Pazar, Nisan 30, 2006

V for Serüven…

Serüven’in yeni sayısında V For Vendetta filmi ve çizgi romanıyla ilgili bir dosya yer alıyor. Dosyada Alan Moore’un tartışma yaratan uzun röportajının dışında filmi çizgi romanıyla kıyaslayarak yazılmış özgün yorumlar bulunmakta.

Bu sayımızda da çizgi romana yine geniş bir yelpaze içinde bakmaya çalışacağız. Osmanlıca yayınlanmış çizgi romanlardan V for Vendetta filmine, Sezgin Burak’ın Çoban Çantası çalışmasından Eddie Campbell’in Grafik Roman Manifestosuna, Suat Yalaz’ın 1958 tarihli Yandım Ali polisiyesinden Giardino’nun Max Friedman’ına, Frank Miller’in Ronin’inden Manga klasiği Kamui’ye, fumettilerdeki Fantastik eğilimlerden Türk Solunun Teksas-Tommiks yorumlarına, Hoş Memo’dan Jack Davis’e, Murad Gümen’den Ersin Karabulut röportajlarına varıncaya kadar çizgi romanı farklı açılardan incelemeyi sürdürüyoruz. Bu sayıda “çizgi roman hakkında çizgi roman” bölümümüzde Çatı adlı Serdar Kökçeoğlu’nun yazıp Murat Gürdal Akkoç’un çizdiği bir öykü var. Kılavuz ilavemiz ise Martin Mystere Sözlüğünün ilk bölümü olacak.

[Pek Yakında...]

Cumartesi, Nisan 29, 2006

Hilal Huzura mı Eriyor?

Lombak'ın, "Chero" kapaklı Mayıs sayısı erken çıkmış. Bu sayıda iki tane Kenan Yarar öyküsü var. Biri, muhtemelen daha önce H.B.R. Maymun'da yayınlanmış olan "Benim Güzel Matrakukam", diğeriyse bir Hilal öyküsü.

Görünüşe bakılırsa Hilal artık son macerasını yaşıyor. Geçen ayki macerasında Kezban'ın yanına, köye kaçan Hilal, aradığı huzuru bulmuş gibi görünüyor. Bu öyküde, Hilal'in "boktan dimağının kendisine oynadığı oyunlar, yarattığı bi ton hayal ötesi zırva" ile ilgili bir defter tuttuğunu ve bunları çizmesi için bir arkadaşa yolladığını öğreniyoruz. Çizere yolladığı bu son mektupta, bunun sonuncu mektubu olabileceğini söylüyor Hilal. Çizerin eli kareye girip "Son" yazıyor. Bu da, Kenan Yarar'ın artık diziyi bitirdiğini düşündürtüyor.

Kenan Yarar, Hilal'i yazıp çizmeye 90'larda, H.B.R. Maymun'da başlamıştı. O sıralarda, Hilal'i daha seyrek çiziyordu. L-Manyak'a transfer olduğunda, Hilal'in konseptinde bazı değişiklikler yapıldı. Hilal, her ay farklı bir öyküsü yayınlanan düzenli bir karakter haline geldi. L-Manyak'taki ilk Hilal hikayelerini Bülent Üstün yazmıştı. Dolayısıyla, Şeytan'ı Hilal'İn peşine takan oydu. Hikayelerdeki ve çizimlerdeki mizah dozu da artmıştı. Bunların, derginin formatına uymak için yapılan değişiklikler olduğu açıktı.

Şahsi fikrime göre, bu yeni formülasyon gitgide tekdüzeleşmeye ve sıkmaya başlamıştı. Bu sadece Hilal için geçerli olan bir şey değil; tüm mizah dergilerinde, tutmuş olan bir tipten vazgeçmemek adına, hikayelerin sündürüldükçe sündürülmesine tanık oluyoruz. Bu anlamda Kenan Yarar'ın Hilal'i bitirmesini cesurca ve olumlu bir gelişme olarak yorumluyorum. Daha sonraki sayılarda neler yapacağını, yeni bir karakter mi yaratacağını yoksa bağımsız öyküler mi çizeceğini merak ediyorum.

Cuma, Nisan 28, 2006

Tam Macera

Hazırlıkları süren Tam Macera dergisi çalışmalarından örnekleri deviantart.com adresinde sergilemeye başladı

http://tammacera.deviantart.com/

Tam Macera bir çizgi roman üretim projesidir. 2005 yılının mart ayında başlayan projenin önemli amaçlarından biri aylık çizgi roman dergisi yayınlamaktır. Çalışmalarını Kamra Yayıncılık çatısı altında sürdüren tam macera tayfasının diğer önemli amaçları nitelikli çalışmalar yaparak, yerli çizgi roman üretimini teşvik etmek, çizer ve
yazarlar için ortak çalışma platformu oluşturmak, çizer ve yazarların çizgi roman alanında kendilerini geliştirmelerine imkan sağlamaktır. Bu anlamda çizgi romanla ilgilenen genç yazar ve çizerleri bünyesinde toplamaktadır.

Geçmiş Zaman Olur ki...

(....) Yaratıcılığın sonsuz potansiyeli ve olanakları göz önüne alındığında; bir yapıtın başka yapıtlarla kıyaslanması, onlardan üstün görülmesi ve herkes tarafından elde edilmesi için kesinlikle hiç bir neden yoktur.

Böyle bir şey kitle standartları ve zevkleri yaratır.

Her biri yeni bir şeyi yeni bir şekilde söyleyen ve potansiyel olarak sonsuz sayıda yaratılmış olan öteki yapıtların tanınması ve özendirilmesi olasılığını yok eder.

MANİFESTO

1– Bu ülkede çizgi romanın sanat olarak kabul edilmesi için gerekli alt kültürü oluşturmayı hedefliyoruz.

2– Geleneksel nakarat Teksas Tommiks’ten ve Gırgır bağlarında yetişen kaçamaklardan apayrı anlamlar peşindeyiz.

3– Türkiye’de Çizgi Romancılar Derneği kurmak istiyoruz.

4– Çizgi roman, comics, bande-dessinée, fumetti, strip ve resimli romanlar hakkında üreticisi, yayıncısı, okuyucusu ve yatırımcısı için anlaşılabilir tanımlar yaparak kavram karmaşasını önlemeye çalışacağız.

