BornovaKayıp Demiryolu



Bornova Tren İstasyonu çıkışında makaslar. Kampüse doğru bakıyoruz. Foto: Orhan Berent

    2005 yılı Eylül ayından beri kaybolmakta olan İzmir Demiryollarını ve TCDD'nin anılarını hiç olmazsa fotoğraflarda ve belgelerde yaşatmak için çalışmalar yapıyorduk. 2006 yılının 27 Mayıs'ında Dr Acar Hamşioğlu ile birlikte Bornova Eski Tren İstasyonunu görüntülemiş fakat Ege Üniversitesine giden hattın durumunu araştırmamıştık. Zaten 23 Temmuz 2006 tarihinde İzmir'in Gaziemir tarafıyla da bağlantısı kesilmiş ve kent içinde tren görmek ancak iki yıl sonrasına kalmıştı. Bilindiği gibi Halkapınar-Bornova demiryolu da TCDD tarafından 1995'de İzmir Belediyesine devredilmiş ve bu hatta dandik ve güdük İzmir Metrosu 2000 yılından itibaren çalışmaya başlamıştı. Ruhsuz İzmir metrosu yüzünden Mersinli (Panaya) tren istasyonu yıkılmış, Bornova Tren İstasyonu ise trenlerin artık uğramadığı ıssız ve hayalet bir istasyon olarak kalakalmıştı. Fakat bir zamanlar yani 1979 ile 1990 yılı başlarına kadar Bornova'dan Ege Üniversitesi kampüsüne kadar olan hattın durumu neydi? Acaba burada son izleri görebilirmiydik? İşte bu satırların yazılmasından bir ay önce bir sitede gördüğüm bir fotoğraf bazı ray kalıntılarının hala Bornova İstasyonunun ilerisinde mevcut olduğunu açıkça gösteriyordu. Yol arkadaşım Dr Acar Hamşioğlu ve Ömer Tolga Sümerli'yi alarak tıpkı kayıp Gaziemir-Seydiköy demiryolu gibi bu hattın da izlerini sürmeliydik. Vaktimiz azdı, İzmir Belediyesi Üçyol-Bornova metrosunu Bornova merkeze uzatma kararı almış ve ihaleyi yapmıştı. Son kalıntıların da yok edilmesi an meselesiydi. İşte aşağıdaki yolculuk bu kayıp demiryolunu aramanın öyküsüdür.


Bornova eski tren istasyonu yakınları. Foto: Orhan Berent

    Birkaç zamandır Bornova'dan Ege Üniversitesi kampüsüne giden eski demiryolunu aramak Dr Acar'ın da aklına yatmıştı. Ancak bu iş için gün kararlaştıramıyorduk. Hafta sonu özellikle Pazar günü Ege kampüste girmek sorun çıkarabilirdi. Hafta içi ise işlerimizin yoğunluğundan dolayı buna kalkışamazdık. Sonunda 31 Mart Cumartesi gününü kararlaştırdık. O gün Açık Öğretim Fakültesi sınavları da yapılıyordu ve kampüs kalabalıktı. Böylece dikkati çekmeyecek ve şüphe uyandırmayacaktık. Sonuçta eski demiryolu hattını aramak için elinde fotoğraf makineleriyle çevrede dolaşan üç orta yaşlı adam daha az farkedilecekti. Ancak Cumartesi sabahı yağan yağmur bütün hevesimi kırmıştı. Küresel ısınma yüzünden bu kış hasretini çektiğimiz yağmur şakır şakır yağıyor ve bizi böyle bir gezi yapmaktan alıkoyuyordu. Yağan yağmurun sevincine gezimizi yapamayacak oluşumuzun üzüntüsü eklenmişti. Ancak ne olursa olsun Dr Acar ile birlikte öğlen 13'de Karşıyaka'da Bornova dolmuşlarının önünde buluşmaya karar verdik. İşlerini hallettiğinde Ömer Tolga'da bize katılacaktı. İsterse ortalığı sel götürsün biz kayıp demiryolunu arayacaktık.


