama yapılmaktadır. Dolayısıyla depo çıkışında koliform bakteri beklenmemelidir.

Özet olarak söylemek gerekirse İzmir'de kullanılan su kalitesi içme suyu standartlarına uygundur. Tekil kuyularda kirlenme olayları mevcuttur, ancak şehir şebekesindeki su kalitesine bakıldığında gerek karışma sonucu seyrelme nedeniyle, gerekse klorlamanın bir sonucu olarak (yapılan analizler ışığında) kalite açısından önemli bir sorun bulunmadığını söylemek mümkündür. Bunun bir nedeni, olaylarının nispeten yerel ölçekte kalmasıdır.

Endüstriyel ve evsel deşarjların sıkı bir şekilde denetlenmesi gereklidir ki bu zaten büyük ölçüde İZSU tarafından gerçekleştirilmektedir.

Yeni kurulacak tesislerin yer seçimi yeraltısuyu kaynağını kirletmeyecek şekilde yapılmalıdır. Zaten ÇED yönetmeliği bu konuyu kapsamaktadır. ÇED olgusunun iyi bir şekilde uygulanması durumunda, yeraltısuyu kaynaklarının kirlenmeye karşı korunması mümkün olabilecektir.