5– Türkiye’de çizgi roman yarışması olmasını istiyoruz.

6– Çizgi roman yalnızca “comics” değildir.

7– Koloni genç korsanlar tarafından hazırlanan bir fanzin’dir. (Fanzin bir çeşit gazoz açacağıdır.)

8– Neşeli gençleriz biz, yaşamayı severiz.

............

Bu manifesto uzayabilir de, kısalabilir de... Bir çabanın nitelikli olması ille de topluma ters düşmesi ve azınlıkta kalması anlamına gelmiyor. Önemli olan kitle yaygınlığıyla prestijin kalite noktasını bulabilmek... Koloni’nin bütün söylediklerinin ve manifestosunun dışında asıl amacı bu...

[Koloni, sayı: 1, Aralık 1992]

Çarşamba, Nisan 26, 2006

Küçük Bir Moebius Uyarlaması

Fransız yönetmen Mathieu Kassovitz'in 95'te çektiği müthiş La Haine, yakın zamanda Paris olaylarında yeniden anımsandı. Yönetmen nedense bu on yıllık süreçte La Haine ayarında önemli bir filme imza atamadı. Vasat filmler çekmediği zamanlarda bol bol oyuncu olarak boy gösterdi perdede.

Kassovitz'in La Haine öncesi çektiği iki kısa filmden birisi olan Cauchemar Blanc, bir Moebius uyarlaması. Belki de sanatçının sinemaya en kolay adapte edilebilen çalışmalarından birisinden yola çıkılarak yapılmış.

Kassovitz, genç bir yönetmen olarak La Haine ile ortaya koyacağı sinemanın hem biçimsel hem de tematik ipuçlarını vermiş bu on dakikalık kısa filmle. Sitesinde, Moebius'un 1974'te yaşanan bir ırkçı cinayete dayanan öyküsünü nasıl uyarladığını ayrıntılarıyla anlatıyor.


Buradan yola çıkarak La Haine filminin ilham kaynaklarından birisinin Moebius olduğunu söylemek çok da yanlış olmaz sanırım.

Screenhead
güzel yapmış, filme link vermiş.

Link

Salı, Nisan 25, 2006

Bakarken (7)

Ayrıntılı bir arşiv taraması gerekiyor, o sebeple sadece bir iki kere üstün körü değindim/yazdım, vakitsizlikten yapamıyorum. Milli eğitimin arşivleri Başbakanlığa devredilmiş durumda… Herneyse, 1958 yılında çizgi roman karşıtı gelişmeler yaşanıyor, Milli Eğitim Bakanlığının denetiminde bu zararlı yayınlarla nasıl mücadele edileceğine ilişkin geniş katılımlı bir toplantı düzenleniyor. Eğitimciler, psikologlar, yayıncılar, sanatçılar çağrılıyor. Aynı dönem çıkmaya başlayan Çocuk Haftası’nın reklâm sloganı bu gelişmelerle de ilgili: Zararlı Çocuk Neşriyatı derken de ister istemez dönemin çok-satar çizgi romanları Tommiks-Teksas kastediliyor.

Pazartesi, Nisan 24, 2006

Bakarken (6)

Yandaki resim 1958 yılında yayınlanan bir reklâm dizisinden. Mıstık’ın Taş Devri bantının kahramanları bir gaz ocağı reklâm kampanyasının kahramanları olmuş. Birkaç gün ara ile tefrika edilen bir öyküsü var reklâmın.

İki not düşeceğim: Birincisi, çizgi roman kahramanlarının reklâmlarda yer alması söz konusu edilirse Taş Devri ilk değil elbet. Ama Mıstık’ın ve Taş Devri’nin kendi kuşak arkadaşları ve onların üretimleri içinde ilk olduğu iddia edilebilir. İkincisi, pek söz edilmeyen bir ilhamı hatırlatmak istiyorum. Maganda sözcüğünün isim babası olarak Nuri Kurtcebe gösterilir. Birkaç kez yazdım, ısrarla ilhamın Mıstık’ın Taş Devri bantı olduğunu iddia ediyorum. Elbette bunu ifşa ediyorum tonunda söylemiyorum ama hatırlanmamasına da hayıflanıyorum. Hatta şunu da söyleyebilirim: Taş Devrinin kahramanı olan Mudok’un ismi de Kurtcebe’nin bir başka kahramanı, ilk çağlarda yaşayan Mokok’a ilham olmuştur…

The Fountain

Hollywood’da çizgi roman uyarlamaları furyası hızla devam ederken yeni bir trend başladı. Yeni çekilen filmlerin çizgi romanlarını yapma ve/veya filmlerde anlatılan hikayelerin öncesini ve sonrasını çizgi romanla anlatma. Donnie Darko’nun genç yönetmeni Richard Kelly, Amerika’da 2006’da gösterime girecek ve altı bölümden oluşan filmi Southland Tales’in ilk üç bölümünü çizgi roman serisi olarak yayınlayacağını duyurmuştu. Brett Weldele tarafından yapılacak çizgi romanın yayıncısı ise filmde de bir rolü olan Kevin Smitt olacaktı. Şimdi de Pi ve Requem for a Dream’in yönetmeni Darren Aranofsky yeni filmi The Fountain’in vizyona girmeden önce çizgi romanının yayınlanacağını duyuruldu. Ağustos ayında DC/Vertigo tarafından yayınlanacak çizgi romanın filmin birebir uyarlaması olacağı açıklandı. Aranofsky, kendisi ile yapılan söyleşide, Kent Williams tarafından yapılacak çizgi romanın filmden önce yayınlanmasının filme olan ilgiyi artıracağını düşündüğünü söylüyor.

Pazar, Nisan 23, 2006

Teks Sansürlü mü yayınlandı?

Bir koleksiyoncu arkadaştan (panon) mail aldık. Teks ile ilgili yurt dışı sitelere bakarken bir yerde çizgi romana yapılan sansür ile ilgili bir sayfaya rastlamış. Bu sitede Teks’te kimi karelerin değiştirildiğine dair örnekler mevcut. Sonra bir koleksiyoncu arkadaşıyla iddialaşmışlar. Türkiye’de sansürlenmiş örnekler yayınlandı/yayınlanmadı gibi bir inatlaşmaya dönüşmüş iş.

