BornovaKayıp Demiryolu
Bornova
Tren İstasyonu çıkışında makaslar. Kampüse doğru
bakıyoruz. Foto: Orhan Berent
2005 yılı Eylül ayından beri kaybolmakta olan İzmir Demiryollarını ve TCDD'nin anılarını hiç olmazsa fotoğraflarda ve belgelerde yaşatmak için çalışmalar yapıyorduk. 2006 yılının 27 Mayıs'ında Dr Acar Hamşioğlu ile birlikte Bornova Eski Tren İstasyonunu görüntülemiş fakat Ege Üniversitesine giden hattın durumunu araştırmamıştık. Zaten 23 Temmuz 2006 tarihinde İzmir'in Gaziemir tarafıyla da bağlantısı kesilmiş ve kent içinde tren görmek ancak iki yıl sonrasına kalmıştı. Bilindiği gibi Halkapınar-Bornova demiryolu da TCDD tarafından 1995'de İzmir Belediyesine devredilmiş ve bu hatta dandik ve güdük İzmir Metrosu 2000 yılından itibaren çalışmaya başlamıştı. Ruhsuz İzmir metrosu yüzünden Mersinli (Panaya) tren istasyonu yıkılmış, Bornova Tren İstasyonu ise trenlerin artık uğramadığı ıssız ve hayalet bir istasyon olarak kalakalmıştı. Fakat bir zamanlar yani 1979 ile 1990 yılı başlarına kadar Bornova'dan Ege Üniversitesi kampüsüne kadar olan hattın durumu neydi? Acaba burada son izleri görebilirmiydik? İşte bu satırların yazılmasından bir ay önce bir sitede gördüğüm bir fotoğraf bazı ray kalıntılarının hala Bornova İstasyonunun ilerisinde mevcut olduğunu açıkça gösteriyordu. Yol arkadaşım Dr Acar Hamşioğlu ve Ömer Tolga Sümerli'yi alarak tıpkı kayıp Gaziemir-Seydiköy demiryolu gibi bu hattın da izlerini sürmeliydik. Vaktimiz azdı, İzmir Belediyesi Üçyol-Bornova metrosunu Bornova merkeze uzatma kararı almış ve ihaleyi yapmıştı. Son kalıntıların da yok edilmesi an meselesiydi. İşte aşağıdaki yolculuk bu kayıp demiryolunu aramanın öyküsüdür.
Bornova eski tren istasyonu
yakınları.
Foto: Orhan Berent
Birkaç zamandır Bornova'dan Ege Üniversitesi kampüsüne giden eski demiryolunu aramak Dr Acar'ın da aklına yatmıştı. Ancak bu iş için gün kararlaştıramıyorduk. Hafta sonu özellikle Pazar günü Ege kampüste girmek sorun çıkarabilirdi. Hafta içi ise işlerimizin yoğunluğundan dolayı buna kalkışamazdık. Sonunda 31 Mart Cumartesi gününü kararlaştırdık. O gün Açık Öğretim Fakültesi sınavları da yapılıyordu ve kampüs kalabalıktı. Böylece dikkati çekmeyecek ve şüphe uyandırmayacaktık. Sonuçta eski demiryolu hattını aramak için elinde fotoğraf makineleriyle çevrede dolaşan üç orta yaşlı adam daha az farkedilecekti. Ancak Cumartesi sabahı yağan yağmur bütün hevesimi kırmıştı. Küresel ısınma yüzünden bu kış hasretini çektiğimiz yağmur şakır şakır yağıyor ve bizi böyle bir gezi yapmaktan alıkoyuyordu. Yağan yağmurun sevincine gezimizi yapamayacak oluşumuzun üzüntüsü eklenmişti. Ancak ne olursa olsun Dr Acar ile birlikte öğlen 13'de Karşıyaka'da Bornova dolmuşlarının önünde buluşmaya karar verdik. İşlerini hallettiğinde Ömer Tolga'da bize katılacaktı. İsterse ortalığı sel götürsün biz kayıp demiryolunu arayacaktık.