Kampüs tren istasyonu. Solda DEU Mühendislik sağda görülmeyen tarafta Ege Fen Fakültesi. Foto: Orhan Berent

    Karşıyaka eski tren istasyonunun önündeki dolmuş durağına geldikten bir kaç dakika sonra Acar geldi. Hemen önümüzdeki Bornova dolmuşuna atladık ve yola koyulduk. Dolmuşa binmeden önce hafif hafif yağmur atıştırmaya başlamıştı. Bayraklı'ya geldiğimizde ise giderek hızını artırdı. Arazide yürüyeceğimiz için tedbirliydik ayağımıza botları geçirmiş ve yanımıza şemsiye almıştık. Dapdaracık Bornova dolmuşunda bunaltıcı bir hava eşliğinde Bornova bulvar yolu üzerinden giderken yağan yağmur sağanak biçimini almıştı. Ege Üniversitesi hastanesi önüne geldiğimizde bardaktan boşanırcasına yağıyordu. Metro istasyonunun önünde indik ve şemsiyelerimizi açıp hızlı hızlı sığınmak üzere oraya doğru seğirttik. Bornova metro istasyonunun saçakları sözde süs olsun diye ızgara biçiminde yapılmıştı. Bu yüzden saçak altında yağmurun dinmesini bekleyip bir sigara tüttürmeyi bile İzmir Metro İstasyonlarının tasarımcıları bize çok görmüştü. Bu yüzden üç tarafı açık yolcu platformuna girmeye mecbur kaldık. Sigaramı yakarken “istasyon sahasında sigara içilmez” diye bir uyarı alır mıyım düşüncesi bir an aklıma geldi ise de sonuçta turnikelerin öte tarafındaydık. Ayrıca burası açık havaydı. Çevremde benim gibi sigara içip yağmuru seyredenleri görünce ben de rahatladım.   


Eski Ege Tıp ve Ege Edebiyat Fakültesinin kuzeyi, eski fakülte tren istasyonu mevkii.

     Dışarda şiddetli bir yağmur yağmakta ve sınavdan çıkan kalabalık yüzünden trafik iyice kördüğüm haline gelmekteydi. Üstümüzdeki viyadükten geçen araçların sıçrattığı sular aşağıdaki karayoluna ve geçmekte olan yayaların üzerine oluk oluk boşanmaktaydı. Göçebe kültürümüz ve çarpık kentleşme anlayışımız yüzünden Bornova'nın ortasından karayolu viyadüğü geçirmiştik ama güzelim Basmane-Bornova demiryolunu kaldırıp yerine güdük Bornova-Üçyol metrosunu koymakta tereddüt etmemiştik. Bir süre bu manzarayı seyrettikten sonra Dr Acar'la birlikte daha elverişli bir ortam aramak üzere otobüs duraklarına doğru yöneldik. İlerde bir kafe vardı. Burası Çamlıca sinemasına aitti. Burada oturup hem yağmurun dinmesini hem de yol arkadaşımız Ömer'in gelmesini bekleyecektik.


Eski fakülte durağından sonra batıya Bornova'ya doğru. Foto: Orhan Berent

   Acar'la cafede oturup daha önceki demiryolu gezilerimizi andık. 2005 yılından beri bu tür yolculuklara İzmir'de beraber çıkıyorduk. Ayrıca Acar Ankara ve İstanbul grubundan olan arkadaşlarımız ile birlikte tüm Türkiye'yi kapsayan uzun tren yolculuklarına katılıyordu. Bir şekilde gönlünü trenlere ve demiryoluna kaptırmış insanlardık. Hepimizin anılarında trenler önemli bir yer tutuyordu. İşte bu duygular içinde ilerde neler yapacağımızı konuşurken Ömer'den bir telefon geldi. Bir saat içinde yanımızda olacaktı. Bu arada yağmur şiddetini azaltmadan yağmakta ve hafiften umudumuz kırılmaktaydı. Ya kampüse gidemezsek. Hadi yağmur dindi diyelim, eski demiryolu hattını bulmak için zeytinliklerin içinde dolaşmamız gerekiyordu. Bornova'nın balçık çamuru meşhurdu. Türkiye'nin en verimli ovalarından birine koca Ege Üniversitesi kampüsünü oturtmuş ve geri kalan yerleri de şehirleşme ayağına beton yığını haline getirmiştik. Bu bölgede üniversite kampüsünde otlar betonları delip yeşeriyordu. Öylesine bereketli bu toprakları biz mahvetmiş şimdi geride kalan son hatıra eski demiryolunun izlerini de ortadan kaldıracaktık. Vaktimiz yoktu. Bir zamanlar Bornova ile Ege Üniversitesi kampüsü arasında kalan son demiryolu parçalarını biz fotoğraflayacaktık.