Benim görebildiğim kadarıyla sitede kullanılan resimlerin tamamı Teks’in ilk dönem bantlarından seçilmiş. Bu hikâyeler daha önce Seksenli yıllardaki 186'lık seride Ceylan yayınları tarafından yayınlanmıştı, şimdi Altın Seri adı altında Maceraperest tarafından yayınlanıyor. Çeviri, balon yazılarının uzunluğu/kısalığı, sunum farklılığı var iki seride. Maceraperest ilkiyle kıyaslanmayacak ölçüde sadık bir yayın sürdürüyor. Seksenli yıllarda-hatta doksanlarda bile- kimse sadakat sorgusu yapmazdı. Ancak her iki seride de sansürlü yayınlar olmadı. Teks uzmanı değilim, benim bildiğim “olmadı” ama resimleri ve link olarak verdiğim siteye bakarak “oldu” diyecek çıkabilir…

Not: Türkçe olan bant Altın Seri ikinci sayıdan..Her üç bantın birbirinden farklı olması ayrıca ilginç

Cuma, Nisan 21, 2006

Bakarken (5)

Yandaki reklâm 1955 yılından, o yıl yayınlanan çoğu gazetede bu çizgi romanı görebiliyorsunuz. Dönemin ünlü çizerlerinin gazete reklâmları çizmesi söz konusu edilirse bu reklâm ilk değil. Faal Reklâm Ajansı (!) tarafından hazırlanmış reklâm Puro sabunları ile ilgili. Bilenler çıkacaktır, Puro ile yabancı rakibi Lux arasında sabun piyasasında rekabet yaşanmıştır. Örneğin sonraki yıllarda Lüks reklâmlarında yabancı sinema yıldızlarını kullanırken Puro Yeşilçam yıldızlarını –yerlisini- tercih ederek bir karşılık vermiştir vs.

Benim görebildiğim kadarıyla çizginin kullanıldığı Puro reklâmlarında hep Faal imzası var. Faal’in özelliği çizgileri kullanılan çizerlerin imzalarına reklâmlarda yer vermemesi. Bir başka açıdan bu, Faal’in şöhretli ressamlarla-piyasada tanınan isimlerle çalışmadıklarını gösteriyor. Oysa Çetin Özkırım, Sururi, Samim Utkun o yıllarda imzalarını gördüğümüz isimler. (Meraklısı için not: Vakt-i zamanında dönemle ilgili, özellikle sinema ilanlarıyla ilgili kısa bir yazı yazmıştım. Link)

Puro reklâmında kullanılan çizgi romanı muhtemelen Remzi Türemen çizmiş. "Kocamın Bir Sevgilisi Var” başlığıyla çizilen çizgi roman bir seri olarak düşünülmüş, alt başlığı da var ama ben devamını ya da bir başka türünü görmedim. Senaryo ve diyaloglar kötü, reklâmın pek başarılı olduğu söylenemez. O sebeple olmalı, Puro reklâm kampanyalarında tarzını değiştirip şöhretli kadınları kullanmaya başlıyor.

Perşembe, Nisan 20, 2006

Ozan Küçükusta Röportajı

Son sayımızın kapağını çizen Ozan Küçükusta ile kısa bir röportaj yaptık. Hazırlıklarını sürdürdükleri Tam Macera dergisine, çizerliğe ve çizgi romancılığa ilişkin görüşlerini anlattı Ozan. Aşağıda alıntılar yaptığımız röportajın tamamını sitemizde bulabilirsiniz.

link

Yaşıtların yarınki matematik sınavı için heyecanlanırken sen yağlıboya ya da desen sınavın için heyecanlanıyorsun (…) Şimdilerde haberlerini alıyorum, animasyon bölümünde ders olarak okutulmasa bile, ödev olarak öğrencilerden çizgi roman hazırlamaları isteniyormuş. Bu harika bir gelişme aslında (…) Özellikle şu ya da bu tür hikâyeler beni daha fazla etkiler diyemem ama Avrupa tarzı çizgi romanlar (bu ne kadar doğru bir terim bilemiyorum ama), konuları ve görsellikleriyle beni hep daha fazla büyülediler sanki (…).“Anne ben artık çizgi romancı oldum” diyemem ama Tam Macera içinde çizgi romancı yönümü de oldukça geliştireceğime inanıyorum (…).Oldukça uzun ve meşakkatli bir süreç çizgi roman üretmek. Üstelik oldukça kısa sürede tüketilen bir şey (…).Okuyucunun tepkisini almadan çok somut olarak bizi neyin beklediğini bilemeyiz. Ancak şunu söyleyebilirim ki, insanların kendilerinden çok şey bulacakları ve keyif ve heyecanla takip edeceklerini umduğum maceralar bekliyor onları…(…) İyi işler yapıldığı zaman okuyucuya ulaşılabileceğini, bunun daha iyi çizgi romanlar yapmak için gerekli kaynakları sağlayabileceğine inanıyoruz (…).Çizgi roman şu an için çok para kazandıracak bir iş değil ülkemizde. Eğer bu işi yapmak istiyorsan paradan önce ön plana çıkarman gereken başka şeyler var.

Bakarken (4)

Yandaki resim 1955 yılından, Milliyet'te günlük olarak yayınlanan Sağlık Filmi adlı bant adından anlaşılacağı gibi çeşitli hastalıklar ve sağlıkla ilgili sorunlarla ilgili pratik bilgiler veriyor...

Bu tür enformatik bantlar genellikle Opera Mundi aracılığıyla gelen ithal çalışmalar olur...Sağlık Filmi ise yerli bir çalışma...Dr.Ercümend Baktır yazmış Nezih (İzmirlioğulları) resimlemiş...

İki açıdan ilginç bulduğum için aktarma gereği duydum... İlki yayın tarihinden bir on yıl önce çizgi romana yakıştırılan sinema romanı deyişini hatırlatan bir sunumu var...İkincisi metinleri yazan Ercümend Baktır, kırklı yıllarda çeşitli dergilerde çizgileri yayınlanan bir karikatüristtir... Alana bütünüyle uzak değil...

