V for Serüven…
[Pek Yakında...]
[Pek Yakında...]
Hazırlıkları süren Tam Macera dergisi çalışmalarından örnekleri deviantart.com adresinde sergilemeye başladı
yazarlar için ortak çalışma platformu oluşturmak, çizer ve yazarların çizgi roman alanında kendilerini geliştirmelerine imkan sağlamaktır. Bu anlamda çizgi romanla ilgilenen genç yazar ve çizerleri bünyesinde toplamaktadır.
(....) Yaratıcılığın sonsuz potansiyeli ve olanakları göz önüne alındığında; bir yapıtın başka yapıtlarla kıyaslanması, onlardan üstün görülmesi ve herkes tarafından elde edilmesi için kesinlikle hiç bir neden yoktur.
Böyle bir şey kitle standartları ve zevkleri yaratır.
Her biri yeni bir şeyi yeni bir şekilde söyleyen ve potansiyel olarak sonsuz sayıda yaratılmış olan öteki yapıtların tanınması ve özendirilmesi olasılığını yok eder.
2– Geleneksel nakarat Teksas Tommiks’ten ve Gırgır bağlarında yetişen kaçamaklardan apayrı anlamlar peşindeyiz.
3– Türkiye’de Çizgi Romancılar Derneği kurmak istiyoruz.
4– Çizgi roman, comics, bande-dessinée, fumetti, strip ve resimli romanlar hakkında üreticisi, yayıncısı, okuyucusu ve yatırımcısı için anlaşılabilir tanımlar yaparak kavram karmaşasını önlemeye çalışacağız.
5– Türkiye’de çizgi roman yarışması olmasını istiyoruz.
6– Çizgi roman yalnızca “comics” değildir.
7– Koloni genç korsanlar tarafından hazırlanan bir fanzin’dir. (Fanzin bir çeşit gazoz açacağıdır.)
8– Neşeli gençleriz biz, yaşamayı severiz.
............
Bu manifesto uzayabilir de, kısalabilir de... Bir çabanın nitelikli olması ille de topluma ters düşmesi ve azınlıkta kalması anlamına gelmiyor. Önemli olan kitle yaygınlığıyla prestijin kalite noktasını bulabilmek... Koloni’nin bütün söylediklerinin ve manifestosunun dışında asıl amacı bu...
[Koloni, sayı: 1, Aralık 1992]
Ayrıntılı bir arşiv taraması gerekiyor, o sebeple sadece bir iki kere üstün körü değindim/yazdım, vakitsizlikten yapamıyorum. Milli eğitimin arşivleri Başbakanlığa devredilmiş durumda… Herneyse, 1958 yılında çizgi roman karşıtı gelişmeler yaşanıyor, Milli Eğitim Bakanlığının denetiminde bu zararlı yayınlarla nasıl mücadele edileceğine ilişkin geniş katılımlı bir toplantı düzenleniyor. Eğitimciler, psikologlar, yayıncılar, sanatçılar çağrılıyor. Aynı dönem çıkmaya başlayan Çocuk Haftası’nın reklâm sloganı bu gelişmelerle de ilgili: Zararlı Çocuk Neşriyatı derken de ister istemez dönemin çok-satar çizgi romanları Tommiks-Teksas kastediliyor.
Yandaki resim 1958 yılında yayınlanan bir reklâm dizisinden. Mıstık’ın Taş Devri bantının kahramanları bir gaz ocağı reklâm kampanyasının kahramanları olmuş. Birkaç gün ara ile tefrika edilen bir öyküsü var reklâmın.
Not: Türkçe olan bant Altın Seri ikinci sayıdan..Her üç bantın birbirinden farklı olması ayrıca ilginç
Yandaki reklâm 1955 yılından, o yıl yayınlanan çoğu gazetede bu çizgi romanı görebiliyorsunuz. Dönemin ünlü çizerlerinin gazete reklâmları çizmesi söz konusu edilirse bu reklâm ilk değil. Faal Reklâm Ajansı (!) tarafından hazırlanmış reklâm Puro sabunları ile ilgili. Bilenler çıkacaktır, Puro ile yabancı rakibi Lux arasında sabun piyasasında rekabet yaşanmıştır. Örneğin sonraki yıllarda Lüks reklâmlarında yabancı sinema yıldızlarını kullanırken Puro Yeşilçam yıldızlarını –yerlisini- tercih ederek bir karşılık vermiştir vs.
Puro reklâmında kullanılan çizgi romanı muhtemelen Remzi Türemen çizmiş. "Kocamın Bir Sevgilisi Var” başlığıyla çizilen çizgi roman bir seri olarak düşünülmüş, alt başlığı da var ama ben devamını ya da bir başka türünü görmedim. Senaryo ve diyaloglar kötü, reklâmın pek başarılı olduğu söylenemez. O sebeple olmalı, Puro reklâm kampanyalarında tarzını değiştirip şöhretli kadınları kullanmaya başlıyor.