    Nihayet saat 15'e doğru Ömer Tolga yanımıza geldi. Artık yavaş yavaş yolculuğumuza başlayabilirdik. Yağmurun şiddeti azalmıştı. Cafeden çıktık ve otobüs duraklarının oradan Bornova eski tren istasyonuna vardık. İstasyonun ilerisinde kampüse doğru giden hattın tel örgülerle kapalı olduğunu gördük. Mecburen kampüse ağaçlı yoldan girecek ve kaldırım kenarından yürüyerek ilerde müsait bir noktadan ağaçlıkların arasına dalacaktık. Ancak yürüdükçe bunun mümkün olmadığını gördük. Solumuzdaki ağaçlık alan yağan yağmurun yüzünden balçık tarlasına dönüşmüştü. Ve biz kampüse doğru yürürken şemsiyelerimizi açmıştık. Nasıl bulacaktık kayıp demiryolunu ve bu yağmırda fotoğraf makinelerimizi nasıl kullanacaktık. Kampüse yürürken bir şey daha dikkatimizi çekti. Sınavdan çıkanların oluşturduğu otomobil kuyruğu ağaçlı yoldan kampüse kadar uzuyordu. Biz ise sol tarafa bakarak acaba bir kaç ray kalıntısı görür müyüz diye yürürken birdenbire solumuzda ağaçların arasında rayları farkettik. Ancak bunların şekli son derece garipti. Sanki normal yerlerinde durmuyorlar da bir güç onları yerinden kaldırıp başka bir tarafa bırakmıştı. Nedenini ise bir saat sonra öğrenecektik.


Eski fakülte durağından sonra batıya Bornova'ya doğru. Foto: Orhan Berent

    Yavaş yavaş yürüdükçe eski Ege Tıp ve benim öğrenciliğimdeki Edebiyat Fakültesi binalarının olduğu mevkiye ulaştık. Burada fakülte durağı diye TCDD'nin yapmış olduğu bir ara istasyon vardı. Basmane'ye dönerken az mı tren beklemiştim bu istasyonda. Tabii bugün bu durağın ve demiryolunun yerinde yeller esiyordu. Çevrede eski hatta dair en ufak bir iz yoktu. 200 metre gerimizde gördüğümüz yol kalıntısı dışında eski demiryoluna ait hiç bir işaret bulunmuyordu. Yürüye yürüye Ege Üniversitesinin Osman Kibar kavşağındaki ana kapısından buraya gelen yolla demiryolunun kesiştiği eski hemzemin geçidin bulunduğu mevkiye geldik. Ancak 1981-85 arasındaki öğrenciliğimden bu yana buraları epey değişmişti. Şimdi uzayıp giden tren yolunun olması gereken yerde ufak bir ormanlık alan mevcuttu. Çam ağaçlarının arası ise sürülmüş ya da bellenmişti. Toprak kabarmış ve yağan yağmurla iyice balçık halini almıştı. Raylar sökülmemişse bile mutlaka toprağın en az yarım metre altında kalmıştı. Toprağı eşeleyemeyeceğimize göre bu koruluğun çevresini dolaşıp Fen Fakültesiyle bizim Dokuz Eylül'ün Mühendislik fakültesi arasında kalan kampüs tren istasyonuna başka bir yerden ulaşmamız gerekiyordu. Biz de öyle yaptık ve koruluğun çevresinden dolaştık.


Dr. Acar ve Ömer Tolga sökülen rayları inceliyorlar. Foto: Orhan Berent

    Şimdi solumuzda Fen Fakültesi sağımızda Dokuz Eylül Mühendislik Fakültesinin bulunduğu alandayız. Eskiden burada bir istasyon vardı. Şimdi ise uzun bir dükkanlar zinciri bulunmakta. Çevre tanınmayacak kadar değişmiş durumda. Acar ve Tolga ile yürüyerek yurtların bulunduğu mevkiye doğru yürüyoruz. Burada hemzemin geçidi aşan demiryolu, yurtların orada bir tamponla son bulurdu. 1980'lerin ortalarında TCDD'nin bu hattı Turgutlu'ya kadar uzatma planı vardı. Böylece kestirmeden yani Karşıyaka ve Menemen'i dolaşmadan alternatif bir yol meydana gelecekti. Fakat evdeki hesap çarşıya uymamıştı. 1990'ların başında Ege Üniversitesi yönetimi tren yolunun binaların temelini sarstığı gerekçesiyle kampüs içerisinde demiryolu hattı istemiyordu. Kesin tarihi hatırlamıyorum ya 1990 ya da 1991 yılında artık trenler Ege Üniversitesi kampüsüne girmemeye başladı ve eskisi gibi yani 1979'dan önceki gibi Bornova istasyonunda son durak yapmaya başladı. 1996 yılında ise Halkapınar-Bornova koridoru belediyeye devredilince Basmane-Bornova banliyo trenleri tarihe karıştı. Artık ruhsuz metro var Üçyol-Bornova arasında işleyen.