1933 tarihli Modern Mechanix dergisinde..

Aşağıda 1933 yılı tarihli Modern Mechanix dergisinin taranmış elektronik bir kopyasının linkini veriyorum. Bu sayıda derginin 8 sayfası o yıllarda altın çağını yaşayan komiklerin (funnies/comic strip) yaratıcılarına ayrılmış. Temel Reis'den Güngörmüşler'e, Miki Fare'den Ripleys's Believe It or Not'a ve Buck Rogers'a kadar birçok ünlü serinin çizerlerinin kariyer öykülerini ve o yıllarda yakaladıklarını başarıları okuyabilirsiniz.

Link

Yeni bir fanzin !

Çapa Çizgiroman Grubu Sunar adlı fanzinimizin en son sayısı basıldı, dağıtılmakta. Kısaca bilgiler aşağıda.
Sayı 3
24sf.+kapak, siyah beyaz fanzin

Dağıtım noktaları :
İstanbul (19 nisan akşamı itibariyle)
Büyülü Rüzgar (Kadıköy)
Komikçi Dükkanı (İstiklal, Beyoğlu)
40 Ambar (istiklal, Beyoğlu)
Gerekli Şeyler (Teşvikiye)

Ankara (22 nisan itibariyle)
Anares

İzmir (22 Nisan itibariyle)
Baykuş

Eskişehir
-belirsiz- ?

Salı, Nisan 18, 2006

Korku Albümü Hakkında...

Bu yıl içerisinde çıkartmayı düşündüğümüz Korku albümü projesiyle ilgili olarak yazar ve çizer arkadaşlardan mektuplar aldık. Bir kısmıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bize gönderilen her e-postaya cevap yazdık, eğer bize yazıp da cevap alamayan varsa bilsinler ki yazdıkları elimize geçmemiştir.

Korku albümü, çıkarmayı düşündüğümüz albümlerin ilki olacak. Serüven dergisi boyutlarında, en az 112 sayfa siyah beyaz yayınlanacak olan albüm tahminen 10-12 hikaye içerecek. Hikâyelerin “yerli” ve özgün olmasına özen gösteriyoruz.

Türkiye’de bir tema etrafında farklı yazar ve çizerlerin bir araya geldiği, derleme bir çizgi roman albümü hazırlanmamıştır. Böyle bir kolektif çalışmayı da ortaya çıkartmış olmayı umuyoruz.

İlgilenenler site adresimize mail atabilirler

bilgi@seruven.org

Pazartesi, Nisan 17, 2006

Endişe

Ersin (Karabulut) bu haftaki Penguen’de (13 Nisan sayısı) geleceğine dair endişelerini anlatmış. Çizer olarak yirmi yıl sonraki halini resmedip öngörülerde bulunmuş. Çizdiklerini götürdüğü dergide yaşayabilecekleri düşünerek şöyle yazmış:

“götürücem. ‘Bunlar çok eski abi yaa, daha yeni daha modern bi şeyler çizsen seve seve yayınlarız’ diycekler. Ben de naapiyim, artık sevilmemenin siniriyle gençlerin arasında bu dergilere bok atıp durucam.

-Buunneyaaa! Eskiden mizah vardı mizah! Artık hepten belden aşaa olmuş! İsme bak! Komiksel…Böyle dergi mi olur lan!

E tabii, şu yaptığımız iş çok geçici çok pop bi meslek ki (Dergide çizmekten bahsediyorum) kısa bir süre var oluyosun.

…Şanslı olanlar ve kısman kafasını kullanmayı becerebilenler dergi çıkartıyo… Tutturursa tutturuyo, diğerleri de silinip gidiyor işte…

Bayaa futbolcu gibi yani, hayatının sadece bir döneminde başarılı olabiliyosun, sonra da esamin okunmuyo…

Sizin umurunuzda olmaz ama bizim için çok acı bir gerçek bu…”

Yazılanlar Sandık İçi’nin genel yapısına uygun, kişisel ve hüzünlü ayrıntılarla anlatılmış yine. Dildeki gündelik konuşma havası, çizgideki komiklik ve arkaplandaki espriler hüznü dengeleyebildiği kadar dengeliyor.

Türkiye’de paylaşılan bir yargıdır: “Mizah genç işidir” derler. Bir başka yargı, mizah dergilerindeki çizerleri kastederek “Türkiye’de çizerler erken yaşlanır” derler. İlkiyle başlayalım, mizah ister istemez aktüelle-yaşanan zamanla doğrudan bağlantılıdır. Sık kullandığım bir deyimdir, mizah sokağı ve zamanı daima yakalamak zorundadır. Gençlik-yaşlılık meselesinden çok aslolan budur.

Türkiye’de çizerlerin erken yaşlandığı doğrudur, gerçekten de kırkına yaklaşanların büyükçe bir çoğunluğu sürekliliği sağlayamıyorlar, aralıklarla çiziyorlar, küsüyorlar, alandan uzaklaşıyorlar. Ersin de değinmiş, o yaşta olanlar arasında farklı bir rekabet yaşanıyor. Ya dergi çıkartmak, editör-yönetici olmak ya da bu işleri bırakmak zorundalar sanki…Çizerlerin üretimden uzaklaştıkça dergilere yönelik eleştirilerinin sertleştiği söylemek de mümkün…

Vakt-i zamanında Kemal Aratan’ın en parlak zamanlarında “O’nsuz bir dergi” düşünülemezdi. Limon/LeMan, Aratan olmasa yaşayamaz denirdi. Gerçekten de güçlü deseni, enerjisi, benzeri olmayan bileği onu “yıldız” yapıyordu. Ama bir gün şu ya da bu nedenle Aratan alandan uzaklaştı… Ve neredeyse hiçbir şey olmadı, dergiler eskisi gibi satmaya devam ettiler. Aratan hakkındaki duygusal eşik bambaşka bir biçime dönüştü. Bu kez şöyle şeyler dendiğini duydum, yönetici-editörler söylüyordu bunu: “Kimse bulunmaz değildir, bakın Aratan bile vazgeçilmez değil”. Biraz da ayağını denk al örneği oldu Aratan, genç, aylak ve kaprisli çizerlere karşı…

Yukarıdaki bağlamla ilişkili bir mesele daha var. Mizah dergilerinde çalışanlar –dergilerin satışıyla, gelecekle ilgili hep endişe duyarlar. Dergiler satmazsa, kapanırsa ne olur diye düşünülür, yarın yaşlanınca ne yapılacağı, neye güvenileceği hesap edilir. Bu belirsizliği, bu “hareketi” aslında ancak gençler kaldırabiliyor belki de…Erken yaşlanmak, mizahın genç işi olması biraz da bunlarla ilgili…

Selamlar, kolaylıklar
Levent Cantek

Pazar, Nisan 16, 2006

Kötü Kedi Şerafettin Vatan Pazar’a Konuştu (!)

