Çarşamba, Ağustos 30, 2006
Pazar, Ağustos 20, 2006
üzücü bir haber
Cuma, Ağustos 18, 2006
Yandim Ali Filme Çekiliyor...
Aynı gün Haydarpaşa Garı’ nda, trenden genç bir Paşa iner. Suriye cephesinden dönüyordur… Boğazı geçerken vahim manzarayı yani düşman gemilerini görür. Herkes çaresizlik içindedir. İstanbul’ un üzerinde kara bulutlar geziyordur ama o, “Geldikleri gibi giderler” der!
Çünkü O, Anafartalar Kahramanı Mustafa Kemal Paşa’ dan başkası değildir.
Aynı tarihlerde, İstanbul sokaklarında, donanmadan terhis edilen bir bahriye çavuşu vardır. O’ da Tahtacızade’ lerin Yandım Ali’ sidir.
Yandım Ali Bahriye Mektebinden kaçak, donanmadan terhis, yıllarca cephelerde savaşmış ve memleketin kurtuluşundan ümidi kesmiş bir külhan beyidir.. Evli bir sevgilisi vardır. Tek hayali biraz para kazanıp sevgilisini kaçırmak ve Viyana’ ya gitmektir. Ancak…
Yandım Ali’ nin yolu bir gün Mustafa Kemal’ le kesişir. Ve o anda fikri değişir.
Sokaklarında düşman zulmünün kol gezdiği öyle bir ihanet içindedir ki memleket, kimin kimi sırtından vurduğu belli değildir. İhanet doğan güneş gibi sessiz ve batan gün gibi çabuktur artık.
İşte bu ihanetler içinde Yandım Ali, vatanın kurtuluşunun elzem olduğunun farkına varır…
Çarşamba, Ağustos 16, 2006
MangAnime çıkacak mı?
Diyorlar ki Türkiye'de çizgi roman kitapları koleksiyoncular için çıkıyor… Siz ne diyorsunuz?
Koleksiyoncuların satışlarda önemli bir etken oldukları, onları düşünerek yayın çıkartıldığı görülebiliyor. Koleksiyoncuların çizgi roman okurları içinde ağırlığı nedir doğrusu bilmiyorum…Bir diziyi biriktirmek ile koleksiyoncu olmak farklıdır
Hayır, tahminim oluyor ama kendime saklamayı tercih ederim. Ayrıca ortada tahminde bulunacak çok yeni bir şey yok ki
Baştan karşıyım demem ama kişisel olarak çizgi roman denilince herkesin aklına gelen anlamdan farklı bir şeyin peşindeyim diyebilirim.
Hepsini okumaya çalışıyorum, tekrar okumayacağım çok çizgi roman var. Bir kısmı halen piyasa koşullarında çok satıyor
Çizgi roman hakkında yazmaya erken sayılabilecek bir yaşta yazmaya başladım. Mesafeli olmam gerektiğini düşünerek yazdım, bu durum okur olarak da etkiledi beni… Beğenileri biçimlendiren birçok etken var, yaşadığımız hayat, çevremizdekiler, mesleklerimiz, aidiyetlerimiz vesaire… Daha çok yerli çizgi romanlara ilgi gösterdiğim bir çocukluk geçirdim diyebilirim. Tutkuyla sakladığım kitaplarım oldu ama koleksiyoncu olmadım…Eskisi kadar iştahlı okumadığım çizgi romanı almaya devam etmem, bazen alışkanlıkla satın alırız, okumamaya başlamışızdır… O zamanlar mutlaka bırakırım, hatta bütünüyle elden çıkarma yoluna girdiğim çok olmuştur
Çevremde çok koleksiyoncu var, gerekirse bana ödünç verebilirler, okurum, nefsimi köreltirim, geçer gider. Sahip olmak değil okumaktan söz ediyorum.
Böyle sıfatları kendisine yakıştıranlar var mı ki bence ayıp böyle şeyler. Heyecan duyduğum işleri yapmaya çalışıyorum, hayat çok kısa yeni işlerle uğraşmayı tercih ederim doğrusu. Etki derken satışları yönlendirecek birisini kastediyorsan öyle birisi yok zaten.