Zeytinlik mevkiinde sökülen raylar. Foto: Orhan Berent

    Ömer ve Acar ile birlikte bir müddet burada oyalandıktan sonra yürüyerek geri dönüyoruz. Kampüs ise çok hareketli. Açık Öğretim sınavından çıkmış öğrenciler ve yakınları yolları doldurmuş. Belediye otobüsleri hıncahınç dolu, özel arabalar vızır vızır geçiyor. Ancak biz hala bir demiryolu parçası bulamadık geçmişe dair. Bu düşünceler eşliğinde laflaya laflaya tekrar eski Ege Tıp binalarının olduğu mevkiye geri döndük. İlerde bir inşaat levhası var. Buradan demiryolu hattı zeytinlik ve çamlıkların arasına dalar ve Bornova'ya doğru giderdi. Biz şimdi bu ağaçlık alanın yakın zamanda düzeltilmiş olduğunu görüyoruz. Önümüzde toprak bir yol var. Yürürken sol tarafta eski ahşap travers kalıntıları ve raylar görüyoruz. Bu kesimde yakın zamanda bir ray sökümü olmuş. Toprak yoldan ilerdeki barakalara doğru yavaş yavaş yürüyoruz. İnşallah bir bekçi köpeği yoktur etrafta. Demiryolu araştırması yaparken paçamızı bir köpeğe kaptırmanın manası yok elbette. Yaz aylarında şimdi terk edilmiş Buca tren istasyonunda Ömer'le birlikte dolaşırken az daha bir kangal köpeği butumdan ufak bir parça koparacaktı. Çekine çekine en önde ben olmak üzere barakalara doğru yürüyoruz. İlerde bir inşaat gözümüze çarpıyor. Tam o anda barakalardan çıkan bir adam bizi gördüğü halde bizimle ilgilenmeyip 200 metre ilerdeki inşaata doğru gidiyor. Kendi bilir, bizde barakaların orada çevreyi araştırıp eski ahşap traversleri ve ray kalıntılarını inceliyoruz. Buralardan eskiden demiryolu geçiyordu fakat raylar nereye gitmişti?


Batıya Bornova'ya doğru. Foto: Orhan Berent


    Ömer ve Acar çevreyi incelerken başka bir adamın bize doğru yaklaşmakta olduğunu görüyorum. Yanına gidip üniversitede görevli olduğumu ve eski Bornova-Kampüs hattını araştırdığımızı söylüyorum. Adam ilerdeki Ege Üniversitesine ait inşaatın görevlilerindenmiş. Ona üniversite kimliğimi gösterip bize yardım etmesini ve eski güzergahın yerini göstermesini söylüyorum. Çünkü bizim çevreyi dolaşma imkanımız fazla yok. Yağan yağmurdan ötürü yerler çamur içinde ve büyümüş otların arasında en ufak bir iz yok. Ancak sağda solda ray ve travers kalıntıları bulunmakta. Biz adamla konuşurken yanımıza demin gördüğümüz yaşlı amca geliyor. İlerdeki sökülmüş demiryolu parçasının inşaata giden iş makinelerine yol açmak için söküldüğünü ve daha önceki aylarda metrocuların da burada araştırma yaptıklarını söylüyor. Ona kampüs demiryolunun yerini soruyoruz. Bize hemen ilerdeki bir tümseği gösteriyor. “Bunun arkasında eski demiryolu var, onu takip ederek Bornova istasyonuna ulaşabilirsiniz” diyor. Ona çevrede ve bahçelerin arasında başıboş köpeklerin olup olmadığını soruyoruz. “Hayır kimsecikler yok, yolu bulduktan sonra taşlara basarak çamurlara bulanmadan Bornova'ya çıkarsınız” diyor. Ona teşekkür ederek, yolu bulmak amacıyla batıya doğru ilerliyoruz.


