Alsancak Garı 1. yolda Buca'ya gidecek tren
Fiat
MT5700. Foto: Orhan Berent
Artık İzmir'de güney hattının kapanması yakın. Bunun için Buca'yı son bir kez trenle görmek için arkadaşım Ömer Tolga'ya hafta içinde bir geziye çıkmamızı teklif ediyorum. Hafta sonları Buca'ya tren olmadığından ancak hafta içi çıkabiliriz bu geziye. Sağolsun beni kırmıyor ve işinden izin alıp saat 17:20'de Alsancak'tan hareket edecek olan buca trenine binmek üzere sözleşiyoruz.
Alsancak Garı 1. yolda Buca'ya gidecek tren
Fiat
MT5700. Foto: Orhan Berent
22 haziran günü saat 17 civarında Alsancak garına geliyorum. Garda boya badana işleri var. hayırdır diyorum kendi kendime bu telaş niye, madem hatlar kapanacak izmir'e 2 yıl tren girmeyecek neden garı boyuyorlar. Sebebini daha sonra öğreniyorum. Bir üniversitenin tekstil tasarım öğrencileri burada yıl sonu gösterisi yapacaklarmış. Ömer'i beklerken bari biraz fotoğraf çekeyim diyorum. Güzelim alsancak garının loş atfosmerini perondaki mt5700 fiat ile görüntüledikten sonra ileriye peronların sonuna doğru yürüyorum. Geri dönüp garın bir kaç pozunu çekiyorum. Biraz daha yürüyüp makasların oraya geldiğimde ömer'i fark ediyorum. Uzaktan ben ona yaklaşırken fotoğrafımı çekiyor. Selamlaşıp hoş beş ettikten sonra buca trenine bilet alıp biniyoruz. Nerde o eski banliyo trenlerinin havası. Tren iki vagonlu, iş çıkış saati ama trene rağbet yok. Trendeki bir kaç kişi de TCDD memuru zaten.
Saat 17:20'yi gösterince tren hareket ediyor. Son trenler bunlar buca'ya giden. Çok değil bir ay sonra sonsuza kadar buca'ya tren işlemeyecek. Yol boyunca ömer'le eski günlerden konuşuyoruz. O bana ben ona trenlerle ilgili anılarımızı anlatıyoruz. Bu arada trenimiz de alsancak gar sahasını terk ederken kenarda bekleyen bir fiat mt5500'i gösteriyorum ömer'e. Bak diyorum bunun fotoğrafını çektin mi. ömer görmediğini söylüyor, bir yük treninin arkasında kaldığı için fark edememiş.
Alsancak Garı 1. yolda Cumaovasından dönen
tren
Fiat MT5500. Foto: Orhan Berent
Buca tren istasyonundan kalkan Fiat MT5700.
Foto:
Orhan Berent
Bir kaç dakika sonra şirinyer'de duruyor tren ve bir çok yolcu bu istasyonda iniyor. Tekrar Hareket ettiğimizde çok az yolcu kalıyor içinde. Artık buca yolundayız. Tren buca makasından sola sapıyor ve tek hatlı eski yolda orta karar bir hızda buca'ya ilerliyor. Türkiye'nin en eski demiryolu hatlarından birinin üzerindeyiz. Hattın iki yanında apartmanlar var. demiryolunu iyice sıkıştırmışlar. Çok geçmeden efeler durağına varıyoruz, bir kaç kişi daha iniyor. Bir dakika içinde tekrar hareket ve buca ssk hastanesinin oralardaki çam ağaçlarını gördükten kısa bir süre sonra buca istasyonuna yani son durağa varıyoruz.