Küfür de duyuyorum. İnanın insanı motive eden bunlar değil. Elbette edebilir ama kendi adıma şöyle diyebilirim: İnsanı hayata asılmaya zorlayan biten bir işin hazzı ve yeni birisine başlamanın heyecanı…
Üzülürüm ama dünyanın da sonu değil sonuçta azınlığın dergisi Serüven.
Bir insanın ölümü kadar hüzün verici değil ki konuştuğumuz şey…Hani yanıbaşınızdaki insanın bir gün hiç olmaması değil bu. Ortada dergiler var, sayfalarını karıştırabilirsiniz…
Olur elbet…Ama hayat devam eder. Orada kalmayız.Yeni işler yaparız. Jodorowsky bir röportajında enerjiyim, çünkü çok yaşlıyım, yakında öleceğim diyor. Hayallerim var onları gerçekleştirmek istiyorum.
Ben çıksın istiyorum, çıksın isteyenler var. Çıkar niye çıkmasın?
Salı, Ağustos 15, 2006
Cumartesi, Ağustos 12, 2006
Mike Mignola Röportajı
Link
Cuma, Ağustos 11, 2006
Seksenlerden piyasa görünümü...
Çizgi roman yayınlayan şirketler, “yeni pazarlama yöntemleri” de kullanarak dönemin değişimlerinden yararlanmayı bildiler. Yeni pazarlama yöntemlerinden birisi, “sadece bu tür yayınları satan kitapçıların” açılmaya başlanmasıydı. Öyle ki, bugün Amerika' da 4 bine ulaşan bu dükkânlar, tüm satışların yüzde 50’sini gerçekleştiriyorlar. Sektörün rehber dergisi olan haftalık The Comics Buyer's Guide’ın editörü Donald A. Thompson’a göre, “Bu şekilde yapılan doğrudan satışlar, pazarı kurtardı. Söz konusu dükkânlarda, genellikle ilkgençliğini geçmiş, iş güç sahibi insanlar müşteri olarak göze çarpıyor. Yeni okur kitlesini, 16-25 yaş arasındakiler oluşturuyor. Bu pazarın en büyük firması olan Marvel Comics genel yayın yönetmeni Jim Shooter’a göre, “artık hedef okur kulesi, Star Wars ya da Indiana Jones'u seyreden 20 yaşın üstündeki kesim”. Bu nedenle kahramanlar da artık çağın gerçeklerine uyduruluyor. Örneğin, Batman’in yeni maceralarında, kahramanımız, alkolün pençesine düşüyor ve eski gücünü kaybediyor. Yayıncılara göre, kahramanın da “düşebilmesi” daha inandırıcı oluyor.
Perşembe, Ağustos 10, 2006
gerçekten yola çıkılıp bir noktada o gerçek aşılıyorsa....
Amerika'da büyük ölçüde olağanüstü güçler ve harekete dayanan fantastik kurgularla temellendirilmeye çalışılan çizgi roman, Avrupa'da ahlaki ve psikolojik bir derinlik kazanır. Burada çok daha ustalıklı bir biçimde ve yazar-çizerin bireysel tercih ve hayal gücüne göre yapılandırılan “sanatın yapay evreni” ille de “çizgi roman evrenleri”ni kapsamaz. Amerikan çizgi romanında önemli olan macro cosmosken Avrupa'da iç dünyalar, insan ilişkileri ve cinsellik (alabildiğine çok ayrıntıyla birlikte) ön plana çıkar. Çizgi ve renkler apayrı bir anlam ve değer kazanır, diyaloglar ve kare yazılan uniform olmaktan çıkıp kişisel özellikler ve kurgunun akışına göre vurgu sağlayan farklı üslupları devreye sokar. Fantastik olan karelerde görülenden çok insanın içindeki, yazar-çizerin