Kampüs
tren istasyonu. Solda DEU Mühendislik sağda görülmeyen
tarafta Ege Fen Fakültesi. Foto: Orhan Berent
Karşıyaka eski tren istasyonunun önündeki dolmuş durağına geldikten bir kaç dakika sonra Acar geldi. Hemen önümüzdeki Bornova dolmuşuna atladık ve yola koyulduk. Dolmuşa binmeden önce hafif hafif yağmur atıştırmaya başlamıştı. Bayraklı'ya geldiğimizde ise giderek hızını artırdı. Arazide yürüyeceğimiz için tedbirliydik ayağımıza botları geçirmiş ve yanımıza şemsiye almıştık. Dapdaracık Bornova dolmuşunda bunaltıcı bir hava eşliğinde Bornova bulvar yolu üzerinden giderken yağan yağmur sağanak biçimini almıştı. Ege Üniversitesi hastanesi önüne geldiğimizde bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Metro istasyonunun önünde indik ve şemsiyelerimizi açıp hızlı hızlı sığınmak üzere oraya doğru seğirttik. Bornova metro istasyonunun saçakları sözde süs olsun diye ızgara biçiminde yapılmıştı. Bu yüzden saçak altında yağmurun dinmesini bekleyip bir sigara tüttürmeyi bile İzmir Metro İstasyonlarının tasarımcıları bize çok görmüştü. Bu yüzden üç tarafı açık yolcu platformuna girmeye mecbur kaldık. Sigaramı yakarken “istasyon sahasında sigara içilmez” diye bir uyarı alır mıyım düşüncesi bir an aklıma geldi ise de sonuçta turnikelerin öte tarafındaydık. Ayrıca burası açık havaydı. Çevremde benim gibi sigara içip yağmuru seyredenleri görünce ben de rahatladım.
Eski
Ege Tıp ve Ege Edebiyat Fakültesinin kuzeyi, eski fakülte
tren istasyonu mevkii.
Dışarda şiddetli bir yağmur yağmakta ve sınavdan çıkan kalabalık yüzünden trafik iyice kördüğüm haline gelmekteydi. Üstümüzdeki viyadükten geçen araçların sıçrattığı sular aşağıdaki karayoluna ve geçmekte olan yayaların üzerine oluk oluk boşanmaktaydı. Göçebe kültürümüz ve çarpık kentleşme anlayışımız yüzünden Bornova'nın ortasından karayolu viyadüğü geçirmiştik ama güzelim Basmane-Bornova demiryolunu kaldırıp yerine güdük Bornova-Üçyol metrosunu koymakta tereddüt etmemiştik. Bir süre bu manzarayı seyrettikten sonra Dr Acar'la birlikte daha elverişli bir ortam aramak üzere otobüs duraklarına doğru yöneldik. İlerde bir kafe vardı. Burası Çamlıca sinemasına aitti. Burada oturup hem yağmurun dinmesini hem de yol arkadaşımız Ömer'in gelmesini bekleyecektik.
Eski
fakülte durağından sonra batıya Bornova'ya doğru. Foto: Orhan
Berent
Acar'la cafede oturup daha önceki
demiryolu gezilerimizi andık. 2005 yılından beri bu tür
yolculuklara İzmir'de beraber çıkıyorduk. Ayrıca Acar Ankara
ve İstanbul grubundan olan arkadaşlarımız ile birlikte tüm
Türkiye'yi kapsayan uzun tren yolculuklarına katılıyordu. Bir
şekilde gönlünü trenlere ve demiryoluna kaptırmış
insanlardık. Hepimizin anılarında trenler önemli bir yer
tutuyordu. İşte bu duygular içinde ilerde neler yapacağımızı
konuşurken Ömer'den bir telefon geldi. Bir saat içinde
yanımızda olacaktı. Bu arada yağmur şiddetini azaltmadan
yağmakta ve
hafiften umudumuz kırılmaktaydı. Ya kampüse gidemezsek. Hadi
yağmur dindi diyelim, eski demiryolu hattını bulmak için
zeytinliklerin içinde dolaşmamız gerekiyordu. Bornova'nın balçık
çamuru meşhurdu. Türkiye'nin en
verimli ovalarından birine koca Ege Üniversitesi kampüsünü
oturtmuş ve geri kalan yerleri de şehirleşme ayağına beton
yığını
haline getirmiştik. Bu bölgede üniversite kampüsünde
otlar betonları delip yeşeriyordu. Öylesine bereketli bu
toprakları biz mahvetmiş şimdi geride kalan son hatıra eski
demiryolunun izlerini de ortadan kaldıracaktık. Vaktimiz yoktu.