Son sayımızın kapağını çizen Ozan Küçükusta ile kısa bir röportaj yaptık. Hazırlıklarını sürdürdükleri Tam Macera dergisine, çizerliğe ve çizgi romancılığa ilişkin görüşlerini anlattı Ozan. Aşağıda alıntılar yaptığımız röportajın tamamını sitemizde bulabilirsiniz.
Bu yıl içerisinde çıkartmayı düşündüğümüz Korku albümü projesiyle ilgili olarak yazar ve çizer arkadaşlardan mektuplar aldık. Bir kısmıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bize gönderilen her e-postaya cevap yazdık, eğer bize yazıp da cevap alamayan varsa bilsinler ki yazdıkları elimize geçmemiştir.
Ersin (Karabulut) bu haftaki Penguen’de (13 Nisan sayısı) geleceğine dair endişelerini anlatmış. Çizer olarak yirmi yıl sonraki halini resmedip öngörülerde bulunmuş. Çizdiklerini götürdüğü dergide yaşayabilecekleri düşünerek şöyle yazmış:
Türkiye’de çizerlerin erken yaşlandığı doğrudur, gerçekten de kırkına yaklaşanların büyükçe bir çoğunluğu sürekliliği sağlayamıyorlar, aralıklarla çiziyorlar, küsüyorlar, alandan uzaklaşıyorlar. Ersin de değinmiş, o yaşta olanlar arasında farklı bir rekabet yaşanıyor. Ya dergi çıkartmak, editör-yönetici olmak ya da bu işleri bırakmak zorundalar sanki…Çizerlerin üretimden uzaklaştıkça dergilere yönelik eleştirilerinin sertleştiği söylemek de mümkün…
Levent Cantek
Kendimi sevdirmek için ezik, büzük, mütevazı ayaklarına yatmaktan tiksinirim. Onun için kendime güvenimi saklamadan böyle büyük konuşurum hep. Özetle “Kralını tanımam” (...) Asabiyet, bir sokak kedisinin hayatta kalmak için olmazsa olmazlarındandır. Sık kavga olur kediler arasında. Yiyecek için, seks için, falan filan için dövüşmek zorunda kalınabilir. Asabiyet bu kavgalarda mazotunuz olur. Reflekslerin sağlam, görüş açın geniş olacak. Ensende gözlerin yoksa kıçını duvara verip yaşamak zorundasın. Sokaklarda racon budur. Psikolog bunları çözemez.(…) Aslında ben dışa boşalma tekniği kullanan, doğum kontrol uzmanı bir kediyim (…) Nasıl algıladığımı iplemediğimi söylemiştim. Ama bu tür yakıştırmaları, rahatsız ediciden öte pençemin hakkıyla edindiğim unvanlar olarak görüyorum (…) Suç, insanların lugatında olan bir durum. Benim suça eğilimim eğlence maksatlıdır (…) Dişilerin çoğu tarzıma dirense de sonuçta öyle memnun kalırlar ki alayı abonem olur...
Ellili yıllarda gazetelerde yaygınlaşan renkli-resimli Pazar ilaveleri pek incelenmiş değildir. Baskı tekniklerinin yetersizliği nedeniyle fotoğrafın -yeterince var- ol(a)madığı bir hayatta renkli resimler-illüstrasyonlar görsel olarak olağanüstü etkili olmuştur. Çizgi romanseverler Pekos Bill ile ilgili yorumlara dikkat etmiştir, dergiden bahseden herkes çocukluğunda kendini etkileyen o renkli yayından söz eder. Hikâyeden çok o renkli sayfaları hatırlanır. Lafı, yukarıda gördüğünüz Ratip Tahir çalışmasına getireceğim. O Pazar ilavelerinde en az yarım sayfa büyüklüğünde –herhangi bir esprisi ya da alt metni olmayan- hafif erotik işlere rastlanıyor. Kadın-erkek ilişkileri, mutlu-mesut genç kadın resimleri oluyor. Ratip Tahir gibi siyasi mücadelenin içinde var olan, gerçekten sert Menderes karikatürleri çizen bir virtüözün bu tür işlerini itiraf edeyim “komik” buluyorum. Gazetelerin beklentileri doğrultusunda bu tür işler yayınlanıyor, çok da özenilmiş, anlaşılıyor…
Levent Cantek