her bakımdan distortion'a uğramış gözlemleridir. Aslında kesin sınırlar çekmek imkânsız. Amerikan çizgi romanının bazı örneklerinde (elbette en iyi olanlar) Avrupa türünün belli özelliklerine rastlanabileceği gibi bunun tam tersi de geçerlidir. Ama sonuçta, fantastik olsun ya da olmasın, çizgi roman her sanat dalı gibi reel ve rasyonel dünyanın dışında bir evren tasarlar ve bunun gerçekten başarılabildiği örnekleri kuşkusuz iyi olanlarıdır. Evrenini başka hiçbir sanat dalının tek başına sahip olmadığı kendine has olanak ve araçlarla oluşturabildiği için yeni bir sanat türüdür çizgi roman. Nasıl herhangi bir sanat yapıtında “gerçek”ten yola çıkılıp bir noktada o gerçek aşılıyorsa, çizgi roman için de durum farksızdır. Gerçeğin aşıldığı o noktanın bulunmasında ciddi zorluklarla karşılaşılan ve yakın zamana kadar, sonuna dek gerçeklere bağlı sanat ürünleri peşinde koşulan ülkemizde, fantastik kurguların kullanımına diğer sanat dallarından biraz daha yatkın olduğu söylene bilecek “iyi” çizgi romanlara ilgi duyulmaması bu yüzden doğal belki de. Ama hayal gücü ve sanatsal yaratıcılığı gerçekten meta-dışı değerler olarak algılayan bireylerin hızla çoğaldığı ve sanatın evreniyle gerçeklik arasındaki ayrım ve bağlantıların giderek özümsendiği toplumumuzda, diğer sanatların yanı sıra çizgi romana (gerek Avrupa gerekse Amerikan türleri) duyulan ilgi de giderek artacaktır kuşkusuz.
Çarşamba, Ağustos 09, 2006
Bir Yazı Yazmıştım...
O günden bu yana The Spider hakkında epeyce yeni malumat çıkmış net'te. Geçmişteki belirsizlikler ortadan kalkmış. Üstelik The Spider'ın da içinde bulunduğu yeni seriler yayınlanmış. Hiç haberim olmadığı için biraz da şaşırarak yazıyorum. Merak eden varsa aşağıdaki linklere bakabilir.
The Spider
Albion
wikipedia
İvo Milazzo Serüven'de
Ken Parker’ı yarattığımız dönemde bir western çizgi romanında ateş etmeyen ve düşmanlarını yumruklamayan bir karakter yaratmak imkansızdı, çünkü o dönemde hayat daha zordu. Kadınlar bile kabaydılar, o zamanlar.Bu nedenle farklılık hikayede olmalıydı. Bu Berardi’nin her zaman yapmaya çalıştığı şeydi.
[Serüven'in Eylül ayında çıkacak Güz Sayısından, İvo Milazzo röportajı]
The Further Adventures of Indiana Jones
Bir arkadaşımızın hazırladığı yazı ile ilgili olarak bilgisi olanların yardımını istiyoruz. Bizim bildiğimiz kadarıyla Indiana Jones Türkçe'de ilk kez Örümcek Adam #34’te yayınlandı (The Further Adventures of Indiana Jones #1). 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 44, 45, 46, 47, 68, 78, 83.sayılarda aynı serinin sayılarına bölümler halinde yer verildi. Tarih olarak aynı dönemlerde Güneş gazetesi de Indiana Jones ilavesi vermişti. Bu yayınlar dışında Indiana Jones’un Türkçe yayınları hakkında bilgisi olan varsa bilgi@seruven.org adresine mail atabilirler, şimdiden teşekkürler.