Bir
zamanlar Bornova ile Ege Üniversitesi kampüsü arasında
kalan son demiryolu parçalarını biz fotoğraflayacaktık.
Dr. Acar ve Ömer Tolga sökülen rayları
inceliyorlar. Foto: Orhan Berent
Şimdi solumuzda Fen Fakültesi sağımızda Dokuz Eylül Mühendislik Fakültesinin bulunduğu alandayız. Eskiden burada bir istasyon vardı. Şimdi ise uzun bir dükkanlar zinciri bulunmakta. Çevre tanınmayacak kadar değişmiş durumda. Acar ve Tolga ile yürüyerek yurtların bulunduğu mevkiye doğru yürüyoruz. Burada hemzemin geçidi aşan demiryolu, yurtların orada bir tamponla son bulurdu. 1980'lerin ortalarında TCDD'nin bu hattı Turgutlu'ya kadar uzatma planı vardı. Böylece kestirmeden yani Karşıyaka ve Menemen'i dolaşmadan alternatif bir yol meydana gelecekti. Fakat evdeki hesap çarşıya uymamıştı. 1990'ların başında Ege Üniversitesi yönetimi tren yolunun binaların temelini sarstığı gerekçesiyle kampüs içerisinde demiryolu hattı istemiyordu. Kesin tarihi hatırlamıyorum ya 1990 ya da 1991 yılında artık trenler Ege Üniversitesi kampüsüne girmemeye başladı ve eskisi gibi yani 1979'dan önceki gibi Bornova istasyonunda son durak yapmaya başladı. 1996 yılında ise Halkapınar-Bornova koridoru belediyeye devredilince Basmane-Bornova banliyo trenleri tarihe karıştı. Artık ruhsuz metro var Üçyol-Bornova arasında işleyen.
Zeytinlik mevkiinde sökülen raylar.
Foto: Orhan Berent
Ömer ve Acar ile birlikte bir müddet burada oyalandıktan sonra yürüyerek geri dönüyoruz. Kampüs ise çok hareketli. Açık Öğretim sınavından çıkmış öğrenciler ve yakınları yolları doldurmuş. Belediye otobüsleri hıncahınç dolu, özel arabalar vızır vızır geçiyor. Ancak biz hala bir demiryolu parçası bulamadık geçmişe dair. Bu düşünceler eşliğinde laflaya laflaya tekrar eski Ege Tıp binalarının olduğu mevkiye geri döndük. İlerde bir inşaat levhası var. Buradan demiryolu hattı zeytinlik ve çamlıkların arasına dalar ve Bornova'ya doğru giderdi. Biz şimdi bu ağaçlık alanın yakın zamanda düzeltilmiş olduğunu görüyoruz. Önümüzde toprak bir yol var. Yürürken sol tarafta eski ahşap travers kalıntıları ve raylar görüyoruz. Bu kesimde yakın zamanda bir ray sökümü olmuş. Toprak yoldan ilerdeki barakalara doğru yavaş yavaş yürüyoruz. İnşallah bir bekçi köpeği yoktur etrafta. Demiryolu araştırması yaparken paçamızı bir köpeğe kaptırmanın manası yok elbette. Yaz aylarında şimdi terk edilmiş Buca tren istasyonunda Ömer'le birlikte dolaşırken az daha bir kangal köpeği butumdan ufak bir parça koparacaktı. Çekine çekine en önde ben olmak üzere barakalara doğru yürüyoruz. İlerde bir inşaat gözümüze çarpıyor. Tam o anda barakalardan çıkan bir adam bizi gördüğü halde bizimle ilgilenmeyip 200 metre ilerdeki inşaata doğru gidiyor. Kendi bilir, bizde barakaların orada çevreyi araştırıp eski ahşap traversleri ve ray kalıntılarını inceliyoruz. Buralardan eskiden demiryolu geçiyordu fakat raylar nereye gitmişti?