Kendimi sevdirmek için ezik, büzük, mütevazı ayaklarına yatmaktan tiksinirim. Onun için kendime güvenimi saklamadan böyle büyük konuşurum hep. Özetle “Kralını tanımam” (...) Asabiyet, bir sokak kedisinin hayatta kalmak için olmazsa olmazlarındandır. Sık kavga olur kediler arasında. Yiyecek için, seks için, falan filan için dövüşmek zorunda kalınabilir. Asabiyet bu kavgalarda mazotunuz olur. Reflekslerin sağlam, görüş açın geniş olacak. Ensende gözlerin yoksa kıçını duvara verip yaşamak zorundasın. Sokaklarda racon budur. Psikolog bunları çözemez.() Aslında ben dışa boşalma tekniği kullanan, doğum kontrol uzmanı bir kediyim (…) Nasıl algıladığımı iplemediğimi söylemiştim. Ama bu tür yakıştırmaları, rahatsız ediciden öte pençemin hakkıyla edindiğim unvanlar olarak görüyorum (…) Suç, insanların lugatında olan bir durum. Benim suça eğilimim eğlence maksatlıdır (…) Dişilerin çoğu tarzıma dirense de sonuçta öyle memnun kalırlar ki alayı abonem olur...

link

Gençler Eğleniyor...

Ellili yıllarda gazetelerde yaygınlaşan renkli-resimli Pazar ilaveleri pek incelenmiş değildir. Baskı tekniklerinin yetersizliği nedeniyle fotoğrafın -yeterince var- ol(a)madığı bir hayatta renkli resimler-illüstrasyonlar görsel olarak olağanüstü etkili olmuştur. Çizgi romanseverler Pekos Bill ile ilgili yorumlara dikkat etmiştir, dergiden bahseden herkes çocukluğunda kendini etkileyen o renkli yayından söz eder. Hikâyeden çok o renkli sayfaları hatırlanır. Lafı, yukarıda gördüğünüz Ratip Tahir çalışmasına getireceğim. O Pazar ilavelerinde en az yarım sayfa büyüklüğünde –herhangi bir esprisi ya da alt metni olmayan- hafif erotik işlere rastlanıyor. Kadın-erkek ilişkileri, mutlu-mesut genç kadın resimleri oluyor. Ratip Tahir gibi siyasi mücadelenin içinde var olan, gerçekten sert Menderes karikatürleri çizen bir virtüözün bu tür işlerini itiraf edeyim “komik” buluyorum. Gazetelerin beklentileri doğrultusunda bu tür işler yayınlanıyor, çok da özenilmiş, anlaşılıyor…

Bilenler vardır, Akbaba’da da bu tür işler yayınlanır ama hemen altında fıkra gibi bir diyalog yer alırdı. Biri bir şey söylüyor diğeri de bir kelime oyunu, güncele gönderme veya ters yüzü bir ironi yaparak lafı patlatıyordur. Pazar ilavelerinde bu da yapılmıyor, en azından Ratip Tahir bunu yapmıyor. Örneğin bu resimde gençler birdirbir oynuyorlar, ee ne var bunda diyebilirsiniz… Ben de bunu söylüyorum zaten, ne amaçlandığı doğrusu pek açık değil… Erkeklerin yüz ifadeleri ve genç kızların o kadar yükseğe sıçraması ilginç elbette

Selamlar, kolaylıklar
Levent Cantek

Cumartesi, Nisan 15, 2006

Vehip Sinan Tercümesi

Geçtiğimiz hafta altmışlı yılların sonunda Bugün gazetesinde çıkan Vehip Sinan’ın Bay İlerici adlı bant karikatürü üzerine çalıştım. Vehip Sinan bir söyleşisinde şöyle demiş: “nedense pek çok nesil beni Topuz'la hatırlıyor ve buna hayıflanıyorum. Ben siyasi karikatürist olarak tanınmayı yeğlerdim”. Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde Sinan için İslamcıların Turhan Selçuk’u denmişti. İslamcı kesim günlük gazetelerde Vehip Sinan ayarında-niteliğinde bir başka karikatüristi uzun yıllar çıkartamamıştır. Bugün varolan bir kaç isim de sanıyorum Vehip Sinan ile kendilerini kıyaslamayacaklardır. Bay İlerici, madrabaz bir solcuyu anlatıyor; Anti-komünist elbette. Ondan bahsetmeyeceğim. Sinan, Babıali’deki ilk yıllarında kaligrafistlik yapmış, mesleğe başlangıcında da Ceylan Yayınları var. Bir başka deyişle Teksas ve Tommiks’in şaşaalı günlerinde kaligrafiyi Vehip Sinan da yapmış. Kendisiyle yapılan bir röportajda şöyle bir iddiada bulunuyor, meraklısı için yazayım dedim:

“Münir Hayli Egeli çok kültürlü bir insandı. Fransızca Almanca İtalyanca ve İngilizce bilirdi. Tommiks’i kendisi tercüme ederdi. İkinci veya üçüncü sayısıydı. Bana getirdi:

-Evladım bunu Türkçeye çevirmeye ben vakit bulamadım. Sen önceki sayfaları ve sayıları biliyorsun. Bir inceleyip, balonlarını sen tercümesiz yazıver. Benim gitmem gerekiyor. Ben “aman nasıl olur” filan diyemeden bırakıp gitti.