Geçtiğimiz hafta altmışlı yılların sonunda Bugün gazetesinde çıkan Vehip Sinan’ın Bay İlerici adlı bant karikatürü üzerine çalıştım. Vehip Sinan bir söyleşisinde şöyle demiş: “nedense pek çok nesil beni Topuz'la hatırlıyor ve buna hayıflanıyorum. Ben siyasi karikatürist olarak tanınmayı yeğlerdim”. Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde Sinan için İslamcıların Turhan Selçuk’u denmişti. İslamcı kesim günlük gazetelerde Vehip Sinan ayarında-niteliğinde bir başka karikatüristi uzun yıllar çıkartamamıştır. Bugün varolan bir kaç isim de sanıyorum Vehip Sinan ile kendilerini kıyaslamayacaklardır. Bay İlerici, madrabaz bir solcuyu anlatıyor; Anti-komünist elbette. Ondan bahsetmeyeceğim. Sinan, Babıali’deki ilk yıllarında kaligrafistlik yapmış, mesleğe başlangıcında da Ceylan Yayınları var. Bir başka deyişle Teksas ve Tommiks’in şaşaalı günlerinde kaligrafiyi Vehip Sinan da yapmış. Kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle bir iddiada bulunuyor, meraklısı için yazayım dedim:
“Münir Hayli Egeli çok kültürlü bir insandı. Fransızca Almanca İtalyanca ve İngilizce bilirdi. Tommiks’i kendisi tercüme ederdi. İkinci veya üçüncü sayısıydı. Bana getirdi:
-Evladım bunu Türkçeye çevirmeye ben vakit bulamadım. Sen önceki sayfaları ve sayıları biliyorsun. Bir inceleyip, balonlarını sen tercümesiz yazıver. Benim gitmem gerekiyor. Ben “aman nasıl olur” filan diyemeden bırakıp gitti.
Üye olduğum bir çizgi roman grubundan ilginç bir mesaj aldım. İspanyollar çizgi roman tarihini 13 önemli çizer üzerinden anlattıkları –ya da o 13 ismi çizgi roman tarihinde öncü olarak gösterdikleri- bir sergi-kitap-gösteri hazırlamışlar. 13 isim şöyle: 1.- Eisner. 2.- Breccia. 3.- Schulz. 4.- Altuna. 5.- Moebius. 6.- Schulteiss. 7.- Manara. 8.- Chaykin. 9.- Bilal. 10.- Schuiten. 11.- Liberatore. 12.- Moore. 13.- Prado. Kıstaslar sizlerin de tahmin edebileceği gibi İspanya’da süregelen yayınlara dayanıyor, festivaller, yarışmalar, yayınlar oldukça fazla olduğu için bu tür seçimleri de yapmak belli ölçülerde kolaylaşıyor. Yayıncı, çizer, eleştirmen, koleksiyoncu vs yaklaşık 2500 kişiye sorulmuş ve bu 13 isim çıkmış ortaya. Listeye bakarken herkes gibi benim de itirazlarım var ama bu tür seçimleri nihayetinde eğlence ya da zihinsel eksersiz olarak görmekten yanayım. Magazinel olduğu-haber niteliği taşıdığı ayrıca ortada.
Levent Cantek
İlginç bir karikatüre rastladım. Ratip Tahir çizmiş, 1953 yılından…1453 nedeniyle 500.Yıl Fetih kutlamalarıyla ilgili bir karikatür… O yıl hemen her gazetede Fatih resimleri yayınlanıyor, renkli tablolar, ilaveler ve saire çıkıyor… Ratip Tahir yayınlanan resimleri beğenmiyor olmalı ki böyle bir karikatür çizmiş. Fatih, gazetelerde çıkan resimlerine bakıyor ve şöyle diyor:
“Amma çok Fatih Sultan Mehmet varmış..Hepsinin resmini asmışlar da benimkini unutmuşlar”
Selamlar, kolaylıklar
Levent Cantek
Altmışlı yılların ikinci yarısında çıkan haftalık ABC gazetesinde yayınlanan Barbarella’yı okudum. Benim için garip bir tesadüf Barbarella’yı ilk kez Ankara’da ABC kitabevinde Fransızca albüm olarak görmüştüm, pahalıydı-alamamıştım. Yıllar sonra Türkiye’deki ilk yayınının G.Scognamillo aracılığıyla ABC gazetesinde gerçekleşeceğini öğrenecektim. Scognamillo, kendisiyle 1991 yılında yaptığım röportajda Jean-Claude Forest ile olan dostluğunu ve dizinin Türkiye’deki yayını hakkında bilgi vermişti. O dönem çalıştığı gazeteye, Akşam’a önermiş Barbarella’yı, Forest telif de istemiyormuş filan ama gazetedekiler bu tutmaz demişler ve yayınlamamışlar…
Levent Cantek