Freak Brothers
[Barbaros Devecioğlu'nun Tempo dergisinde (6.5.1990) çıkan "Hiç de komik Değil" yazısından]
Cumartesi, Ağustos 05, 2006
Ratip Tahir'in Son Çizgi Romanı
Ratip Tahir Burak ile ilgili ayrıntılı bir çalışma yapmak istiyorum. Nerdeyse elli yıl çizmiş bir “ressam”. Çizgi romanları hakkında sanıyorum benim yazdıklarım dışında -ki onlar da değinmedir eni konu- pek bir şey yok. İki yıl kadar önce bizim Ömer (Çalışkan), Ratip Tahir’in ölümünden önceki son çalışması Solak Reis hakkında bir yazı hazırlamıştı, iyi kalitede görsel malzeme olmadığı için kullanamamıştık. Muhtemelen bu sorunu aşacağız yakın zamanda, Ratip Tahir ile ilgili bir dosya hazırlayabilirsek, Solak Reis te orada yer alacak. Bu çizgi roman 1976-77 yıllarında olmalı Yeni Asır’ın Sarmaşık İlavesinde neşredilmiş. Solak Reis’i bilmiyordum, Ratip Tahir’in o tarihlerde çizmeyi bıraktığını düşünüyordum, çünkü belli bir küskünlükle Babıali’yi terk ettiğini biliyordum. Babıali’yi terk etmiş etmesine de Solak Reis’e bakılırsa İzmir’e gitmiş, çizmeyi de bırakmamış.
Conan
(...) Kimmeryalı Conan, atı ve kılıcından başka bir şeyi olmayan, gezgin bir “savaşçı”. Şiddetin tüm hızıyla egemen olduğu bir dönemde, Atlantis kalıntısı uygarlık motiflerine karşıt, çeliğin ve bilek gücünün üstünlüğünü kabul etmiş, ölmemek için öldürmeyi su içmek kadar doğal karşılayan iri yarı bir “barbar”. Sağ kalmasını büyük oranda elindeki çelik kılıcı ustalıkla kullanmasına borçlu olan Conan, savaşma yeteneğini, o fantastik çağın “arz-talep” ilişkilerine uygun biçimde bir “meta” haline dönüştürmeyi de bilmiş. “Geçimini” çoğunlukla paralı askerlik yaparak sağlıyor. Bu “paranın kılıcı satın alması” ilişkisi öylesine dolaysız ve doğal ki Conan için; hiçbir etik, hiçbir duygusal saplantı, altını verenin onun bileğini ve kılıcını kendi yararına kullanmasına engel değil. Kim parayı verirse, onun yanında savaşabiliyor. Ama bu, yalnızca kısa bir süre için geçerli. Göçebe Kimmeryalı ruhu ve “barbar” içgüdüleri, onu hiçbir ordu ya da krallığın malı haline getiremiyor. Yağmacılık da çoğu kez “meşru” bir yol Conan için. Çünkü, on iki bin yıl kadar önceki “Hiborya” çağının ahlakı ve kuralları, bunu doğal karşılıyor (...)
[Burak Eldem'in "Kimmeryalı Conan Batı Uygarlığına Karşı" yazısından, 1990, Cumhuriyet Kitap, sayı:18.]
Perşembe, Ağustos 03, 2006
Çarşamba, Ağustos 02, 2006
Logomuz için Kısacık Bir Animasyon
Serüven logosuyla ilgili en az 10, en çok 20 saniye uzunluğunda bir animasyona ihtiyacımız var.
Katkıda bulunmak isteyen arkadaşların en geç 15 Ağustos tarihine kadar bilgi@seruven.org e-posta adresine mail atmalarını rica ederiz.
Çizgi Roman Dünyasında Rivayet Muhtelif...
Gelecekte Türkiye’de yapılan işlerin çok fazla öne çıkacağını da ummuyoruz. Çünkü henüz pazar, bu işlere harcanan emek ve zamanın karşılığını bu ürünlerin çizerlerine iyi koşullarda ödeme imkânını sunmuyor [Senay Haznedaroğlu- Oğlak-Maceraperest Genel Yayın Yönetmeni].
Yeni Sayımız 15 Eylül’de
Serüven’in dokuzuncu sayısı 15 Eylül’de çıkıyor. Hazırlıkları süren sayımızda yer alacak önemli röportajlardan bir kaçını şimdiden sıralayalım. Amerikan underground ve fantasy art ekolünün büyük ismi Richard Corben, Grafik romanın etkileyici yaratıcılarından Daniel Clowes, Fumetti dünyasının saygın isimleri Berardi ve Milazzo, Türkiye’nin en ünlü çizgi roman kapak çizeri Aslan Şükür, Lost Girls çalışmasıyla Alan Moore yeni sayımızda “konuşacak” birkaç usta.