Gel de çık işin içinden. Yapılır mı böyle birşey? Oturdu Vehip Sinan onların başına ve sonuna baktı. Olayları takip etti. Sonra da uydurdu uydurdu yazdı. Aynı şey bir sonraki sayıda yine oldu. Velhasıl Teksas ve Tommiks’in iki sayısını olduğu gibi ben yazdım”.

Cuma, Nisan 14, 2006

KARAOĞLAN PULLARI


PTT genel müdürlüğü filateli servisi 2006 yılı Nisan ayı içerisinde Türk Çizgi Roman Kahramanları adlı bir seri pul yayınlayacağını açıkladı. İsmi çoğul olduğu için devamının geleceğini düşündüren seride ilk olarak Suat Yalaz'ın çizdiği Karaoğlan 'a ait 4 desen yer alıyor.

60,70,70 ve 80 Yeni Kuruş fiyat ile satışa sunulan pulları Ankara Merkez Postanesi Filateli servisinden satın almak da mümkün.

link

İspanyol 13'ü ve Alberto Breccia...

Üye olduğum bir çizgi roman grubundan ilginç bir mesaj aldım. İspanyollar çizgi roman tarihini 13 önemli çizer üzerinden anlattıkları –ya da o 13 ismi çizgi roman tarihinde öncü olarak gösterdikleri- bir sergi-kitap-gösteri hazırlamışlar. 13 isim şöyle: 1.- Eisner. 2.- Breccia. 3.- Schulz. 4.- Altuna. 5.- Moebius. 6.- Schulteiss. 7.- Manara. 8.- Chaykin. 9.- Bilal. 10.- Schuiten. 11.- Liberatore. 12.- Moore. 13.- Prado. Kıstaslar sizlerin de tahmin edebileceği gibi İspanya’da süregelen yayınlara dayanıyor, festivaller, yarışmalar, yayınlar oldukça fazla olduğu için bu tür seçimleri de yapmak belli ölçülerde kolaylaşıyor. Yayıncı, çizer, eleştirmen, koleksiyoncu vs yaklaşık 2500 kişiye sorulmuş ve bu 13 isim çıkmış ortaya. Listeye bakarken herkes gibi benim de itirazlarım var ama bu tür seçimleri nihayetinde eğlence ya da zihinsel eksersiz olarak görmekten yanayım. Magazinel olduğu-haber niteliği taşıdığı ayrıca ortada.

Yine de liste ile ilgili birkaç sözüm olacak. Öyle ya da böyle bu listede yer alan isimlerin bir kısmı Türkiye’de tanınmıyor, herhangi bir çalışmaları yayınlanmış değil. Ama yine de şu söylenebilir : Sanat dergilerinde çizgi roman ile ilgili tercüme yazılarda ismen geçmişlerdir. Biri hariç! Listede iki numarada yer alan Breccia…Alberto Breccia, Latin çizgisinin (Arjantinli) bilinen en çalışkan, en avangart, değişimci, bereketli, öncü ismi…Üç çocuğu halen çizgi roman endüstrisinin içindeler…(bu anlamda Breccia ailesinin bir başka benzeri var mı bilmiyorum) İspanya’da bu kadar sevilmesinin, ilk akla gelen isimlerden biri olması ise boşuna değil, mesele sadece dil avantajıyla açıklanamaz… Alana saygınlık kazandıran çalışmalarının yanı sıra, kurduğu okul, yetiştirdiği sanatçılar “yaşamayı” sürdürüyorlar… Breccia bizde pek tanınmıyor, ama hem altmışlarda hem de yetmişlerde çeşitli çalışmaları yayınlandı.

Selamlar, kolaylıklar…

Levent Cantek

Perşembe, Nisan 13, 2006

Jack Kirby'nin Gözleri

Aşağıdaki adreste Jack Kirby'nin çizimlerinden alınmış ayrıntılardan gözler üzerine yapılmış bir kolaj var.

link

Çarşamba, Nisan 12, 2006

Bakarken (3)...

İlginç bir karikatüre rastladım. Ratip Tahir çizmiş, 1953 yılından…1453 nedeniyle 500.Yıl Fetih kutlamalarıyla ilgili bir karikatür… O yıl hemen her gazetede Fatih resimleri yayınlanıyor, renkli tablolar, ilaveler ve saire çıkıyor… Ratip Tahir yayınlanan resimleri beğenmiyor olmalı ki böyle bir karikatür çizmiş. Fatih, gazetelerde çıkan resimlerine bakıyor ve şöyle diyor:

Amma çok Fatih Sultan Mehmet varmış..Hepsinin resmini asmışlar da benimkini unutmuşlar

İlginç olan Ratip Tahir’in kendi çizdiği Fatih’i “gerçek” sayması… Farklı okumalara açık bir karikatür… Ben daha çok Ratip Tahir’in kendini konumlandırışı ile ilgilendim. Narsist ama bir o kadar da tipik olan çizer iddiası..


Selamlar, kolaylıklar

Levent Cantek

Pazartesi, Nisan 10, 2006

Bakarken (2)....

Altmışlı yılların ikinci yarısında çıkan haftalık ABC gazetesinde yayınlanan Barbarella’yı okudum. Benim için garip bir tesadüf Barbarella’yı ilk kez Ankara’da ABC kitabevinde Fransızca albüm olarak görmüştüm, pahalıydı-alamamıştım. Yıllar sonra Türkiye’deki ilk yayınının G.Scognamillo aracılığıyla ABC gazetesinde gerçekleşeceğini öğrenecektim. Scognamillo, kendisiyle 1991 yılında yaptığım röportajda Jean-Claude Forest ile olan dostluğunu ve dizinin Türkiye’deki yayını hakkında bilgi vermişti. O dönem çalıştığı gazeteye, Akşam’a önermiş Barbarella’yı, Forest telif de istemiyormuş filan ama gazetedekiler bu tutmaz demişler ve yayınlamamışlar…