Bilenler, okuyanlar vardır ama yazmadan edemeyeceğim. Orhan, yazdı koloni e-posta grubunda, aynen aktarıyorum: “Kapağımızdaki ilginç bir ayrıntı bir oyunbazın eseriydi. Konuşuldu, edildi, yorumlar yapıldı vesaire. Ancak bugün sevgili Erdem'in dikkat çekmesiyle ilginç bir ayrıntı daha yakaladım. Benim "Yan Kahramanlar" yazısında Çiko'nun düşünce balonunda “saçma, hem de hepsi çok saçma" yazıyordu. O kareleri ben taramıştım. Dergiyi ilk elime aldığımda Çiko'nun düşünce balonunu okuyunca "ulen amma da cuk oturmuş bu kare, benim yazının tam ortasında Çiko ‘saçma, hem de hepsi çok saçma! diyor" diye düşünmüş baya gülmüştüm. Erdem'in de dikkatini çekmiş o da çok güldüğünü söylemişti. Neyse akşam eve döndüğümde o kareye baktım. Aaaa öyle yazmıyormuş ki. “Belki bir saat sonra varırım” diye yazıyormuş. Anlayacağınız karedeki ibare değiştirilmiş. Kim şimdi bunu yapan? Ulen var ya, bir yakalarsam, Allah yarattı demeyeceğim. kah kah kah. Güzeldi, güzel espri yakalanmış, hoşuma gitti. Allah iyiliğinizi versin…”
Bir süredir kütüphanede çalışıyorum. Ellili yılların gazetelerine bakıyorum. İster istemez eski çizgi romanlara, bantlara da bakıyorum. Daha önce hiçbir çizgisini görmediğim bir kaç yerli çizerle karşılaştım. Örneğin Amerikan soap operaları kopyalayan Sevinç Osma imzalı kadın çizerin (Altan Enson’un mahlası olabilir) çalışmalarına rastlamamıştım. Kanije Kahramanları adlı bir çizgi roman yapan (Resimli Yeni Gazete, 1953) Turgut Başar da ilgimi çekti. Naif olmakla birlikte -genç olduğu anlaşılıyor- özgün bir çizgisi varmış. Süreklilik gösterememiş…
Amerikan çizgi bantlarının tercümelerinde “halka inmek” adına yoğun bir argo kullanılması, sanki ellili yılların ortasında başlıyor. Elbette öncesi yok değil ama..Öncesinde yoğunluk, etnik mizaha-şivelere özgü komikleştirmelere dayandığı için alan daha yaşlı mizahçıların etkisinde. Oysa Kırklı yılların sonunda itibaren Amerikanvari bir hikâyecilik ve daha hızlı bir anlatım göze çarpıyor. Kahramanların narsist, yukarıdan bakan ve konuşan, hazırcevap ve iddiacı duruşlarının şöyle değiştiğini söylemek mümkün: Daha lümpen bir dille konuşuyorlar, daha doğrudan, daha açık konuşuyorlar. Eskinin soylu (ya da sonradan soylu olduğunu öğrenen) kahramanları en azından bu kadar argo kullanmazlardı. Argo diyorum ama küfürlü konuşmak da anlaşılmasın, bunun içinde cinselliği-cinsel ilişkiyi imleyen bir yoğunluk olduğunu eklemeli.
Serüven ile birlikte her sayı verdiğimiz kılavuz dizisinde bu kez iki sayı süreceğini tahmin ettiğimiz Martin Mystére Sözlüğü vereceğiz. Sözlük, Martin Mystére Indice Analitico’yu temel almakla birlikte yeni yorum ve katkılarımızdan oluşuyor. Bir başka ifadeyle Sözlüğü, Martin Mystére’in Türkiye’deki yayınına, süregelen Türkçe çevirideki çevirmen tercihlerine uyarlamakla kalmayıp, sözlükte yer alan çoğu maddeyi yeniden yazmayı-ayrıntılarla genişletmeyi tercih ettik. Sözlüğe temel oluşturan İtalyanca çevirileri genç bir arkadaşımız Seher Uysal yaptı. Seher, İtalyanca ve İngilizce biliyor; Sinema eğitimi almış, yeni mezun… Resim çalışmaları yapıyor ve Güzel Sanatlarda Yüksek Lisansa hazırlanıyor…
Geçerken söyleyelim: sözlüğün genişletilmesi – orijinalinin dışına çıkılması biraz da zorunluluktan kaynaklandı. Türkçedeki yayın ile karşılaştırmalar yaparken fark ettik ki İtalyanlar da epeyce bir hata yapmış, yeniden en baştan kontrol etmeye karar verdik…Batuhan Cantürk, Orhan Berent, Tanyel Ali Mutlu ve Can Yalçınkaya maddeleri okuyarak edit, yeniden yazım ve yeni maddeler eklemekle ilgili çalışıyorlar.