Buca tren istasyonundaki tarife. Foto: Orhan
Berent
Güneş yine ters tarafta. Ömer istasyon yönüne gidiyor fotoğraf çekmek için ben istasyon çıkışında kalıyorum. Yürürken de treni görüntülemeyi ihmal etmiyorum. Nihayet bir yer beğenip duruyorum orada. Elimde fotoğraf makinesiyle şakada şukada tren fotoğrafı çektiğimizi görenler “acep bunda bir iş var” dercesine şaşkınlıkla izliyorlar beni. Birka dakika sonra tren buca'dan tiz bir düdük eşliğinde hareket ediyor ve bulunduğum tarafa geliyor. Gelmeden önce çeşitli uzaklıklardan görüntüsünü alıyorum. Yanımdan geçerken ise hızlı bir hareketle makinenin güneş ayarını değiştirip güneşe karşı da bir kaç pozunu çekiyorum uzaklaşan trenin. Gözden kaybolana kadar takip ediyorum onu. Sonra istasyona doğru yürüyüp ömer'i buluyor ve istasyon binasını görüntülemeye devam ediyoruz. Hattın sonundaki tamponların yanına iyice yaklaşıyorum eski ama bakımlı istasyon binasını görüntülemek için. Birden ne olduysa oluyor bir hırıltı eşliğinde canhıraş havlamalarla yerimden sıçrıyorum. Iri bir çoban köpeğinin kulübesi meğerse tamponların altında gizliymiş. Kocaman sarı bir köpek üzerime atılır gibi yapıyor, hızla sıçrayıp koşmaya başlıyor ve inşallah zinciri vardır diye içimden dua ediyorum. Zincir varmış şükür. Gerçi bacağımdan semiz bir para koparmak isteseydi çoktan ben tampona iyice yaklaşmışken yapardı ama sonuçta terbiyeli köpekmiş. Havlayıp korkutmakla yetiniyor. Tren ve demiryolu sevdasına az kalsın paçayı kaptırıyorduk. Resim çekmeye devam ediyoruz.
Buca tren istasyonundan giden akşamın ikinci treni
hastane geçidinde Fiat MT5700. Foto: Orhan Berent
Istasyon binasını çektikten sonra ömer'e bir sonraki trenin gelmek üzere olduğunu haıtlatıyorum ve değişik bir mekanda gelecek trenin fotoğrafını çekmek için istasyonu terk ediyoruz. Arada geriye dönüp fotoğraf çekmeyi ihmal etmiyoruz tabii. Hem zemin geçidin oraya gelince trenin düdüğünü duyuyoruz ve ömer'le yer beğenip mevzileniyoruz. Bir kaç dakika sonra tren uzaktan görünüyor. Hemzemin geçide girip buca istasyonuna doğru uzaklaşırken ömerle fotoğraflarını çekiyoruz. Şimdi dönüşte de treni değişik bir yerde fotoğraflamanın arayışına girmek lazım. Ömer'le hattın kenarından şirinyer istikametine doğru yürümeye başlıyoruz. Bir yerde hattın paralelindeki sokak yokuş biçimini alıyor. Burada durup tren yoluna iniyoruz. Güzel bir yer, üstten trenin geçişini rahatlıkla resimleyebiliriz. Çok geçmeden de trenin düdüğünü işitip makinalarımızı kurba doğru kaldırıyoruz ve tren uzaktan görünüyor. Bizim hizamızdan geçip efeler durağına doğru gözden kaybolasıya kadar peşpeşe fotoğraflarını çekiyoruz buca-basmane treninin.
Buca tren istasyonundan Basmane'ye dönecek
olan
Fiat MT5700 Efeler durağına girmek üzere. Foto: Orhan Berent
Işimiz bitmişti. Şimdi alsancak'a geri dönmenin zamanı gelmişti. Şirinyer istasyonuna doğru yürürsek alsancak'a dönen cumaovası banliyösünü yakalayabilirdik. Hızlı hızlı yürüyüp şirinyer istasyonuna geldiğimizde orada bekleyen denizli ekspresini gördük. Yol ilerde tek hatta düştüğü için cumaovası treniyle burada buluşmaya mecburdu. Istasyon şefi suat abinin yanına uğrayıp bir çayını içtikten sonra şirinyer istasyonunu da görüntülemeye başladık. Beklediğimiz tren gelesiye kadar bol bol fotoğraf çektik ve gelen cumaovası-alsancak trenine atlayıp dönmek üzere yola çıktık. Bu tren de boş sayılırdı. Üç vagonlu bir mt5500'di. Tıpkı istasyonda onu bekleyen denizli ekspresi gibi.
Şirinyer tren istasyonunda Cumaovasından gelen
tren
diğer trenle buluşmak üzere. İkisi de Fiat MT5500. Foto: Orhan
Berent
Beklerken ömer'in
dikkatini şirinyer istasyonunun çift binalı olması çekmiş.