ABC, Kemal Uzan’ın gazetesi, tarz olarak (resimlerin kullanılışı, mizanpaj, fotoğraflar, spotlar, manşetler vs) Yeni İstanbul gazetesini andırıyor. Yeni İstanbul da Uzan Ailesinin gazetesiydi. Popüler bir sol gazete olmak iddiasıyla ortaya çıkmış, transfer ettiği gazetecilerin kısa sürede ayrılmalarıyla (maaşları ödenmemişti) eski haline, klişe deyimiyle bulvar gazetesi biçimine geri dönmüştü. ABC, Yeni İstanbul’a benzer şeyler yaşıyor. Başlangıçta bir magazin gazetesi aslında ama edebiyat magazini de yapıyor. Ünlü edebiyatçılar, çizerler, eleştirmenler, çevirmenler yer alıyor gazetede. Sonra giderek skandal ve dedikodu gazetesine dönüşüyor. Barbarella gazetenin bu sürecinde “aralarda bir yerde yayınlanıyor”. Bir dönem çizgi romanlar yayınlayalım diye düşünülüyor muhtemelen. Barbarella tam sayfanın boydan yarısını kaplayarak yayınlanıyor. Hepinizin bildiği gibi Barbarella Frankofon kültüründe sansürle başı derde girmiş erotik bir çizgi roman. Filme uyarlanan (elbette sansasyonelliği nedeniyle uyarlanan) dizide cinsel ilişkiye girmekten çekinmeyen, cinsel ilişkiyi bir tabu olarak görmeyen bir kadının serüvenleri anlatılır.

Aralıklarla sansürden söz ediyoruz. Barbarella’yı okurken nerelerde sansür edilmiş hissiyle de okudum. Bazı kareler çıkarılmış, o anlaşılıyor… Bitirirken bir izlenimimi aktarayım. Bence yerli çizgi romanımız yaklaşım itibarıyla “adult”… Barbarella ile kıyas götürmeyecek ölçüde bir “açıklık” var her şeyden önce…cinselliği imleyen sahneler gerçekten çok fazla.. Daha bugün Azmi Nihad’ın yazdığı Şahap Ayhan’ın çizdiği Safiye Sultan’a (1953) baktım. Sanıyorum haremde cariyeler Safiye Sultan’ın ayaklarını o kadar beğeniyorlar ki ayakkabılarını çıkarıp ayaklarını öpüyorlar. Bu sahne 1953 yılında Yeni Sabah gibi muhafazakâr bir gazetede yayınlanıyor.

Selamlar, kolaylıklar

Levent Cantek

Pazar, Nisan 09, 2006

Muamma Sürüyor...

Bilenler, okuyanlar vardır ama yazmadan edemeyeceğim. Orhan, yazdı koloni e-posta grubunda, aynen aktarıyorum: “Kapağımızdaki ilginç bir ayrıntı bir oyunbazın eseriydi. Konuşuldu, edildi, yorumlar yapıldı vesaire. Ancak bugün sevgili Erdem'in dikkat çekmesiyle ilginç bir ayrıntı daha yakaladım. Benim "Yan Kahramanlar" yazısında Çiko'nun düşünce balonunda “saçma, hem de hepsi çok saçma" yazıyordu. O kareleri ben taramıştım. Dergiyi ilk elime aldığımda Çiko'nun düşünce balonunu okuyunca "ulen amma da cuk oturmuş bu kare, benim yazının tam ortasında Çiko ‘saçma, hem de hepsi çok saçma! diyor" diye düşünmüş baya gülmüştüm. Erdem'in de dikkatini çekmiş o da çok güldüğünü söylemişti. Neyse akşam eve döndüğümde o kareye baktım. Aaaa öyle yazmıyormuş ki. “Belki bir saat sonra varırım” diye yazıyormuş. Anlayacağınız karedeki ibare değiştirilmiş. Kim şimdi bunu yapan? Ulen var ya, bir yakalarsam, Allah yarattı demeyeceğim. kah kah kah. Güzeldi, güzel espri yakalanmış, hoşuma gitti. Allah iyiliğinizi versin…

Orhan gülüyor ama ben tedirgin oldum. Ayrıca Orhan’dan kendi adıma özür dilerim. Beni yeni tanıyanlar, şöyle geçerken bu yazıya bakanlar yanılmasınlar bu tür meseleleri espri olarak gören birisi değilim. Ayrıca tedirginim dedim, bununla ilgili yazacaklarım var. Üç gün önce seruven.org adresine yollanan bir mailde Serüven’de bugüne kadar kullanılan resim sayısının daima 5’in katlarından birine dayandığı, derginin devam etmesinin yine 5 rakamı ile ilgili olduğu filan anlatılmış. Kim mi yazmış, mahlas olduğu aşikâr, Önder Somer imzası kullanılmış… Bu tür oyunları seven gençler var aramızda… Benim rakamlarla aram yoktur… Mektuptaki ayrıntıları vermeyeceğim, örneğin Serüven’de şu ana kadar kaç resim kullanılmış yazacak değilim. Biri tutar sayar, akıllara ziyan… Ama hep böyle bir numara oluyor, benim anladığım ve mektuptan çıkarttığım şu: Kimin adı beş harfli ise işin içinde olma ihtimali yüksek…

Selamlar, kolaylıklar

Cuma, Nisan 07, 2006

Çif Başlı Kartal


Daha önce fantastik öykü derlemelerinde okuduğumuz yazar Yiğit Değer Bengi'nin yeni çıkan kitabı Çift Başlı Kartal'ın kapak resmine Kenan Yarar imza atmış. Önsözü Sevin Okyay tarafından yazılan kitap Artemis Yayınları'ndan çıktı...

Perşembe, Nisan 06, 2006

Bakarken...

Bir süredir kütüphanede çalışıyorum. Ellili yılların gazetelerine bakıyorum. İster istemez eski çizgi romanlara, bantlara da bakıyorum. Daha önce hiçbir çizgisini görmediğim bir kaç yerli çizerle karşılaştım. Örneğin Amerikan soap operaları kopyalayan Sevinç Osma imzalı kadın çizerin (Altan Enson’un mahlası olabilir) çalışmalarına rastlamamıştım. Kanije Kahramanları adlı bir çizgi roman yapan (Resimli Yeni Gazete, 1953) Turgut Başar da ilgimi çekti. Naif olmakla birlikte -genç olduğu anlaşılıyor- özgün bir çizgisi varmış. Süreklilik gösterememiş…

Amerikan çizgi bantlarının tercümelerinde “halka inmek” adına yoğun bir argo kullanılması, sanki ellili yılların ortasında başlıyor. Elbette öncesi yok değil ama..Öncesinde yoğunluk, etnik mizaha-şivelere özgü komikleştirmelere dayandığı için alan daha yaşlı mizahçıların etkisinde. Oysa Kırklı yılların sonunda itibaren Amerikanvari bir hikâyecilik ve daha hızlı bir anlatım göze çarpıyor. Kahramanların narsist, yukarıdan bakan ve konuşan, hazırcevap ve iddiacı duruşlarının şöyle değiştiğini söylemek mümkün: Daha lümpen bir dille konuşuyorlar, daha doğrudan, daha açık konuşuyorlar. Eskinin soylu (ya da sonradan soylu olduğunu öğrenen) kahramanları en azından bu kadar argo kullanmazlardı. Argo diyorum ama küfürlü konuşmak da anlaşılmasın, bunun içinde cinselliği-cinsel ilişkiyi imleyen bir yoğunluk olduğunu eklemeli.