Batıya Bornova'ya doğru.
Foto: Orhan Berent
Gerçektende
bu yaptığımız akıl karı değil. Yağmur dindi ama her taraf bir
karış
balçık ve büyümüş otlar yüzünden
ayakkabılarımız su içinde. Ömer'le Acar'ın durumunu
bilmiyorum ama ayaklarım sucuk gibi. Bu işi hastalanmadan
atlatırsak
ne mutlu bize. Ömer bir ara vazgeçip “asfalt yola
çıkalım” diyor. İyi de ağaçlık alan
sürülüp,
kabartılmış. Sol tarafımızdaki asfalta ulaşmak için en az 30
metre çamur içinde yürümek lazım. Buraya
kadar gelmişken demiryolunu bulmadan dönmek ağrıma gidiyor.
“Batıya doğru yürümeye devam edelim” diyorum
çalılıkların arasından. Bu arada bastığımız yerlere de dikkat
etmek lazım. Yüksek otlar yüzünden her an
göremediğimiz çukurlara batabiliriz. Bir keresinde Buca
demiryolunu Ömer'le dolaşırken yüksek otlar
yüzünden
15 metrelik bir yamaçtan rayların üzerine düşmeme
ramak kalmıştı. Şu yolu bir bulsak başka şey istemiyorum. O kadar
emek harcadık bu yağmurun altında. Yürüdüğüm
yerler sert zemin, ayağımın altında ufak taşlar var. Sanki
sökülen
rayların üstündeymişim gibi geliyor. Arkadaşlarımdan
ayrılarak batıya doğru ilerlemeye devam ediyorum, karşıma bir
tümsek
çıkıyor. Bu tümseği aşmamız gerekiyor ama nasıl.
Üstünü
otlar bürümüş ve çevresini dolaşmak için
sağdaki soldaki balçık tarlasına girmek gerekiyor. Geri
dönmektense tümseğin çevresinden dolaşmaya karar
veriyorum. Sol taraftan balçığa girip çevresini
dolaşıyorum. Diz hizama kadar su içindeyim. Fakat hissediyorum
bu tümseğin arkasında bir şeyler var. Ve şimdi tümseği
dolaşıp batıya doğru baktığımda aradığımız şeyi bulmanın
heyecanıyla
yol arkadaşlarıma sesleniyorum. “Gelin arkadaşlar kayıp
demiryolu hattını buldum.”
Zeytinlik mevkiinden batıya Bornova'ya doğru.
Foto: Orhan Berent
İşte önümüzde. Zeytin ve çam ağaçlarının arasından batıya doğru Bornova istasyonuna giden Kampüs-Bornova demiryolu hattının tam üstündeyiz. Raylar bu kesimde hiç bozulmamış. Balast taşlarının sıklığı yüzünden aradan geçen 15 yıl boyunca otların arasında kaybolmamış. Vay be, bir zamanlar üstünde bulunduğumuz demiryolundan Basmane-Bornova banliyö trenleri geçerdi. Şimdi ağaçlıklar arasında bir başına kalmış bu rayların üzerinden trenlerin haricinde bunca yıl sonra üç demiryolu sevdalısı geçiyor. 1979 yılında bu hat açılmıştı. 1865 yılında itibaren çalışmaya başlayan Basmane-Bornova trenleri Bornova istasyonunda son durak yapıyordu. 1979'dan sonra ise kampüse doğru demiryolu uzatılmış ve zeytinlikler ve çam ağaçlarının arasından geçen Bornova treni önce eski Ege Tıp fakültesi önünde bir ara durak yaptıktan sonra kampüsün içine doğru ilerleyişini sürdürür ve bugünkü Ege Fen Fakültesi ve Dokuz Eylül Mühendislik Fakültesi önündeki alanda yurtların kapısının önüne kadar gelirdi. 1990'ların başlarında Ege Üniversitesi yönetiminin kampüs içinde demiryolunu istemeyişi yüzünden de bu hat trensiz kalmıştı.