Zeytinlik mevkiinden doğuya kampüse doğru. Foto: Orhan Berent

    Gerçektende bu yaptığımız akıl karı değil. Yağmur dindi ama her taraf bir karış balçık ve büyümüş otlar yüzünden ayakkabılarımız su içinde. Ömer'le Acar'ın durumunu bilmiyorum ama ayaklarım sucuk gibi. Bu işi hastalanmadan atlatırsak ne mutlu bize. Ömer bir ara vazgeçip “asfalt yola çıkalım” diyor. İyi de ağaçlık alan sürülüp, kabartılmış. Sol tarafımızdaki asfalta ulaşmak için en az 30 metre çamur içinde yürümek lazım. Buraya kadar gelmişken demiryolunu bulmadan dönmek ağrıma gidiyor. “Batıya doğru yürümeye devam edelim” diyorum çalılıkların arasından. Bu arada bastığımız yerlere de dikkat etmek lazım. Yüksek otlar yüzünden her an göremediğimiz çukurlara batabiliriz. Bir keresinde Buca demiryolunu Ömer'le dolaşırken yüksek otlar yüzünden 15 metrelik bir yamaçtan rayların üzerine düşmeme ramak kalmıştı. Şu yolu bir bulsak başka şey istemiyorum. O kadar emek harcadık bu yağmurun altında. Yürüdüğüm yerler sert zemin, ayağımın altında ufak taşlar var. Sanki sökülen rayların üstündeymişim gibi geliyor. Arkadaşlarımdan ayrılarak batıya doğru ilerlemeye devam ediyorum, karşıma bir tümsek çıkıyor. Bu tümseği aşmamız gerekiyor ama nasıl. Üstünü otlar bürümüş ve çevresini dolaşmak için sağdaki soldaki balçık tarlasına girmek gerekiyor. Geri dönmektense tümseğin çevresinden dolaşmaya karar veriyorum. Sol taraftan balçığa girip çevresini dolaşıyorum. Diz hizama kadar su içindeyim. Fakat hissediyorum bu tümseğin arkasında bir şeyler var. Ve şimdi tümseği dolaşıp batıya doğru baktığımda aradığımız şeyi bulmanın heyecanıyla yol arkadaşlarıma sesleniyorum. “Gelin arkadaşlar kayıp demiryolu hattını buldum.”


Zeytinlik mevkiinden batıya Bornova'ya doğru. Foto: Orhan Berent

    İşte önümüzde. Zeytin ve çam ağaçlarının arasından batıya doğru Bornova istasyonuna giden Kampüs-Bornova demiryolu hattının tam üstündeyiz. Raylar bu kesimde hiç bozulmamış. Balast taşlarının sıklığı yüzünden aradan geçen 15 yıl boyunca otların arasında kaybolmamış. Vay be, bir zamanlar üstünde bulunduğumuz demiryolundan Basmane-Bornova banliyö trenleri geçerdi. Şimdi ağaçlıklar arasında bir başına kalmış bu rayların üzerinden trenlerin haricinde bunca yıl sonra üç demiryolu sevdalısı geçiyor. 1979 yılında bu hat açılmıştı. 1865 yılında itibaren çalışmaya başlayan Basmane-Bornova trenleri Bornova istasyonunda son durak yapıyordu. 1979'dan sonra ise kampüse doğru demiryolu uzatılmış ve zeytinlikler ve çam ağaçlarının arasından geçen Bornova treni önce eski Ege Tıp fakültesi önünde bir ara durak yaptıktan sonra kampüsün içine doğru ilerleyişini sürdürür ve bugünkü Ege Fen Fakültesi ve Dokuz Eylül Mühendislik Fakültesi önündeki alanda yurtların kapısının önüne kadar gelirdi. 1990'ların başlarında Ege Üniversitesi yönetiminin kampüs içinde demiryolunu istemeyişi yüzünden de bu hat trensiz kalmıştı.