Yanda Mayk Hammer çizgi bantından bir kare var. Muhtemelen orijinalinde olmayan bir “uyarlama” yapılmış. Tercümeyi-uyarlamayı kimin yaptığı belirsiz. Aslına bakılırsa iş balon yazılarını yazan kaligrafiste-o gazetenin ressamına bırakılmış da olabilir, burada kaligrafiyi Suat Yalaz yapmış gibi görünüyor. Bugün bir kadının vajinası görünmesin-görünürse ceza yeriz endişesiyle yayıncılara taklalar aştıran kanuncular, vakti zamanında Mayk ile genç kız arasındaki böyle bir diyalogun neleri imlediğini hiç düşünmemişler, öyle anlaşılıyor. En azından 1955 yılında, aynı yıl okuyucularına her gün Kur’an tefsiri ilavesi veren Tan Gazetesinde çıkan bu Mayk Hammer gözlerden kaçmış…Meselenin keşke görselermiş ya da iyi ki görmemişler olmadığını hatırlatmama gerek var mı bilmiyorum, hadi hatırlatmış olayım…

Levent Cantek

Salı, Nisan 04, 2006

Martin Sözlüğü Hazırlıyoruz...

Serüven ile birlikte her sayı verdiğimiz kılavuz dizisinde bu kez iki sayı süreceğini tahmin ettiğimiz Martin Mystére Sözlüğü vereceğiz. Sözlük, Martin Mystére Indice Analitico’yu temel almakla birlikte yeni yorum ve katkılarımızdan oluşuyor. Bir başka ifadeyle Sözlüğü, Martin Mystére’in Türkiye’deki yayınına, süregelen Türkçe çevirideki çevirmen tercihlerine uyarlamakla kalmayıp, sözlükte yer alan çoğu maddeyi yeniden yazmayı-ayrıntılarla genişletmeyi tercih ettik. Sözlüğe temel oluşturan İtalyanca çevirileri genç bir arkadaşımız Seher Uysal yaptı. Seher, İtalyanca ve İngilizce biliyor; Sinema eğitimi almış, yeni mezun… Resim çalışmaları yapıyor ve Güzel Sanatlarda Yüksek Lisansa hazırlanıyor…


Geçerken söyleyelim: sözlüğün genişletilmesi – orijinalinin dışına çıkılması biraz da zorunluluktan kaynaklandı. Türkçedeki yayın ile karşılaştırmalar yaparken fark ettik ki İtalyanlar da epeyce bir hata yapmış, yeniden en baştan kontrol etmeye karar verdik…Batuhan Cantürk, Orhan Berent, Tanyel Ali Mutlu ve Can Yalçınkaya maddeleri okuyarak edit, yeniden yazım ve yeni maddeler eklemekle ilgili çalışıyorlar.

Pazartesi, Nisan 03, 2006

Suicide Girls Röportajı


V for Vendetta'nın yarısı David Lloyd, gotik kızların yuvası Suicide Girls ile V for Vendetta filmi ve politik görüşleri üzerine konuşmuş. Seksenlerden beri politik görüşlerinin değişmediğini söyleyen Lloyd uyarlamayı beğendiğini söyleyerek beni şaşırttı doğrusu...

Film daha çok fragmanlardan oluşan bir kolaj gibi! Ben en çok sondaki Eminem hassasiyetindeki fragmanda koptum. Gerçekten de taş (domino taşları) yerinde ağırmış.

Bu arada Suicide Girls'teki diğer röportajlara dikkat!

Linko

Bak 03


Bak dergisinin üçüncü sayısı internet sitesinde paylaşıma açıldı. Şahin Karakoç röportajının da bulunduğu sayıda öncekilerin aksine çizgi roman bulunmuyor. Önümüzdeki sayının konusu 2050 seçilmiş.

Linko

Pazar, Nisan 02, 2006

Lombak Şehitleri Geri Döndü

Lombak'ın 60. sayısında (5. yaşlarını devirmiş oluyorlar. Tebrik edelim) Memo Tembelçizer, lakabına yakışmayacak bir şekilde çok çalışmış. Son birkaç sayıdır çizdiği "Zort!" köşesinin yanısıra uzun bir "Aşık Memo" şiiri yazmış ve yarım kalmış olan "Lombak Şehitleri: Feza Cengaverleri" çizgi romanına da yeni bir bölüm çizmiş.

Memo, daha önce, Serüven'in 4. sayısına yazdığı "Literatüre Katkı" adlı yazısında, kendisi üzerinden, ülkemizde çizgi romancılık ve karikatüristlik kavramlarının nasıl yorumlandığını anlatmış, her ne kadar Lombak'ta çizgi roman yapıyor da olsa mesleği sorulduğu zaman "karikatüristim" cevabını verme zorunluluğunu hissettiğini söylemişti. Yazısında, çizme arzusunun temeline güzel kadınları, arkadaşlarını ve kendini çizmeyi koyduğunu söyleyen Memo, 200 sayfa olarak planladığı "Feza Cengaverleri"yle birlikte bunların yanına çizgi romancılığı da yerleştirdiğini belirtiyordu. Fakat maalesef, bu uzun soluklu çizgi romanın devamını uzun süre çizmemişti. Bu defa hikayeyi tamamlamasını ve bir albüm olarak yayınlamasını temenni ediyoruz.