29 Ekim2006 Cumaovası Tren İstasyonu



   
Cumaovası İstasyon sahası ve Fiat MT55000. Yanda eski buharlılar için su kulesi. Foto: Orhan Berent

    29 Ekim 2006 günü Ömer Tolga arkadaşımızdan Gaziemir'de ayrıldıktan sonra Doktor Acar'ın arabasıyla Cumaovası'na doğru yola çıktık. Cumaovası'ndaki durumu epey merak ediyorduk. Çünkü 23 Temmuz 2006'da Şirinyer tarafı da trafiğe kapatılınca Halkapınar Depodaki makineler Cumaovası'na nakledilmişti. Şehrin hem kuzey hatti hem de güney hattı kapalı olduğu için merkeze yani Alsancak ve Basmane garına trenler giremiyor, kuzeyde Çiğli, güneyde Gaziemir'de son durak yapılıyordu. Cumaovası'nın diğer bir özelliği de güney trenleri için geçici (belki de kalıcı) depo alanı olmasıydı. İşte bu duygular eşliğinde Cumaovası'na vardığımızda tren istasyonunu aramaya başladık. Epey dolaşıp sorduktan sonra ıssız Cumaovası istasyonuna ulaştık.


Cumaovası mototren depolama alanı ve bir MT5500 ile MT5700. Foto: Orhan Berent

    Arabayı park ettikten sonra çevreyi şöyle bir kolaçan ettik. Tren bekleyen bir çiftten başka kimseler yoktu. İstasyon şefini bulup gar sahasında dolaşacağımızı söyledik. Gar şefi ismimizi öğrendikten sonra 3. Bölgenin kendisine ulaştırdığı resmi yazılara göz attı. O izin dilekçelerini incelerken Levent Vardar ve ekibinin de adının geçtiğini duyduk. Nihayet benim izin yazımı bulduktan sonra “tamamdır” diye onayladı. İstasyon şefine veda ettikten sonra karşı platformda duran iki FIAT MT55000 ve bir DE24000'liğin fotoğraflarını çektik. Bu arada trenlerin bakımı için yapılmış ilginç bir düzenek gördük. İstasyon sahasında yeterince dolaştıktan sonra öbür tarafta mototrenlerin depolandığı alana doğru yollandık. Hemzemin geçidin karşısında birkaç kişi duruyordu onların yanına gittik.


Lokomotiflerin bakımı için açılmış bir oyuk ya da ne işe yarıyorsa işte. Foto: Orhan Berent

    TCDD elemanı olduğunu öğrendiğimiz bu kişilere mototren depolama alanında kimsenin olup olmadığını sorduk ve burada oluş amacımızı anlattık. Pek ilgiyle karşılaştığımı söyleyemem. Seferden döndüklerini tahmin ettiğim ekip sorularımıza bıkkın bir şekilde cevap verdiler ve kendi aralarında konuşmayı sürdürdüler. Daha sonra Kemer istasyonunda tanıştığım hemzemin geçitten sorumlu eleman yanımıza geldi. “Beni hatırladın mı” dedim. O da “hatırlamaz olur muyum” dedi ve daha sonra diğer TCDD elemanlarıyla konuşmayı tercih etti. Zaman zaman sorduğumuz sorulara kısa kısa cevap veren TCDD'ciler istasyona gelen bir minibüse binip gittiler. Sanırım servis aracıydı ve personeli şehrin çeşitli semtlerine dağıtıyordu. Biz de hemzemin geçit sorumlusuna depolama alanını ziyaret edeceğimizi söyledik ve oraya doğru yollandık.


Cumaovası mototren depolama alanı ve beton platformlar, kanallar. Foto: Orhan Berent

    Depolama alanına gelmeden önce çevrede dolaşan başıboş köpeklerin bir şey ypaıp yapmayacağını sorduk. Eleman “bir şey yapmazlar” dedi ama biz biraz çekinerek depo alanına gittik. Alanda kimsecikler yoktu. Yolun kenarındaki hatlarda birkaç tane MT55000 ve MT5700 bir tane de “yeşil” tabir edilern DE11000'lik Makine vardı. Fotoğraf çeke çeke depo alanını boydan boya kat ettik. Hem depo alanına hem de istasyon sahasına personelin barınması için konteyner koymuşlar. Bunun dışında dizel dizilerin hafif bakımı için betonlanmış bir alanda kuyular açmışlar. Tabii Halkapınar'ın sonsuz imkanları yanında bunlar epey güdük kalıyordu.


Cumaovası İstasyonunda Dr. Acar Hamşioğlu ve MT55000. Foto: Orhan Berent

    Acar'la birlikte fotoğraflarımızı çektikten sonra istasyonun arkasında bıraktığımız arabaya yöneldik. Gelmişken bari bir Cumaovası pazarı yapalım dedik. Çocukluğumda 1970'li yıllarda İzmir'deki bir çok kişi trene binip Cumaovası ya da Tepeköy'e gider pazarı orada yapar sonra tekrar trene binip evlerine dönerlerdi. Cumaovası pazarına vardığımızda son derece modern ve üstü kapalı sabit bir pazar yeri binasıyla karşılaştık. Gerçekten dört dörtlüktü. Ancak sebze ve meyveler İzmir'de daha alasını bulacağınız bir kaliteye sahipti. Sera işi olmayan mevsimin son sivri biberini buldum Cumaovası'na has bir ürün olarak. Domatlar sera işiydi. Meyvelerin içi geçmiş, diğer sebzeler de sanırım yerli değildi. Anlaşılan eskinin trenleri gibi eskinin sebze ve meyvelerine de eyvallahı çekmiş sözde modern ama özde b.k gibi bir hayatın içine düşmüştük. Nerede eskinin vızır vızır işleyen buharlı trenleri ve Cumaovası, Tepeköy pazarlarının bereketi.