Zeytinlik mevkiinden doğuya kampüse doğru. Foto: Orhan Berent

    Bir zamanlar bu yolun üstünden buharlı lokomotifler, DH33000 ve DH44000 Mak lokolar, DE18000 ve DE18100 dizel elektrikli lokomotiflerin çektiği vagonlar geçerdi. En son 1990'ların ortalarında Bornova istasyonundan bir RM3000 Schienebus otorayına binmiş ve son bir Bornova-Basmane tren gezisi yapmıştım. İşte bunları düşünerek, batıya doğru ilerleyip eski demiryolunun fotoğraflarını çekiyorum. Acar ve Ömer Tolga'da bana eşlik ediyor. Aslında hüzünlü bir an bu. Bir müddet sonra bu yoldan da iz kalmayacak. İzmir Metrosu büyük ihtimal bu güzergah üzerinden aç-kapa metoduyla bir tünel açacak ve yerin altından metro kampüse gelecek. Karayollarının yüzeyden geçmesine itiraz etmezler de trenleri yer altına indirir köstebek ruhlu insanlar. Çünkü kent kültürü onlar için birbirine benzeyen parklar ve zevksiz havuzlar inşa etmektir. Çağdaşlık anlamında kentin dokusunu bozmayı marifet sayarlar. Göçebe ve devşirme bir kültüre sahip oldukları için ancak tahrip etmeyi bilirler. Şu yeşil otların üzerinden nazlı nazlı ilerleyen demiryolunun güzelliği onlara bir şey söylemez. Geçmişleri olmadığı için gelecekleri de yoktur. Ama benim bir geçmişim var. 4 yıl boyunca Ege Üniversitesi kampüsüne fırsat buldukça trenle gidip geldim. Açık pencereden çam ağaçlarının kokusunu çektim ciğerlerime, buharlı lokomotifin keskin düdüğünü dinledim. Ve şimdi tıpkı 2006 Temmuz'unda yitirdiğimiz Buca demiryolu gibi ondan 15 yıl önce tarihe karışmış bir kaybolan demiryolu hattının üzerinde yürüyorum bunları düşünerek.


Zeytinlik mevkiinden batıya Bornova'ya doğru. Foto: Orhan Berent

    Artık Acar ve Ömer Tolga'nın da keyfi yerine gelmiş. Traverslerin ve balastların üzerinde yürümek yüksek ve kaygan otların üzerinden yürümekten daha kolay. Arada sırada durup rayları ve traversleri inceliyoruz. Bazı yerlerde civataların hala pas tutmadığını görüyoruz. Zaman zaman doğuya doğru dönüp geldiğimiz tarafa doğru da fotoğraf çekiyorum. Mümkün oldukça bu anı belgelemek lazım. Yıllar önce öğrenciyken fotoğraf makinesi alacak paramız yoktu. Bizi de endüstriyel kültür mirası konusunda bir diskur sahibi yapmamıştı büyüklerimiz ve bizi yönetenler. Tren ve demiryolu fotoğrafı çekmeyi yabancılardan öğrenmiştik. Fakat İngilizler'den kalan İzmir'in iki ortodoks kilisesinden biri olan kiliseyi tahrip etmekte üstümüze yoktu. İlerki yıllarda şu Aliağa-Menderes projesi bittiğinde trenler Şirinyer'e yaklaşırken sağ tarafa dikkatle bakın. Yukarda tepelik bir yerde askeri bölgede eski bir bina görünür. İşte bahsettiğim kilise odur.


Bornova eski tren istasyonu yakınları. Foto: Orhan Berent


    Artık Bornova İstasyonuna çok yaklaştık. Uzaktan eski hemzemin geçit ve geçen arabalar, kamyonlar fark ediliyor. Sol tarafımızdaki asfalt ise bize oldukça yakınlaştı. Hemen önümüzde bir makas var. Bu makas Bornova'ya gelen trenin lokomotifinin yol değiştirdiği makas. Buraya Bornova tarafından manevracı ile birlikte gelen katardan kesilmiş loko makasa girerdi. Manevracı inip makası değiştirir ve geri geri tekrar Bornova yönüne giden lokomotifin kenarına asılırdı. Bornova istasyonunda bekleyen vagonların yanından geçen lokomotif Ege Üniversitesi Hastanesinin oradaki makasın başına gelir, burada gerekli makas değişimini yapan manevracının marifetiyle lokomotif Basmane yönünden vagonlara bağlanmış olurdu. Şimdi makasın büyük bir bölümü toprak altında kalmış durumda. Sadece üstte topuzu görünüyor. Bakması bile insanı hüzünlendiriyor. Bir miktar daha fotoğraf çekip tel örgülerin yanından yürüyüp asfalta dönüyoruz. Batı tarafında demiryolunun sonu burası. İlerde ıssız Bornova istasyonu, onun da 200 metre ilerisinde İzmir Metrosu Bornova durağı var. Eski Bornova Tren İstasyonunun yanından geçerken son bir selam yolluyor ve resimlerini çekiyoruz. Neme lazım bir gün onun da yerinde yeller esebilir. Ama hatıralarımızı kimse yok edemez. Geçmişi olmayanın geleceği de olmaz. Yazık ki bunu bilmiyorlar.....


Eski Bornova Tren İstasyonu. Foto: Orhan Berent