Zeytinlik mevkiinden doğuya kampüse doğru.
Foto: Orhan Berent
Bir zamanlar bu yolun üstünden buharlı lokomotifler, DH33000 ve DH44000 Mak lokolar, DE18000 ve DE18100 dizel elektrikli lokomotiflerin çektiği vagonlar geçerdi. En son 1990'ların ortalarında Bornova istasyonundan bir RM3000 Schienebus otorayına binmiş ve son bir Bornova-Basmane tren gezisi yapmıştım. İşte bunları düşünerek, batıya doğru ilerleyip eski demiryolunun fotoğraflarını çekiyorum. Acar ve Ömer Tolga'da bana eşlik ediyor. Aslında hüzünlü bir an bu. Bir müddet sonra bu yoldan da iz kalmayacak. İzmir Metrosu büyük ihtimal bu güzergah üzerinden aç-kapa metoduyla bir tünel açacak ve yerin altından metro kampüse gelecek. Karayollarının yüzeyden geçmesine itiraz etmezler de trenleri yer altına indirir köstebek ruhlu insanlar. Çünkü kent kültürü onlar için birbirine benzeyen parklar ve zevksiz havuzlar inşa etmektir. Çağdaşlık anlamında kentin dokusunu bozmayı marifet sayarlar. Göçebe ve devşirme bir kültüre sahip oldukları için ancak tahrip etmeyi bilirler. Şu yeşil otların üzerinden nazlı nazlı ilerleyen demiryolunun güzelliği onlara bir şey söylemez. Geçmişleri olmadığı için gelecekleri de yoktur. Ama benim bir geçmişim var. 4 yıl boyunca Ege Üniversitesi kampüsüne fırsat buldukça trenle gidip geldim. Açık pencereden çam ağaçlarının kokusunu çektim ciğerlerime, buharlı lokomotifin keskin düdüğünü dinledim. Ve şimdi tıpkı 2006 Temmuz'unda yitirdiğimiz Buca demiryolu gibi ondan 15 yıl önce tarihe karışmış bir kaybolan demiryolu hattının üzerinde yürüyorum bunları düşünerek.
Zeytinlik mevkiinden batıya Bornova'ya doğru.
Foto: Orhan Berent
Artık
Acar ve Ömer Tolga'nın da keyfi yerine gelmiş. Traverslerin ve
balastların üzerinde yürümek yüksek ve kaygan
otların üzerinden yürümekten daha kolay. Arada sırada
durup rayları ve traversleri inceliyoruz. Bazı yerlerde
civataların
hala pas tutmadığını görüyoruz. Zaman zaman doğuya doğru
dönüp geldiğimiz tarafa doğru da fotoğraf çekiyorum.
Mümkün oldukça bu anı belgelemek lazım. Yıllar
önce
öğrenciyken fotoğraf makinesi alacak paramız yoktu. Bizi de
endüstriyel kültür mirası konusunda bir diskur sahibi
yapmamıştı büyüklerimiz ve bizi yönetenler. Tren ve
demiryolu fotoğrafı çekmeyi yabancılardan öğrenmiştik.
Fakat İngilizler'den kalan İzmir'in iki ortodoks kilisesinden biri
olan kiliseyi tahrip etmekte üstümüze yoktu. İlerki
yıllarda şu Aliağa-Menderes projesi bittiğinde trenler Şirinyer'e
yaklaşırken sağ tarafa dikkatle bakın. Yukarda tepelik bir yerde
askeri bölgede eski bir bina görünür. İşte
bahsettiğim kilise odur.
Bornova eski tren istasyonu yakınları.
Foto: Orhan Berent