Geizden sonra bana maille ulaştırdığı bilgiler şöyle
olmuştu.“Şirinyer istasyonu
nun, çift istasyon yapılma nedenini, rahmetli dedem, babama,
o da bana anlatmıştı çok önceden. Eski anılar
yavaş yavaş hafızamda tazeleniyor. Her gezi sonrasında aklıma
"acaba dedem veya babam burayla ilgili bir şey anlattı mı"
sorusu hep takılıyor. Uzatmayayım, dedemin ve babamın bana
anlatıkklarına gelince: İzmir-Aydın hattından sonra Buca ya hat
yapılması kararlaştırılmış, buna en önemli
sebeplerden biri de, başta İngiliz ler olmak üzere pek
çok levanten ailenin burada yaşıyor olmasıydı. Ayrıca
İngiliz lerin mevki tutkusunu da biliyorsun. Şirinyerdeki ikinci
bina, Buca ya giden yolcular için yapılmış. Buca ya giden
tren Şirinyer e gelmeden makasla ikinci hatta geçer,
buradan Bucaya gidecek 1. mevki yolcuları alır ve Buca ya devam
edermiş. Yani Buca ayrımı, bizim, senelerdir
bildiğimiz Şirinyer
den sonra değil, önceymiş. Ayrıca Buca dan kalkıp,
Şirinyer e gelen tren, Alsancaktan kalkıp Gürçeşme rampasını
10-15 km hızla tırmanan dğer treni beklerken, yolcular bu
istasyonda hoşça vakit geçiriyorlarmış. Aydın
istikametinden gelen tren, Buca dan gelenle çakışacaksa,
Buca treni beklenir. Bu tren Şirinyer den yolcuları alıp
alsancak yönüne hareket ettikten sonra, Aydın dan gelen
tren, Alsancak a gidermiş. Aslında rahmetli dedem ve
babanem, demiryollarını yabancıların işlettiği dönemleri
çok iyi biliyorlardı. O zamanlardaki trenlerin, temizliği,
düzeni vs
gibi. Eğer ilgini çekerse aklıma geldikçe
anlatırım. “
Şirinyer tren istasyonunda Denizli'ye gidecek
olan Fiat MT5500'e bir bakış. Foto: Orhan Berent
“Estafurullah Abi, anıları web te yayınlayabilirsin. Bunlardan biri babaannemin anlattıklarından. Trenleri İngilizlerin işlettiği dönemlerde, yataklı vagonların sakız koktuğundan bahsederdi. Tren seyir halindeyken, vagonlarda kapı gıcırdasa veya pencere zor açılsa, hemen bir teknisyen gelir sorunu giderirmiş. Tünele girileceği zaman görevli açık pencereleri nazikçe kapatırmış. Bir istasyonda, karşıdan gelen tren beklenecekse, o istasyonun görevlileri yolculara çay çörek ikram ederlermiş. Yemekli vagonlarda her zaman taze ekmek ve meyve bulmak mümkünmüş. Evet hayal gibi değil mi abi. Ama çocukluğumun bir döneminde bu anıları dinledim hep. Aklımda kalan en belirgin anılardan. Birde birinci mevkilerde İngiliz vatandaşlarına torpil yapıldığından da bahsederdi Türk ler biraz zorlanırmış birinci mevkide yolculuk etmek için. Dedem de, demiryollarının millileştirilmesinde görev almış ilk memurlardan. Aklıma geldikçe sana ileteceğim abi. Bir de, Şirinyer istasyonu ile ilgili olarak, daha önceki mailimde anlattıklarıma dayanarak, Kemer istasyonu nun da çift peronlu olmasının bir nedenide, bu 1. mevki Buca yolcularının ( levantenlerin ) ayrı bir perondan indi-bindi yapılmak istenmesi de olabilir. Çünkü İzmir, Aydın arası hiçbir istasyonda çift bina ve çift peron yok hatırladığım kadarıyla. “
Şirinyer'den Kemer'e inerken pencereden br bakış.
Foto:
Orhan Berent
Treninin açık pencerelerinden uzak plan çalışmak için fotoğraf makinelerimizi çıkarttık ama sonuç pek yüz ağartıcı olmadı. Trenimiz kemer istasyonuna geldikten sonra ise kemer'in bir kaç net fotoğrafını çekebildik ancak. Tren burada bir kaç yolcu indirdi. Alsancak'a hareket ettiğimizde sanırım trende üç-beş kişi kalmıştı. Ömer makinist kabinin olduğu tarafa gidip ön pencereden yolu resmetti. Ben de açık kapıdan düşmemeye çalışarak dışarısının, hat boyunun fotoğraflarını çekmeye çalıştım. Tren alsancak'a vardı indik ve arkama baktım. Evet gerçekten 3-5 kişiyle gelmiştik kemer'den bu tarafa. Son bir kez treni ve alsancak garını görüntüleyip otobüs duraklarına doğru yürüdük. Millet hıncahınç dolu otobüslerde yer bulamazken biz şehir içinde trenle güzel ve nostaljik bir yolculuk yapmıştık. Tıpkı çocukluğumdaki gibi.